Bu sözün, bana deðil de, “fink atmak” eyleminin “canlý” kanýtý olarak karþýmýzda duran bazý CHP’li yöneticilere söylenmesini isterdim.
Bülent Tezcan mesela...
Gitmiþ...
Bazý FETÖ’cü sivil (!) kuruluþlarýn himayesinde (yahut mihmandarlýðýnda) Amerika’larda fink atmýþ.
Pensilvanya’ya da uðramýþ mý, bilmiyorum.
Barýþ Yarkadaþ’a sorarsanýz, uðramýþ.
Milletvekili seçilmeden önce, sosyal medya hesabýndan, Bülent Tezcan’ýn Amerika’ya gidip, Fetullah Gülen’le görüþtüðünü iddia etmiþti.
Þimdi neden susuyor?
Neden o tweetine sahip çýkmýyor?
Daha doðrusu, neden o tweetini silme gereði duydu?
Bilmiyoruz...
Þunu da bilmiyoruz: Ayný Barýþ Yarkadaþ, yine milletvekili seçilmeden önce, sahibi olduðu internet sitesinde, Kemal Kýlýçdaroðlu’nun “Soros baðlantýlarýný” faþ etmiþti.
Þimdi neden o habere ulaþamýyoruz? Neden Barýþ Yarkadaþ’ýn sitesinde Soros iliþkilerinin kötülüðüne dair makaleler ve “yürek kanatan” ifþaatlar okuyamýyoruz? Muamma...
Þunu da anlamakta güçlük çekiyoruz: Bülent Tezcan, neden Pensilvanya ziyaretini patlatan Barýþ Yarkadaþ’a deðil de, bu iddialarý seslendiren Nedim Þener’e þarlýyor?
CHP’liler ve hususen Bülent Tezcan bu sorulara cevap araya dursun, biz gelelim “Siz Pensilvanya’larda fink atarken” iddiasýna...
Biz Pensilvanya’larda fink atmadýk kardeþim...
Kendi adýma konuþacak olursam, ben atmadým. Pensilvanya nerededir, bilmem... Hayatýmda Amerika’ya gitmedim, okyanusun ötesine geçmedim.
Kaç yýl önceydi?
Ýki kez teklif aldým...
Evet, teklif ederler. Daha doðrusu “yapýþýrlar...” Tarzlarý budur.
Ergenekon ve Balyoz’un “bereketiyle” (!) palazlanmýþ gazeteci ekipten biri, bir gün geldi, “Amerika’ya gidiyoruz. Eþlik eder misin?” diye sordu.
Edemezdim.
Bir iþimi bahane edip kaytardým.
Baþýma gelecekleri biliyordum. Çünkü Hayrettin Karaman hocayla katýldýðýmýz Fas gezisi (2004 yahut 2005 olmalý), tatsýz bir emrivakiyle karþý karþýya býrakmýþtý bizi. Hoþlanmamýþtým bu iþten. Katýlýmcý arkadaþlarýn neredeyse tümü gidip gördüðümüz, gezdiðimiz, hoþça vakit geçirdiðimiz yerleri yazdýlar, FETÖ okullarýna övgüler düzdüler.
Ben yazmadým. Yazamadým.
Borcumu (!) bu þekilde ödemek aðýrýma gitti.
Rezil 17-25 Aralýk giriþiminden sonra deðerli Hayretin Karaman hocaya uyguladýklarý aþaðýlýk muameleyi görünce “Ýyi ki elim kaleme gitmemiþ” diye düþündüm. Hatta kendimi alacaklý hissettim. Bizim sýrtýmýzdan meþruiyet devþiriyorlardý ve “borçlandýrarak” iliþki kuruyorlardý. Mafyanýn “senet imzalatmasý” gibi bir þey...
Ýlk Amerika davetini “püskürtmüþtüm” ama bir yýl sonra ikincisine yakalandým.
Bir grup müteþebbis bir Amerika gezisi düzenlemiþ... Batý’ya da gidilecekmiþ, Los Angeles’a filan... Aramýzda tanýdýðýmýz ve sevdiðimiz gazeteciler, birtakým deðerli profesörler de olacakmýþ. Ben de katýlabilir miymiþim?
Bu teklifin üzerine balýklama atlayacaðýmý düþünen þahýs isteksizliðimi görünce, sona sakladýðý promosyon kalemlerinin en sürpriz parçasýný açýkladý: “Benden duymuþ olma ama Pensilvanya’ya da gidilecek. Hoca efendi ziyaret edilecek.”
Meðer hoca efendilerinin de sona sakladýðý bir sürprizi varmýþ.
Bunu o zaman bilemezdik.
CIA adýna darbe düzenleyen eli kanlý bir teröriste dönüþeceðini, ülkesini satacaðýný, masum insanlarýn kanýna gireceðini, jetlerini tepemizde uçuracaðýný, koskoca memleketi travmaya sokacaðýný o günkü þeraitte (o “reklâm kuþaðý” þartlarý içinde) kestiremezdik.
Gidenler oldu. Kimseyi suçlamýyorum...
Gittiler, elini sýktýlar, sohbet ettiler, hediyeler filan aldýlar. Ben gitmedim.
Bunu, “rikkat”ime þapka çýkarýlsýn diye yazmýyorum. Rabbim beni bir þeyden korudu diye düþünüyorum. Bunun nasýl bir “þey” olduðunu bilmiyorum. Ama sonuçta iyi bir þey olduðunu biliyorum.
Rabbim, belki de, þehitlerimizin yüzüne bakabileyim diye kalbime bir “isteksizlik” soktu.
Dolayýsýyla, “Siz Pensilvanya’larda fink atarken” ifadenizin muhatabý, Bülent Tezcan gibi “istekli” arkadaþlarýnýzdýr.
Hesabýnýzý onunla görün!