Sızacak belge yerinde durmaz

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Ortada dolaşan belgeleri kimlerin nasıl sızdırdığını kısa zamanda ortaya koyar, açıklarız” dediğini duyunca onun nâmına müthiş endişelendim. Umarım, bu tehdidini sözde bırakır, gereğini yerine getirmez...

Devlet ateşin durması, ülkenin terör belâsından kurtulması için olağanüstü çaba sarf ediyor. Teröre bulaşmış isimlerle görüşmelere kadar vardırdı bu işi devlet; ‘Oslo müzakereleri’ diye adlandırılan ilk süreç, konuşulanlardan bir bölümün internet siteleri aracılığıyla fâş edilmesi sonrası kesiliverdi.

Yılmadı devlet, neredeyse ‘şeffaf’ ve ‘aleni’ denilebilecek yeni bir süreçle çabasına devam ediyor. Bu defa BDP’liler devrede. İki ayrı heyet halinde İmralı’ya giden BDP’liler orada Abdullah Öcalan’la görüştüler ve aldıkları “Savaş dursun” talimatını içerdiği düşünülen mektupları muhataplarına ulaştırdılar.

Milliyet, ikinci BDP heyetiyle Öcalan arasındaki konuşmaları içerdiği anlaşılan bir tutanağı yayımladı diye gürültü kopuyor...

Toplumdaki ‘barış’ arayışı o kadar güçlü ki, içinde rahatsız edici unsurlar bulunmasına rağmen, tutanak yeni süreci sakatlamadı oysa... Tersine, “Bu defa sonuç mutlaka alınmalı” hissi giderek yaygınlaşıyor...

Görüşmelerin yayımının Tayyip Bey’i öfkelendirdiği ve öfkesini önce yayımlayan gazeteye sonra da ‘sızdıranlara’ yönelttiği anlaşılıyor. Gazeteye öfkesi yersiz; o gazete yayımlamasa belge bir başka gazeteye, gazetelerde yer bulamasa internete yolunu düşürürdü...

Sızacak belge yerinde durmaz çünkü. ‘Wikileaks’i hatırlayalım: Onbinlerce ABD dışişleri bakanlığı belgesini, bir tek er, USB belleğe yükleyip dünyanın bilgisi dahiline sokabildi. ‘Sızdıran er’ Bradley Manning ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla yargılanıyor. Sonucuna katlanmayı göze alan her sırrı fâş edebilir.

Medya tarihinin en ses getiren ‘sızdırma’ olayı ABD’nin Vietnam macerasına son vermeyi getiren ‘Pentagon Papers’ olayıydı (1971). 20 yıl (1955-1975) süren Vietnam Savaşı sırasında 60 bin kadar ABD askeri hayatını kaybetti. Vietnamlı ölü sayısı milyonlarla ifade ediliyor. ABD dışişleri bakanlığının 47 cilt ve toplam dörtbin sayfalık göz açıcı raporu, Daniel Ellsberg ve Anthony Russo adlı iki memur tarafından çoğaltılıp New York Times’a (NYT) sızdırıldı.

Nixon yönetimi NYT yayınını yargı eliyle durdurunca Ellsberg’in 17 farklı gazeteye gönderdiği rapor bu defa Washington Post tarafından tefrika edilmeye başlandı. Nixon-Kissinger ikilisi, yargı eliyle Post’un üzerine giderken belgeleri kimin ‘sızdırdığını’ bulmak için özel bir ekip oluşturdu...

ABD’de yaşananın özeti şu: Başlarda yönetimin suyunda gidip gazetelerin yayınını engelleyen yargı, daha sonra ‘basın özgürlüğü’ yanında yerini aldı. Belgeleri sızdıran Ellsberg ve Russo yargılama sonucunda beraat ettiler.

Yazının girişinde ifade ettiğim endişemin sebebine gelince... Nixon-Kissinger ikilisi ‘sızdıranı’ bulmak için Beyaz Saray’da özel bir ekip oluşturdu ve kuşku duydukları herkesi takibe aldı. ‘Pentagon Papers’ için kurulan o ekip, bir süre sonra, ‘Watergate Skandalı’na sebep olmaya kadar işi vardırdı.

Herhalde sakalım olmadığı için dinleyenim yok: Bırakın herkes kendi işini yapsın; siyasiler siyaset, gazeteciler de gazetecilik...