Sýzdýrma nereden oldu” sorusuna cevap vermeden önce Mehmet Metiner’in SANSÜRSÜZ programýnda sýzdýrma olayýndan bir süre önce adaya gidecek isimler belli olduðunda yaptýðý yoruma deðinmek istiyorum. Metiner aynen þöyle demiþti; adaya gidecek isimler parti içi çizginin kaydýðýný ve özellikle Demirtaþ ekolünün devre dýþý hatta “marjinal” kaldýðýný gösteriyor. Çok yakýnda Öcalan’ýn talimatýyla Demirtaþ ve ekibi devre dýþý kalabilir...
Sevgili dostlar, bu yorum sonrasý son 24 saat içinde “Sýzdýrma Gülten Kýþanak’tan geldi” açýklamalarýný hatýrlayalým ve soralým; sýzdýrma sonrasý özellikle adaya gidenler hangi konuma düþtü ve sýzdýranlar Öcalan’a yarandý mý?
Sonuç: Burada paylaþýlabilecek veriler ve paylaþýlamayacaklar SIZDIRMA operasyonu ve sonrasý geliþen sürecin “parti içi net bir hesaplaþma” olduðunu ortaya koyuyor... Geliþmeler olacak, paylaþmaya devam edeceðiz...
Önemli not: Paris’te yaþanan infazlar ve sonrasý geliþmeleri “sýzdýrma” gibi ayný sürecin parçalarý olarak algýlarsak, daha net sonuçlara ulaþabiliriz...
‘Yeni Bir Yaþam Alaný’ tanýmlýyoruz
Süreci, yaþananlarý ve sorgulananlarý küçük bir açýdan ele alanlar þöyle diyorlar; Türkiye nereye gidiyor? Ben de onlara diyorum ve soruyorum;
Olaya bir de þu açýdan bakýn; Türkiye Cumhuriyeti 1900’lerin baþýnda kendine yeni bir “yaþam alaný tanýmladý” ve neredeyse 100 sene bu yolda devam etti. Þimdi 2000’lerin baþýndayýz, tam 100 sene geçti ve tanýmlanan alan bize küçük geliyor, þimdi yeni bir alan tanýmlamaktan baþka çare var mý?
Sevgili dostlar, 1900’lerin baþýnda bir imparatorluk mirasýndan “yeni bir devlet” biçmeye çalýþanlar, savaþ dinamiði içinde “bir devlet ve bir bir millet tanýmlamak” zorundaydýlar. Attýklarý adýmlarda 700 yýllýk koca bir imparatorluk tortusundan bir “tanýmlama” yaptýlar ve arkasýndan “nation building” çalýþmasýna baþladýlar. Adýmlar eksikti fakat o gün için daha iyisini yapmak mümkün deðildi. Tam 100 yýl sonra tarihin sarkacý yine üstümüze düþtü ve yeni dünya düzeni kurulurken “tanýmlarýn deðiþmesi” daha kapsamlý olmasý artýk kaçýnýlmazdý. Bugün yapýlan iþte BU!
Bu noktada herkese soruyorum; Türkiye içindeki Kürt bölgeleri baþta olmak üzere, çevredeki “etnik çeþitlilik” barýndýran bölgeleri kendimize eklemleyecek miyiz yoksa GENLEÞMEMEKTE ýsrar ederek yerimizde kalma paranoyasý içinde TARÝHÝN BÝZE VERDÝÐÝ GÖREVLE savaþacak mýyýz?
Sonuç: YENÝ DÜNYA DÜZENÝ gereði bu adýmlarý atmak ve DOÐAL olarak geliþen düzene uygun geliþmeleri önceden görerek gerekli düzenlemeleri yapmak adýmlarý atmak zorundayýz. Bu sürece bir de bu açýdan bakalým ve “neler yapabileceðimizi” bu açýdan sorgulayalým...
Son söz: Bir de tersini düþünün. Türkiye “çevresinde 4 deniz olan” yeni bir sýnýra doðal olarak ulaþýyor ve bizler “olmaz” diye ýsrar ediyoruz, ne olur? Ne olacaðý açýk; Türkiye genleþir fakat biz bunlarý göremeyenler olarak GENLEÞMEYECEÐÝZ diyerek “patlayana-çatlayana” kadar direniriz. SÝZCE ENGELLEYEBÝLÝR MÝYÝZ?
Önemli not: Türk Halký kendisine katýlmak, BÜYÜK ve BÝRLEÞÝK BÜTÜN’ün parçalarý olmak isteyenleri kucaklayacaktýr. Bu ne bölünme ne de yok olma olarak algýlanamaz, algýlanmamalý! YENÝ bir gerçek ortaya çýkýyor ve bizler bu gerçeði þimdiden idrak ederek gerekli adýmlarý atmalýyýz!