Size ‘dangalak’ dedi!

Önce Schulz’un, “Türkiye Avrupa deðerlerinden nefes kesen hýzla uzaklaþýyor” sözünü hatýrlayalým... 

Sebep?

Türkiye, terörle mücadele etmekten vazgeçmiyormuþ.

Daha doðrusu, “Terörle Mücadele Kanunu”nu ortadan kaldýrmayý ya da yumuþatmayý düþünmüyormuþ.

Demek ki, önceden, Türkiye yönetimlerinden, bu konuda söz aldýlar.

Böyle mi anlamalýyýz?

Schulz’un, Merkel’den ve “Avrupalý” yöneticilerden bir de isteði var. Diyor ki, “Baþbakan Angela Merkel ve AB yönetimleri, Cumhurbaþkaný Erdoðan’a politikalarýnýn Avrupa deðerleri ile baðdaþmadýðýný ve bunun AB üyelik sürecini sadece zora sokmadýðýný, imkânsýz hale getirdiðini çok net bir þekilde ifade etmeliler...”

Benzetmek gibi olmasýn da, Schulz, içine Can Dündar kaçmýþ gibi konuþuyor. Ya da Can Dündar’ýn içine Schulz kaçmýþ... Fark etmez. Ayný kapýya çýkýyor. (Maraza çýkmasýn diye, Baþbakanlýk eski fahri baþdanýþmanlarýný ve “yeni dönemin medyasý” rolüne soyunmuþ kimi yayýn organlarýný anmadým... Neredeyse Schulz’la paralellik arz eden deðerlendirmeler yapýyorlar.)

Can Dündar ne diyordu?

Salih Tuna’nýn köþesinden aktarýyorum: “Merkel’den bizimle de buluþmasýný rica ediyorum. Her geliþinde Cumhurbaþkaný ya da Baþbakan ile bir araya geliyor (...) Biz Türkiye’de Avrupa deðerlerini, demokrasiyi, insan haklarýný, özgürlükleri temsil eden seküler (laik) kesimi oluþturmaktayýz...” (Paralelcilerle paralel düþmüþ ayný Can Dündar, bir yazýsýnda, “Lütfen bir daha Türkiye’ye gelmeyiniz Sayýn Merkel, bunlarýn elini güçlendiriyorsunuz!” diye seslenmiþti. Ayný Can Dündar’ýn, Ceyda Karan adlý yazarý da, ikili görüþmede Joe Biden’a, “Türkiye’yi NATO’dan atýnýz” demiþti.)

Bize Avrupa Birliði kapýlarýný “ilelebet” kapatan geliþmelerden biri de, “dokunulmazlýklarýn kaldýrýlmasý”ný öngören “Meclis kararý”ymýþ...

Bunu da Ýngiltere Baþbakaný Cameron söylüyor.

Diyor ki Cameron, “Türkiye yakýn zamanda Avrupa Birliði’ne katýlacak gibi gözükmüyor. 1987’de baþvurmuþlardý. Gösterdikleri geliþim oranýna bakýlýrsa, son tahminler yaklaþýk 3000 yýlýnda katýlabileceklerini gösteriyor...” (Ýfade bozukluklarý çevirmen marifetidir.)

Cameron, özetle, “Aptalsýnýz, dangalaksýnýz” diyor.

Ne yalan söyleyeyim, normalde alýnganlýk göstermem gereken bu açýklama, ziyadesiyle hoþuma gitti. Kendimi “muhatap” yerine koymadýðým için hoþuma gitti. Açýklama, esasýnda, alýnganlýk göstermesi gerekenlere yönelik olduðu için hoþuma gitti. Daha doðrusu, Can Dündar gibilerin alýnganlýk göstermesi gerektiðini düþündüðüm için hoþuma gitti.

Cameron bize deðil, ülkeyi Batý deðerlerine yaklaþtýrma misyonuna koþulmuþ Türk rasyonalistlerine, modernistlerine, sekülerlerine, çaðdaþlaþmacýlarýna, Batýcý entelektüellerine, düþünürlerine, Descartes’larýna, Voltaire’lerine, Rousseau’larýna sesleniyor. Onlara, “Dangalaksýnýz. Bir iþi beceremediniz. Ülkeyi Batý deðerlerine yaklaþtýramadýnýz. Batýlýlaþmanýn ve soysuzlaþmanýn önünde engel olarak duran Erdoðan’ý alt edemediniz. Bu kafayla giderseniz, AB üyeliðiniz 3000 yýlýndan önce gerçekleþmez” diyor.

Ben, Descartes rolüne soyunmuþ modernistlerin yerinde olsam, üzülürdüm.

Hele, Murat Belge ve Ahmet Ýnsel olsam, karalar baðlardým, isyan ederdim.

Þöyle derdim: “Madem Avrupa Birliði, bu kafayla ancak bir asýr sonra ulaþabileceðimiz ‘deðerleri’ içeriyor, sen neden bu deðerlerden nasibini almýyorsun ey Cameron? Schengen’e tabi deðilsin. Ortak para biriminden köþe bucak kaçýyorsun. Ortak anayasaya sýcak bakmýyorsun. Üstelik, AB’den çýkmak için referanduma gitmeyi tasarlýyorsun. Sen neden elinin altýndaki hazýr ‘deðerlerin’ kýymetini bilmiyorsun?”

Hayýr, bizim rasyonalistlerimiz oralý deðil.

Kendilerine “dangalak” diyenlerle ayný “deðerler” temelinde buluþabileceklerine inanýyorlar ve fena halde ezikler.