Mevsimin yüzünü kýþa çevirdiði 1980 yýlýnýn Eylül ayýný ortalarý idi. Erzurum’un Karayýzý ilçesini küçük bir Kürt köyünde nenesini görmeye gelmiþti yaz tatilinde. Bir yýl önce babasý yaþanan kargaþa ortamýndan onlarý korumak için Adana Osmaniye’ye taþýnmýþtý.
Ýlkokul dördüncü sýnýfa gidiyordu. Artýk Türkçeyi çözmüþtü, konuþabiliyordu. Okul açýlmak üzereydi, gitmeleri gerekiyordu. Nenesini ve köyünü özleyecekti ama yapacak bir þeyde yoktu. Gidecekti Osmaniye’ye.
O gece, geceye yarýsýný geçmiþ bir vakitte kamyona benzeyen araçlarýn gürültüsü ve ýþýklarý ile uyandýlar. Nenesi fýrlayarak pencereden baktý ‘‘hayýrdýr inþallah’’ dedi ve giyinmeye baþladý. Sesinden olanlarýn pek de hayýrlý olmadýðý anlaþýlýyordu.
Bir yanda nenesi onu giydirirken, annesi de küçük kardeþini giydiriyordu. Gelen araçlar köyün meydanýnda durup, motorlarýný kapatarak ýþýklarýný evelere doðru tuttular. Hýzla koþan askerler kapýlara kýrarcasýna vurarak ‘‘Asker! Kapýyý açýn! Dýþarý çýkýn!’’ diye baðýrýyorlardý. Bütün ev halký hýzla dýþarý çýktý. Nenesi sýkýca elini tutuyor ve ‘‘Korkma! Ben buradayým, yok bir þey’’ diyerek sakinleþtiriyordu onu.
Kýsa sürede herkesi köyün meydanýna topladýlar. Artýk gökyüzü grileþmiþ, þafak sökmek üzereydi. Köyün meydanýnda kadýn ve çocuklarý bir tarafa, yetiþkin erkekleri bir tarafa toplamýþlardý. Erkekleri tek tek bir askeri aracý arkasýna götürüp, ifadesini alýyor kimliklerini alýp kayýtlarýný yapýyorlardý. Babasý da kaydolmuþ, ifadesini vermiþ, tedirgin gözlerle erkeklerin arasýnda bekliyordu. Sonra kadýn ve çocuklarý parmakla sayýp bir kâðýda not ettiler.
Güneþ doðarken komutan köyün meydanýnda konuþmaya baþladý. Kararlý bir ses ile ordunun yönetime el koyduðunu, memleketin düzene sokulmasý, yaþanan terör olaylarýn son bulmasý için bunun þart olduðunu, suçlularýn cezasýz kalmayacaðýný söylüyordu. Meydanda duran insanlara dönüp, ‘‘Þimdi evlerinizdeki silahlarý teslim edin, bizi uðraþtýrmayýn. Eðer vermeseniz ve biz arama yaparak bulursak sizi piþman ederim. Beni sinirlendirmeyin. Herkesin silahlarý getirmesini istiyorum’’ diyerek baðýrmaya, meydanda dolaþmaya baþladý. Biraz bekledikten sonra askerler ‘‘Arayýn her yeri þüphelendiðiniz her þeyi buraya getirin’’ emrini verdi. Askerler evlere koþarak daldýlar ve aramaya baþladýlar. Onlar da dýþarýda merakla bekliyorlardý. Evlerin içinde ne varsa evlerin önüne çýkardýlar. Bütün eþyalarý fýrlatarak dýþarý atýyorlardý. Þüphelendiklerini de köyün meydanýna, komutanýn yanýna getirip atýyorlardý.
Nenesini karyolasýnýn altýndaki mavi torbayý da meydana getirip attýlar. Çok þaþýrmýþtý. O torbada kötü bir þey yoktu ki. Ankara’daki dayýsýný dergileri ve kitaplarý vardý.
Nenesi her seferinde mimar mühendis olan dayýsýnýn dergilerini çýkartýp, birini kapaðýndaki resmini gururla göstererek öper, tekrar o mavi torbaya koyarak karyolanýn altýna saklardý. Nenesi o dergiyi gözü gibi saklardý.
Dayýsý Ankara’da okurken ayný zamanda Demokrat Parti Genel Merkez Gençlik Kolalarýnda görev almýþ ve arkadaþlarý ile birlikte Hür Genç isminde bir dergi çýkarmýþlardý. Ýþte o dergilerin birinin kapaðýnda dayýsýný fotoðrafý vardý. Dayýsý nenesine o dergini tüm sayýlarýný göndermiþti, nenesi de o mavi tobada saklýyordu dergileri.
Þimdi neden getirdiler meydana o torbayý, neden þüphelendiler ki bir türlü anlam veremiyordu.
Komutan, mavi torbadan dökülen dergilere eðilerek baktý ve ayaðý ile torbayý daðýttý. Tüm dergiler ve kitaplar meydandaki topraðýn üzerinde toza bulandýlar.
Bir an nenesini elini sýký þekilde kavradýðýný hisseti ve nenesi elinden çekerek kadýnlarýn arasýnda çýkýp mavi torbaya yöneldi. Askerlerin þaþkýn bakýþlarý arasýnda kararlý bir þekilde yürüdü ve yere savrulmuþ dergilerin arasýndan dayýsýnýn fotoðrafý olan dergiyi aldý ve koynuna koydu. Bu hareketi karþýsýnda kendisini engellemeye çalýþan askeri, komutan durdurdu. Nenesi torununa döndü ‘‘Ona söyle bu benim oðlumun fotoðrafý vermem onu’’ dedi.
Torun yeni çözdüðü Türkçesi ile titrek bir sesle bunu komutana söyledi. Komutan baþý ile onaylayarak sýrtýný dönüp bir sigara yaktý. Nenesi ise kararlý bir þekilde torunun elinden tutarak tekrar kadýnlarýn arasýna karýþýp, koynundaki dergiyi sýksýca tutarak beklemeye baþladý.
Nenesin bu cesareti ve oðluna olan bu düþkünlüðü onu çok etkilemiþti. Herkesin korkudan titrediði bir ortamda hiç korkmadan o kadar askerin arasýnda o dergiyi gidip almýþtý. Kafasýna çivi gibi çakýlmýþtý anneannesinin dergiye sarýlýrkenki gözlerindeki bakýþlar. Nerede, oðlu için mücadele eden bir anne görse hep bu aný hatýrlardý.
Onun için de daha sonra tanýk olduðu ‘Cumartesi Anneleri’ ile ‘Þehit Annelerinin’ çýðlýklarýna kayýtsýz kalamamýþ ve hep destek olmuþtu.
Devlet o dönem annelerin çýðlýklarýný hiçe saymýþ ve Cumartesi Anneleri’ni yerlerde sürükleyerek gözaltýna almýþtý. Öte yandan dönemin baþbakan yardýmcýsý Devlet Bahçeli ise þehit annelerini makamýndan kovmuþtu. Yani devletin hiçbir annenin evlat acýsýný anlamadýðýna ve çýðlýklarýný sahiplenmediðine þahit olmuþtu.
Þimdi de Diyarbakýr meydanýndaki Kürt Annelerin çýðlýklarýna þahit oluyor.
Zaman geçti, ülke deðiþti.
O çocuk büyüdü ve þimdi size bu satýrlarý yazýyor.
Evet, nenemin bakýþlarýný daha önce ‘Cumartesi Anneleri’ ile ‘Þehit Annelerinin’ gözlerinde görmüþtüm.
Þimdi de ‘Kürt Annelerin’ bakýþlarýnda görüyorum.
Annelerin evlat acýsý ve feryatlarý deðiþmiyor.
Diðer annelerin feryatlarýndan hiçbir farký yok Kürt Annelerinin
Ellerinde evlatlarýnýn fotoðraflarý ile bakýþlar ayný bakýþ, acýlar ayný acý…
Ýçiþleri Bakaný Efkan Ala’nýn Diyarbakýr’da 'Çözüm Süreci' Çalýþtayý'nda dediði gibi; Analar ayný dilde aðlýyor.
Analar ayný dilde aðlýyor ama bu sefer bir fark var.
Bu sefer devlet bu çýðlýklara sahip çýkýyor.
Devlet sahip çýkarken muhalefet partileri siyasi rant uðruna bu çýðlýklarý itibarsýzlaþtýrma çabasýna giriyorlar.
Þaþýrmadým.
Normalleþmenin yaþandýðý ‘Yeni Türkiye’nin farký da budur zaten.
Ýktidarý ile muhalefeti ile bu ülke, normalleþmenin bir kanýtý olarak artýk bütün annelerin çýðlýklarýna sahip çýkmalýdýr.
Hiçbir anneyi diðerinden ayýrmadan, ötekileþtirmeden, itibarsýzlaþtýrmadan sahip çýkmalý.
Geçmiþten bu yana bu acýlarý görmezden gelerek siyasi rant devþirenlere Nazým Hikmet’in þu dizeleri ile seslenmek istiyorum;
Analardýr adam eden adamý
Aydýnlýklardýr önümüzde gider.
Sizi de bir ana doðurmadý mý?
Analara kýymayýn efendiler.