Yoldayým, gazetelere göz atamamýþým... Havaalanýndan doðruca panelin yapýlacaðý salona götürülmüþüm, gazetelere bakma fýrsatým olmamýþ... Yanýmda oturan önemli siyaset adamýnýn “Ne diyorsun?” diye baþladýðý fýsýltý cümlesini anlamayýþým bundan...
Toplantý sonrasý kapý kanadý arasýnda fýsýldaþan, herbirini televizyonlardan tanýdýðýnýz yorumcularýn “Kim sýzdýrmýþ olabilir?” ve “Süreci olumsuz etkiler mi?” cümleleri aklýmý baþýna getirdi. Meðer birkaç gün önce Ýmralý’da BDP’liler ile ada sâkini arasýnda yapýlan görüþmenin tutanaðýný ele geçiren Milliyet tam metni yayýmlamýþ...
“O mu sýzdýrmýþ olabilir, bu mu?” denilen iþte o tutanak...
Heyetten birinin tutanakta haklarýnda hiç de hoþ olmayan cümleler kullanýlan bir grubun üyesiyle televizyonda takýþmasý olmuþ ve “Ben size gösteririm” diye stüdyoyu terke kadar varan bir restleþme yaþanmýþ... Biri, “Acaba o olayýn intikamý mý?” diye sordu...
Ýstisnasýz hepimiz, “Ufacýk bir olaya böylesine büyük bir intikam olur mu?” itirazýnda bulunduk...
MÝT mi? MÝT’te sürece karþý bir odak mý? Kandil mi? Cemaat mi? Sorular birbiri peþisýra gelmeye devam etti; taa ki, “Acaba hükümetten biri mi?” acayip sorusuna kadar... Hükümetin en önemli koltuklarýndan birinde oturan masa komþumuzun hepimizin önünde sergilediði künhüne vâkýf olma masum çabasýný hatýrlayýp sustuk...
Ankara’ya kadar zahmete katlanmamýn bir sebebi daha vardý; panelin yöneticiliðini yapacak hükümetin etkili mensubuna kiþisel olmayan bir sorunu açacaktým... ‘Sýzma’ sözcüðünün gýrla gittiði masa muhabbeti buna izin vermedi.
Mesele þu: Basýnýmýzýn eskilerinden Mehmet Þevket Eygi Ýstanbul’un tarihi yarýmadasýnda ikamet eder. Sultanahmet’te. Bahçeli müstakil bir ev sanýrdým ikametgâhýný, meðer üç hissedarý bulunan bir apartmanmýþ ve kendisi apartmanýn bir dairesinde ikamet edermiþ... Maliye daire sahiplerine tapu iptal davasý açmýþ... Mahkeme tapuyu iptal ederse Þevket Eygi yýllardýr oturduðu mekâný terk etmek zorunda kalacakmýþ...
Sebep, oturduðu binanýn altýnda Bizans dönemine ait Magnaura Sarayý’nýn kalýntýlarý olmasý...
Onun bir dostuna gönderdiði, oradan bana ‘sýzan’ mektuptan kýdemli gazetecinin kendisine yapýlan muamelenin keyfi olabileceðinden kuþku duyduðu anlaþýlýyor... “Etrafta kalýntý var, ama baþka bir binada” diyor... “Neden yalnýzca bizim bina da, etraftaki diðer binalar için tapu iptal davasý açýlmadý” diye soruyor...
Garip bulduðu bir þey de, mahkeme kararýyla tapu iptal edildiðinde ödenecek istimlâk bedelinin gülünçlüðü... Denizi gören, bahçeli bir mülk, hem de tarihi yarýmadada; Ýstanbul Valiliði’nin mahkemeye gönderdiði dilekçede deðeri ‘50 bin lira’ olarak geçiyor...
“Dediklerini yaparlarsa bir gün durmam, baþka diyarlara göç ederim” diyor Þevket Eygi...
Nev-i þahsýna münhasýr dedikleri türden biridir; yumuþak dillidir, ama kalemi sivridir... Milli Gazete’ye yazarlýk teklifini benim yanýmda almýþtýr...
Ýsterseniz o hikâyeyi burada anlatayým:
Refah Partisi 1991 seçimleri öncesi ‘açýlým’ kararý vermiþ, bunun için ittifak arayýþýna girmiþti. Yalnýzca müttefik parti aramýyordular, müttefik aydýn ve yazarlarýn da peþine düþmüþlerdi...
Refah Partisi genel merkezine adeta mevcutlu götürüldüðümde Necmettin Erbakan’ýn odasýna alýndým. Çoðu RP çizgisine ters bilinen dönemin önemli yazar ve aydýnlarý oradaydý. Bekir Berk’i hatýrlýyorum, bir de Þevket Eygi’yi...
Hoca, “Bundan böyle ayrý-gayrý yok, herkesle birlikte olacaðýz, herkes de bizimle” dedi ve Þevket Bey’le bana iþaret ederek ekledi: “Sizler de yarýndan itibaren Milli Gazete’de yazacaksýnýz...”
Þevket Eygi’nin aðzýndan þu þaþýrtýcý cümlelerin çýktýðýný iyi hatýrlýyorum:
“Tabii. Ben yazýlarýmý yazar ve basýlacak hale kendim sokarým; sonra kimse dokunmamalý. Tek kuruþ ücret de istemem.”
O gün bugündür Milli Gazete’de yazýyor Þevket Eygi.
Ankara’ya biraz da bu durumu bildirmek için gitmiþtim, olmadý; ilgililere buradan duyururum...