Sýzlanmakla büyük olunmaz!

Türkiye’nin etrafýndaki ateþ çemberini doðru analiz etmek, doðru hamle yapmanýn olmazsa olmaz þartý. Ama tabloyu her doðru analiz eden, doðru hamle peþinde deðil.

Kuzey Irak’ta giderek yükselen ve her geçen gün Erbil’i daha da görünür kýlan baðýmsýzlýk süreci ile son dönemin sürprizi (!) Irak ve Þam Ýslam Devleti (IÞÝD) örgütünün adým adým ‘devletimsi’ bir yapýya dönüþmesi, elbette Türkiye’yi doðrudan ilgilendiriyor. Hatta hiç abartýsýz en fazla Türkiye’yi ilgilendiriyor.

Bu iki önemli geliþmenin, bölgeyi ve dünyayý yakýndan takip edenler açýsýndan sürpriz olmadýðý malum. Ancak baðýmsýz bir Kürt oluþumunun yaný sýra, Irak ve Suriye’den toprak kopararak þekillenen bir baþka yapýnýn sadece bir tehdit okumasýyla anlaþýlmasý, deyim yerindeyse tuzaðýn içine atlamaktan baþka anlam taþýmýyor.

Neden mi? Bir an için bu iki devletimsi yapýnýn tamamen Türkiye’yi hedef alan birer operasyon olduðunu, hatta daha da ileri giderek bir büyük operasyonun parçalarý olduðunu kabul edelim. Yapýlmasý gereken bunlarý tarif edilen/dayatýlan biçimde düþman olarak algýlayýp çatýþmaya girmek midir? Yoksa daha büyük ve kuþatýcý bir devlet aklýyla olup biteni kendi lehimizde yönetmeyi tercih etmek mi?

Bu sorunun cevabý, ayný zamanda yaþadýðýmýz ülkenin yakýn gelecekte hangi konumda ve rolle dünyada yer alacaðýnýn karþýlýðý olacak. Her gürültüyü aleyhte sanmak ayrý bir ruh ve iki yüzlülük halidir, onu hiç konuþmayalým. Lakin kapýyý her çalaný silahla karþýlayan alýþkýnlýklarýmýzý ya da kapýsýný penceresini sýký sýký kapatýp mahallemize sýrt çevirdiðimiz günleri geride býrakmadýysak, büyük olma iddialarýmýzdan da acilen vazgeçelim!

Lübnan’dan Suriye’ye oradan Irak’a, hatta daha öncesinde Afganistan’a kadar geniþ bir alanda ortaya çýkan devletimsi yapýlarýn rolü üzerine hayli bilgi ve deðerlendirme aktardým bu köþede. Bunlarýn ortaya çýkýþlarýnda ortak noktalar ve dinamikler olduðu gibi, son derece farklý özellikler de olabilir. Asýl mesele bu tür yapýlarla birlikte yaþama, onlarýn dünyaya açýlan penceresi olabilme yönünde cesaretimiz ve ufkumuzun olup olmadýðýdýr. Onlarý birileri kullanýyor diye sýzlanmak yerine kendimiz hamle yapalým, özeti bu.

Kuzey Irak’ta Kürt devleti kuruluyor, bu bizi bölmeye yönelik bir hamledir diye güvenlik refleksine dayalý bir okumayla yola çýkmak ya da IÞÝD’i bölgedeki geliþmelerden, özellikle de kendi iç dinamiklerinden kopararak sadece proje tarafýyla görmek bize hiçbir þey kazandýrmýyor. Size tuhaf gelmiyor mu? Her ikisinin de bize tehdit olduðu söylenen yapýlar, mesela IÞÝD’le Suriye Kürtleri acýmasýzca birbirini vuruyor.

Peki neden bize öðretilip kabul ettirilmek istenenin dýþýna çýkýp, deyim yerindeyse oyunda birkaç ‘level’ yukarý sýçrayýp bu çatýþmayý durdurmayý, akýp giden hareketliliði kendi lehimize çevirmeyi denemiyoruz?

Zor mu, evet hem de öylesine zor ki. Soðuk Savaþ geride kaldý deyip hala o dönemin alýþkanlarýný sürdüren bürokrasiyle zor. Bölgenin dinamiklerini statükonun yýlmaz bekçisi muhalefet partilerinden farksýz okuyan siyaset anlayýþýyla zor.

Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn güçlü bir lider olarak yola devam edebilmesi tam da bu nedenlerle ve karmaþýk tablo yüzünden önemli. Bize bu algýlarý ve ezberleri paramparça edecek bir liderlik lazým.

Ýçeride ucuz bir ‘ekmek’ edebiyatýyla kendisini avutan deðil, gönül coðrafyasýnda ekmeðini paylaþmaya cesareti olan bir Türkiye için.