Norveçli yönetmen Tommy Wirkola imzalý Hansel ve Gretel: Cadý Avcýlarý, pahalýya patlamýþ bir yapým hatasý. Grimm Biraderler’in 1812’de yayýnlanan masalýndaki iki kardeþin büyüyüp vampir avcýlarý misali ‘cadý avcýsý’ haline geldiði bir öyküyü umutsuzca ilginçleþtirmeye çalýþýyor. Hansel ve Gretel, kýtlýk sýrasýnda üvey annelerinin zorlamasýyla babalarý tarafýndan ormana terk edilen, evi þekerlemelerden yapýlmýþ yamyam bir cadýnýn eline düþen iki kardeþtir. Hansel onu yemeden önce semirten kör cadýyý parmaðý yerine uzattýðý bir kemikle kandýrýr, Gretel ise kendisine de fýrýna atacaðýný anlayýnca kandýrýp cadýyý iter fýrýna... Ne cadýymýþ ama! Ýki çocukla baþa çýkacak kudreti yok!
Asýrlardýr uyutulduðumuz o feci masallardan birini beyazperdeye abartarak taþýyan bu filmin yapým tasarýmý, efektleri, makyajlarý vs. bilinçli biçimde anakronik olmakla birlikte teknik yönden gayet baþarýlý... Okuduðum kadarýyla 60 milyon dolarlýk bütçesi var, eh, bir karþýlýðý olmalý... Öte yandan içeriði utanç verecek kadar cinsiyetçi! Orijinal masala oranla çok daha fazla! Aksiyon sinemasýna yeni malzeme bulmak uðruna skolastik kafaya eyvallah diyen zihniyetin ürününün senaryosu da gerilimden, mizahtan, zekice yazýlmýþ diyaloglardan yoksun... Bebek yüzlü Gemma Arterton’ýn oynadýðý Gretel’in Peter Stormare’nin canlandýrdýðý laf anlamaz Þerif’e kafa atmasýnýn groteskliðiyle sýnýrlý bir mizah anlayýþý ve otomatik silahlarý, el bombalarýný vs. 19. yüzyýla taþýmanýn ötesine geçemiyor aksiyon açýsýndan. Paramount, önce rafa kaldýrýp sonra vizyon çýktýðýna göre stüdyonun dahi içine sinmemiþ bu yüzeysel yapým.
Eski çaðlarda cadýlar yaþlý, çirkin, prenses kaçýrýp çocuk yiyen kadýnlar olarak tanýmlanýrdý. Bütün cadýlarýn böyle olduðu ya da bu görünümü güzelliklerinin ardýna sakladýðý rivayet edilirdi...
Büyü dedikleri de þifalý bitki
O karanlýk dönemde Avrupa ve Amerika’da kimbilir kaç kadýnýn direðe baðlanarak yakýlmasýna neden olan sapkýn cehaletin temelinde yatan þey, erkekler üzerindeki etkilerinden dolayý kadýn korkusundan baþka bir þey deðildi. Yaþlýlýk ve çirkinliði kötülüðün göstergesi sayan, bu nedenle bir erkekle vuslata eremeyen, genç ve güzel kadýnlarý kýskanan, çocuðu olmadýðýna göre çocuk yiyen kadýn... Hele bir de büyüyle uðraþýyorsa! Büyü dedikleri de þifalý ve zehirli bitki ve hayvanlarý tanýmak, onlarý kullanmaktan ibaretti... Eczacýlýðýn ve týbbýn temeli olan bilgi ve yönteme erkekler sahip olduðunda hekim, kadýnlar eriþtiðinde cadý oluyordu. Bu da semavi dinler öncesi çok tanrýlý dinlerdeki þamanlarla özdeþleþtirilen bir korkuya dayanýyordu.
Bugün bir sanatçý, hangi dalda olursa olsun bu masallarý ele aldýðýnda onlara bir boyut kazandýrmalý. O boyut da sinemada özgün bir konu bulunamadýðý için cadýlara ateþ edip duran iki intikamcý kardeþten öte olmalý. Bu kadar sýðlýk bari bir de bu kadar cinsiyetçilik içermeseydi. Filmin, yaþlýlýk ve çirkinliði cadý olmanýn fiziksel kanýtlarý saymasý yetmezmiþ gibi bir de Grimm Biraderler’in masalýnda bulunmayan bir ‘beyaz cadý’ çýkarýyor ortaya. Büyülerini asla insanlar üzerinde kullanmayan, sýradan erkeklere aþýk olan güzel kadýnlar olarak betimliyor onlarý. Baþcadý Muriel’in (Famke Janssen) derdiyse yakýlmaya karþý bir büyü bulmak...