Şoförler, cep telefonları...

Halk için habercilik yapmak kavramı uzun zamandır gündemde değil. Pazartesi günü Sarıyer’de yaşanan otobüs kazasından söz edelim bugün daha doğrusu medyanın nasıl halktan kopuk hale geldiğinden. Binenler ya da trafikte görenlerin mutlaka dikkatini çekmiştir, otobüs şoförlerinin ellerinden cep telef nu düşmüyor.

Koca aracı tek elle kullanmak, dikkatini yola, yolcuya, durağa vermek telefonla konuşurken çok zor. Peki neden bir gün bir muhabir çıkıp bunun haberini yapmaz.

Bir muhabir bir kamera işlek bir durakta 2 saat beklese şoförü araç kullanırken cep telefonuyla konuşan onlarca otobüs görüntüleyebilir. Halk için habercilik yapmak demek kazalar yaşanmadan sıkıntıyı duyurmak demektir. Sarıyer’de yaşanan kazanın telefonla alakası olmayabilir, fark etmez sonuçta kazaya davetiye çıkarılıyor. İstihbarat şefleri neden böyle haberler istemez acaba? Muhabir arkadaşlar neden böyle haberler önermez?

İlla ölüm, illa büyük problem olunca mı kameralar ve medya konuya ilgi gösterecek? Halk için habercilik ne zaman dönecek acaba Türk medyasına?

İsmail Hoca 007...

Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal’ı maçlarda izliyor musunuz? Nedense her konuşmasında ağzını kapatıyor. Görüntü artık itici olmaya başladı. Ekranda gördüğümüz sanki bir teknik direktör değil de ajanlarına operasyonla ilgili son talimatlarını veren ve bu sırada devlet sırlarını da aktaran bir gizli servis şefi...

Kurumsal kimliklerine önem veren camialarda birileri ekrandan nasıl görüntüler yansıdığı üzerine kafa yorarlar. Fenerbahçe’de bu işi yapan kimse yok mu ya da yapan varsa ekrandan taşan bu garabeti görmüyor mu?

Dinleyen konuk olur mu?

AK Parti’nin Ankara milletvekili aday adaylarından birisi de Mücahit Arslan oldu. Gazeteciler arasında “Sorun çözen adam” ve “Sessiz güç” olarak bilinir. Yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden birisidir. Konuşmaktan ziyade dinlemeyi tercih eden bir tavrı vardır. 

Adım gibi eminim ki seçim sürecinde ve sonrasında en fazla program daveti alan isimlerden biri olacak. Programlara ne kadar katılır bilmem ama katılırsa önce dinleyeceğini gayet iyi biliyorum.Önce dinler sonra da hiç sesini yükseltmeden son derece sağlam bir mantık örgüsü kurar.

Biz televizyoncular söz kesen, dinlemek yerine hep anlatan konuklara alışkınız ya, Mücahit Arslan bu alışkanlığı fena halde değiştirebilir, haberiniz olsun...