Bu hafta iki önemli zirve vardý biliyorsunuz; ilki Brüksel’deki Avrupa liderler toplantýsý, ikincisi de Baðdat nükleer zirvesi. Daha doðrusu bu zirve, Ýran’ýn nükleer ‘silahlanmasýný’ denetleme zirvesi deðil, petrol fiyatlarý üzerindeki siyasi köpüðü alma zirvesi idi. Sanýyorum bu da olacak. Dolayýsýyla bu haftaki iki zirve ‘adýna’ uygun çözüm üretmekten uzak kaldý ama zaten böyle olmasý da bekleniyordu. Avrupalý liderlerin, bütün bu kriz boyunca, yirmiye varan zirvelerinden býrakýn çözümü, çözüm için bir ipucu bile çýkmadý.
Brüksel’de AB Mali Ýþlerden Sorumlu Baþkaný Barroso, Yunanistan’ýn para birliðinden çýkmasýnýn ele alýnmadýðýný bile söyledi. Eðer Barroso doðru söylüyorsa ortada ekonomik bir krizden önce, Avrupalý liderler için ciddi psikolojik sorunlar ve buna baðlý bir kriz olduðunu söyleyebiliriz. Yani bütün dünyanýn konuþtuðu, Alman medyasýnýn Drahmilerin bile basýldýðýný iddia ettiði, Yunanistan’ýn Euro Birliði’nden çýkýþ senaryosunu Avrupa liderleri konuþmamýþ. Hadi bu toplantýyý, Avrupalý liderler deðil de, yetmiþli yýllarda Latin Amerika’da cunta liderleri yapsa anlarým. Yani içerde konuþtuklarýný dýþarýya çýktýklarýnda inkâr edebilirler. Ya da bizdeki Balyoz sanýklarý gibi, ‘seminerde’ baþka mahkemede baþka þakýyabilirler. Ama Avrupa ya bu. Ben, Barroso’nun doðru söylediðini ‘resmen’ bütün dünyanýn konuþtuðu Yunanistan’ýn çýkýþ senaryosunun konuþulmadýðýný düþüyorum. Çünkü hepsi biliyor ki bu, AB için bir çýkýþ deðil, bir geriye dönüþ. Böyle olunca bunu bir AB platformunda ‘resmen’ konuþamazlar. Bunu ancak ulus-devletlerin kapalý kapýlarý arkasýnda, tekellerin ve onlarýn finanse ettiði medyanýn toplantý salonlarýnda konuþurlar ve oralardan dünyaya servis ederler.
Sonuçta bu iki ‘stratejik’ toplantý bize gösteriyor ki, Batý, kendisinin eseri olan krizi çözmeyi amaçlamýyor; onun etrafýnda dönerek durumu idare ediyor. Çünkü bu siyasi kadrolar ve yapýlar, krizi ortaya çýkaran sermaye yapýlarýnýn ürettiði unsurlar. Örneðin derecelendirme kuruluþlarý tartýþýlýyor; bu kuruluþlarýn hangi sermaye yapýlarýný temsil ettiðini bir kenara koyun, bunlarýn dünyaya bakýþý, deðerlendirmeleri ve ideolojileri ‘batan’ gemide kaldý çoktan. S&P, þunu diyor; ‘siz bizimle anlaþma yapmasanýz da biz sizi deðerlendiririz.’Bu þu demek; ‘dünya bize bakar, bizi itibarlý görür, çünkü parayý size aktaracak güçlerin temsilcisi biziz.’Bu, þimdiye deðin doðruydu, ama þimdi sermaye doðudan çýkýp dünyaya yayýlacak. Geliþmekte olan Asya’ya yakýnda Ortadoðu, Afrika, Latin Amerika’da eklenecek.
Bakýn bu deðiþim Türkiye’de de benzer bir seyir izledi. Prof. Erol Katýrcýoðlu’nun çok kayda deðer bir çalýþmasý var. Bu çalýþmada Katýrcýoðlu, 2002-2009 arasý Türkiye’de merkez(burada büyük, geleneksel firmalar) çevre (küçük ve orta boy iþletmeler) sermaye yapýlanmasýný incelemiþ. Bu çalýþmanýn sonuçlarý bize, bence bugünkü siyasi tabloyu da veriyor.
Þöyle; Katýrcýoðlu, 1960’larda 27 Mayýs ile baþlayan ithal ikameci sürecin-aðýrlýklý olarak- merkez sermayeyi oluþturduðunu söylüyor. Bu yapý, 1980’e gelirken krize girdi ve kendisini kurtarmak için 12 Eylül’e baþvurdu. Ancak 80 sonrasý çözülme baþlamýþtý. Doksanlý yýllar merkezdeki bu çözülmenin krizi ile geçti. Türkiye’de çevrenin (küresel rekabet eden, teknoloji ve marka üreten firmalar ) kendisini, özellikle Anadolu’da hissettirmeye baþlamasý ise, 2001 krizi sonrasý oldu. Katýrcýoðlu’nun çalýþmasýnda 2002 sonrasý merkez ve çevrenin istihdam, ihracat, katma deðer, banka kredileri açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý var. Bunlarýn tümünde çevrenin üstünlüðü gözüküyor.
27 Mayýs 2002’de bitti!
Grafikte de 2002-2009 arasýnda Anadolu’da yeni kurulan þirketlerin merkezin yoðun olduðu Ýstanbul, Ýzmir ve Ankara’ya göre nasýl sýçrama yaptýðýný görüyorsunuz. Þunu söyleyebiliriz: Türkiye’de 27 Mayýs’la baþlayan ve merkez sermayeyi devletle ve darbelerle büyüten süreç 2002’de bitmiþ ama biz bunun sonuçlarýný bugün görüyoruz. Darbecileri yargýlýyoruz, aþaðýdan yeni bir Anayasa yapmaya çalýþýyoruz. Ancak yine de çok eksik var. Bunun en büyük nedeni de, dünyada olduðu gibi, merkezin inþa ettiði kurumlarla ve bunlarýn ideolojisi yola devam etmemiz. Bu ideoloji büyük ölçüde soðuk savaþ döneminde inþa edildi.
Ýnanýn ‘dünya ekonomisi benden sorulur, anlaþma yapsanýz n’olur yapmasýnýz’diyen bir S&P’yi de‘devlet özür dilemez’diyen anlayýþý da ayný konjonktür ve ideoloji üretmiþtir.
Ama bitti çoktan...