Sokağa ne zaman çıkacağımızı biliriz

Fatih Portakal FOX TV’den çağrı yapıyor.. “Hadi bakalım… Doğalgaz zamlarını protesto edelim. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz?” Ben bu lafları hatırlıyorum. ‘Sen darbeni yap, sokağa çıkma yasağı ilan et. Korkak bunlar, kimse sokağa çıkamaz. İmam iki adım ötedeki camisine gidip namaz kıldırmaz’ falan diyen bir FETÖ’cü vardı. Hani‘Keşke akademisyen olacağıma Albay olsaydım’ diyen bir alçak..(Sanki sahiden akademisyenmiş gibi) Neyse Fatih Portakal’ın, ‘korkarlar çıkamazlar sokağa’ lafı aklıma o FETÖ’cüyü getirdi. 15 Temmuz gecesi, o hain darbeci terörist fare gibi yatağın altına saklanıp sonra da sessizce yurt dışına kaçarken, bu vatan evlatları tank paletleri altında şehit oldu. Çıkması gereken gündü, çıktı bu insanlar sokağa. Çıkmaması gereken günü de bilirler.Mesela dış destekli Gezi kalkışması sırasında milyonlarca gencin evde duvarları yumrukladığı halde, kardeş kardeşle karşı karşıya gelmesin diye sokağa çıkmadığını biliyorum. Gezi zaten tam da bunun için tertiplenmişken, bu millet çıkmaması gerektiğini, bu kalkışmanın başka türlü bitirilmesi gerektiğini biliyordu. Yani Portakal. Rahat ol. Bu insanlar çıkması gerektiği zamanı da, çıkmaması gerektiği zamanı da iyi bilir. Korku değil. Biz buna ‘Anadolu insanının feraseti’ diyoruz. 

 

Bu buluşmalar neden kapalı kapılar arkasında yapılıyor?  

Evvela Kemal Kılıçdaroğlu ile Ahmet Türk’ün ‘gizli’ buluşmasını öğrendik. Buluşma ‘gizli’ ve fakat hepimiz biliyoruz, farkındasınız değil mi? Ardından bir kaç hafta önce Abdullah Gül ile bir araya gelmiş Kılıçdaroğlu. Gizli... Haftasonunda da Meral Akşener ile.Bildiniz, o da gizli. Merak bu ya. Neden bu görüşmeler gizli-kapaklı yapılıyor. Yok zaten gizli kalmıyor görüldüğü gibi de ne var yani açıktan yapılsa. Gereksiz heyecan oluşturmasa. Bu ülkede 7 sene Cumhurbaşkanlığı yapmış bir ismi, bir ana muhalefet partisi başkanının ziyaret etmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? E o halde neden açıktan yapmıyorsunuz bunu? Sonra insanlar nasıl güvensin size? 

 

Kim bu ‘başka mecralara yelken açan’ ve ‘iflah olmayan’lar?  

Cumhurbaşkanı Erdoğan çok açık ve net bir tanım yapıyor. Hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar belirgin bir tarif. Diyor ki;“Taşıdıkları tüm unvanları AK Parti'ye borçlu olup da başka mecralara yelken açmaya çalışanların, iflah olduğunu görmedim. İsimler gelir geçer baki kalan davadır.” Bu sözün muhatabı kim peki? Yani sözün birinci bölümü için elbette yüzlerce, binlerce isim sayabiliriz. ‘Taşıdıkları unvanları AK Parti’ye borçlu olanlar’.. Erdoğan nezaketinden dolayı AK Parti’ diyor. Oysa bence bunun tam ifadesi, ‘varlıklarını Erdoğan’a borçlu olanlar’. Siyasi varlığını, ekonomik varlığını yahut medyadaki varlığını. Fark etmez. Erdoğan olmasaydı kimsenin tanımayacağı, önemsemeyeceği bir sürü kişiden söz edebiliriz. Bu sözün birinci kısmı. İkinci kısmındaysa Erdoğan diyor ki; “Buna rağmen başka mecralara yelken açanların, iflah olduğunu görmedim ben.” Ha işte burası önemli. Hâlâ üstüne alınmayan varsa diye bir cümlelik parantez açalım. Erdoğan’a rağmen parti kurmaya kalkan olabilir. Oldu mu, oldu. Neredeler? Erdoğan’a rağmen başka bir hareket için kulis yapanlar olabilir. Oldu mu, oldu. Neredeler? Her şey apaçık ortadayken ‘bu başarı şunun başarısıdır, bunun başarısıdır’ falan diyerek, küçük liderlik alanları açmaya kalkanlar, Erdoğan’ı Beştepe’ye hapsedip ‘onursal’ falan gibi numaralarla yeni yol çizmeye kalkanlar da oldu. Neredeler? Hatırlayalım istedim…