SOLlama ve SAÐlama...

Sevdiðim bir söz: “Uzman, öngörülerinin neden tutmadýðýný bilimsel olarak îzâh edebilen kimsedir.”

 

Bakalým bu hafta ne perendeler izleyeceðiz!

Benim öngörüm möngörüm yokdu.

Perþembenin geliþi Çarþambadan belliydi ve Çarþamba’yý sel almadý.

Yüzde üç/beþ oynama da zâten bir anlam taþýmayacakdý.

O bakýmdan bu son seçimler artýk târihdir.

Ama biri bana AK Parti’nin neden bu ezici zaferi kazandýðý ve diðerlerinin neden böylesine utanç verici sonuçlara katlanmak zorunda kaldýðýný sorsa tek cümleyle derim ki AK Parti’nin bir VÝZYONu vardý! 2023 Vizyonu!!!

Bizim millet, bakýnýz HALK deðil MÝLLET!

Millet, belirli ortak vasýflarýyla geçmiþden gelip geleceðe doðru akan bir KENETLÝ toplulukdur; halksa onun belirli bir zaman dilimi içinde yaþayan ferdleri. Yâni meselâ bizler Türk Milleti’nin hâlen yaþayan bölümü olarak þu anki Türk Halký’ný oluþturuyoruz.

Onun için de yukarýda Türk Halký deðil Türk milleti’nin vizyon sevgisinden  sözetdim.

Ha, bir de kendini solcu yerine koymak küstahlýðýna tevessül eden birtakým mekteb kaçkýný odun kafalý cühelâ, millet yerine halk demeyi ilericilik sanýrlar. Onlara da sakýn uymayýn!

Vizyon Latince videre (görmek) masdarýndan türetilme bir kelimedir. CHP’li ve MHP’li yurddaþlarým bunun ne anlama geldiðini bir yakýnlarýna, meselâ “Bir Bilen”e, sorabilirler. O görmüþ geçirmiþ adamdýr; kendilerine sabýrla anlatýr. Üstelik artýk vakti de bol.

Yeni kurulacak kabine de fürûat faslýna girer, çünki onu da yine “Tek Adam” kuracak.

O bakýmdan filanca bakanlýða Ahmet Bey’in mi yoksa Ayþe Haným’ýn mý geleceði de esâsen pek bir mânâ ifâde etmiyecek.

Netîceten “Erdoðan’ýn Takýmý” iþe kaldýðý yerden devâm edecek.

Peki, iþ ne?

Ýþte tam bu anda bizim Yazýiþleri’ne telefon edip bana bu seferlik üç ilâve sayfa ayýrmalarýný ricâ etmenin tam zamânýdýr ama ben yine lafý kýsa kesmeyi deneyeyim. Ne de olsa serde televizyonculuk var. Çünki, Türk seyircisi pek bilmez ama bütün “medenî” ülkelerin televizyonlarýnda lafý kýsa kesme kuralý vardýr. Yurddýþýna çýkanlar bilirler... Eh, ben de aslýnda televizyoncuyum, ama bu zanaati yurddýþýnda öðrenmiþdim.

Demek ki ne yapacakmýþýýýz?

Lafýýý kýsa kesecekmiþiiiiiz!

Öyleyse keselim!

Türkiye’nin öyle dedikoduyla, kabine-totoyla, kulis zevzeklikleriyle uðraþacak vakti yok!

Gerek Karadeniz’de gerekse Akdeniz’de; ama ayný þekilde Irak sýnýrýmýzda pusuya yatmýþ dev boyutlu sorunlarla boðuþup gâlib gelmesi elzem çünki!

Bunu baþarabilmek içinse ülkemizin ekonomik baðlamda sol þeritden ayrýlmamasý gerek.

Sol þerit, biliyorsunuz, ekspres yollarda “sollama” þerididir.

Bunu lütfen “Sollama!” þeklinde anlamayýnýz! Öyle anlarsanýz size cevâbým “Solla, solla, ayaðýný gaz pedalýndan çekme!” olacakdýr!

Türkiye’de “SOL”lamayý da SAÐ bir partinin yapýyor olmasý aslýnda þâyân-ý hayret deðildir, zîrâ bir büyük mütefekkirimizin (Cemil Meriç!) dediði üzere Türkiye’de sol sað, sað ise soldur.

Eh, SOLlamayý bir dallama yapacaðýna biri SAÐlama alsýn daha iyi.