Soma’ya ilk girdiðimizde hava ha karardý ha kararacak, sokaklar bomboþ, ýþýklar tek tük yanmaya baþlamýþ. Yol boyunca aramýzda nelerle karþýlaþacaðýmýz üzerine tahminler yürüten biz o saat sus-pus olduk; omuzlarýmýz çöktü, fýsýltýyla konuþmaya baþladýk. Yüksek sesle bir þeyler söylesek saygýsýzlýk edeceðimizi, yitirdiðimiz canlarýmýzý, onlarýn yakýnlarýný inciteceðimizi düþündük herhalde ayný anda.
Yayýna baþlamadan önce Kanal 24’ün Genel Yayýn Müdürü Murat’la sohbet ederken kulaðýma Ýngilizce laflar düþtü. Dinledim. O saat iþin nerelere varacaðýný kestirdim ve Murat’a söyledim. BBC’nin muhabiri, Türkiye Cumhuriyeti yurttaþý bir kadýn neler söylüyordu Allah’ým! Türkiye’nin onlarca ilinde insanlar sokaklara düþmüþ, hükümete sövüp sayýyor, Baþbakaný istifaya davet ediyormuþ! Bütün suç Baþbakandaymýþ. Buna benzer gerçeklerle uzaktan yakýndan ilgisi olmayan zehri saçýyordu mikrofonuna. Hayretler içinde kadýna bakakaldým. Nasýl taþlaþmýþ bir yürekti bu! Alp Gürkan adýnda bir adamýn iþlettiði bir madende feci bir olayla karþý karþýyaydýk ve yurt dýþýna, bir zamanlar saygýnlýðýyla örnek gösterilen BBC’ye bir Türkiye vatandaþý kafasýna, inancýna, dünya görüþüne, siyaset “anlayýþýna” göre haber uyduruyordu. Murat’la donup kaldýk. Daha kaç kiþiyi yitirdiðimizi, neyin, nasýl, niçin olduðunu bilmeden hedef göstermeyi hünerden sayan birine ne dersiniz, ne yaparsýnýz, Osmanlý tokadýný çakmaktan öte! Ama bu bize yakýþmazdý; döndük arkamýzý, býraktýk zehrini döksün diye. Sonra bir Alman televizyoncunun kendi ülkesine püskürttüðü laflar geldi kulaðýmýza. O da ayný telden çalýyordu. Yahu biz bu yaratýklarý çaðdaþ uygarlýðýn temsilcileri bellemiþtik; bize böyle belletmiþlerdi. Gelin görün ki ne çaðdaþ ne de uygardýlar. Sadece kendi gündemlerini dile getiriyor, kiþisel nefretlerini kusuyorlardý...
Biz kendi adýmýza Soma’da devleti gördük; hem de tüm gücü, tüm varlýðýyla. Taner Yýldýz’a bu gün iþkembeden sallayanlar onun Soma’daki duruþunu, çýrpýnýþýný, herkesten saklamaya çalýþtýðý gözyaþlarýný, sýký sýk mýrýldandýðý dualarýný görse, duysa herhalde utanýrdý. Madenin baþýndan hiç ayrýlmadý günlerce, yaralý çýkana sevinç, cansýz çýkanaysa gözyaþlarýný akýttý. Sonunda da suçlularýn mutlaka bulunacaðýný söyledi ve ekledi: “Eðer suçlu bensem, devletin yakasýna yapýþacaðým beni yargýlasýnlar diye!”
Saðlýk Bakaný da oradaydý bütün ekibi, araç ve gereçleriyle. Aileden Sorumlu Bakan aileleri bir arada tutmak için çabalayacaklarýný psikolog ve psikiyatristleri seferber ettiklerini, çocuklarýn eðitimi için Milli Eðitim Bakanlýðýyla her türlü olanaðý ortaya dökeceklerini anlattý bir bir. Marmara depreminde olmayan, aradýnýz mý telefonunuza çýkmayan, salt alt düzey memurlarla temsil edilen devleti gördüm gözlerimle Soma’da. Ve þimdi kimi kendini bilmezler devleti temsil eden bu kiþilere sövüp sayýyorlarsa yazýklar olsun hepinize; taþlaþmýþ yüreklerinize! Biz Soma’ya apar topar geldik; acýlarý paylaþmaya, gördüklerimizi, duyduklarýmýzý anlatmaya. Öyle iki dirhem bir çekirdek gelmedik; kir pas, toz toprak içinde saatlerce yayýn yaptýk; þov yapmadýk, “tuh tuh vah vah...canlarým benim...” gibi koftiden laflar sallamadýk ortalýða. Bu yüzden de boynumuza sarýlýp “acýmýzý paylaþmaya geldiniz, saðolun varolun..” dediler. Onlar aðladý biz aðladýk...
Bu facianýn sorumlusu devlet deðil Soma’da gerekli önlemleri almayan, yaptýklarý o yüz kýzartýcý basýn toplantýsýnda da söyledikleriyle nerdeyse ihmallerini itiraf eden þirket sahibi ve yetkilileriyken orada ter döken bakanlara sövüp saymayý, akýllarýnca Baþbakaný hedef tahtasýna oturtmayý hünerden sayanlarýn hepten ar damarý çatlamýþ. Evet, bu bir faciadýr. Evet 302 canýmýzý yitirdik. Ama hedef saptýrmak, gün dua ve gözyaþýný gerektirirken sövüp saymak, ölmüþlerimiz üzerinden çirkin bir siyasete soyunmak insanlýða sýðmaz! Ne meydanlarda ne de sandýkta varlýk gösteremeyenler artýk ölüler üzerinden siyasi rant saðlamaya baþlamýþlarsa onlarý siyasi tarihimizin tozlu sayfalarýna hepten gömmenin zamaný gelmiþtir; hatta geçmektedir...