Sömürge valisi olmak kolaydýr da...

Gerçekten sömürge valisi olmak kolaydýr. Size Atlantik ötesinden ne yapmanýz gerektiði bildirilir siz de ona göre iþinizi yapara, karþýlýðýnda aferini alýr iktidarýnýzý sürdürürsünüz. Ancak bir gün  gelir sömürge valisi olmadýðýnýzý anlar, "yahu bir dakka; ben halkýn oylarýyla seçildim; ne diye bir emir eri gibi davranýyorum?!" der ülke çýkarlarý doðrultusunda çalýþmaya  baþlarsýnýz. Ýþte o gün sizin hesabýnýzý keserler ve NATO subaylarý devreye girer, alaþaðý ediverirler sizi!

Türkiye çok uzun yýllar böyle yönetilir. Örneðin emir gelir Paris'de Milli Þefimiz Mossad'la buluþur, Ýsrail istihbarat servisine büro açma izni verilir. Gün gelir emir komuta zinciri doðrultusunda, haritada yerini zor bulduðumuz Kore diye bir yere koca bir tugay gönderir þehitlerimizin yasýný tutarýz yýllar boyu. Böylece de  ikinci dünya savaþýna girmememize raðmen, aldýðýmýz Marshall Yardýmý'nýn bedelini, az-biraz da olsa öderiz!  "Dünya durdukça en yakýn dostumuz ve kardeþimiz",bize sanayileþmenin anlamsýz olduðu anlatýr, tarým ülkesi olduðumuzu ve tarým ülkesi olarak kalmamýz gerektiðini belletir ve biz dünyada kendi kendine yeten bir avuç ülkeden biri olduðumuz abukluðuna sýmsýký yapýþýr, uçak fabrikasý yapmaya çabalayaný aþaðýlar, bilmem kaç yýllýk, ahý gitmiþ vahý kalmýþ uçaklarý bize hibe eden dostumuzu öve öve bitiremeyiz.

Derken bir gün dünyada kadim dosttan baþka ülkeler olduðunu fark eder, bunlardan biriyle, Sovyetlerle rafineri ve demir çelik fabrikalarý yapmaya kalkarýz ve hop diye 27 Mayýs'la burun buruna geliriz. Ýþin en hem aðlatan hem acý acý güldüren yaný oylarýmýzla seçtiðimiz kiþileri ipe çekenleri demokrasi kahramaný ilan etmemizdir.  Sözde aydýnlarýmýz özgürlüðümüze kavuþtuðumuzu haykýrýr, ama üç suçsuz adam daraðacýnda can verir bu özgürlükkarþýlýðýnda!

Bu kötü kaderimiz böylece sürüp gider, ta ki Turgut Özal  diye biri çýkýp da kendimize gelmemizi saðlar ama onun da ömrü vefa etmez?! Kýsa bir süre sonra göçüp gider bu dünyadan. Aradan bir süre geçer, aldýðý darbelerden aklý baþýndan uçmuþ biri ülkenin  doruðundaki koltuða oturur, NATO subaylarýyla el ele verir, post modern darbe diye bir þey uydurur ve ülke gene hava boþluðuna düþer...

Derken Tayyip Erdoðan diye biri çýkagelir. Dini bütün bir adamdýr üstelik ülkesini de sever. Dahasý Cumhuriyetle de bir sorunu yoktur, kimileri gibi þeriat gelecek dertler bitecek gibisinden saçma sapan laflar da etmez.  Ama baðýþlanamaz bir hata yapar, millete ezber bozdurur, "bizim yapamayacaðýmýz þey yoktur; uçak da, araba da, füze de yaparýz" der, tek eksiðimiz olan özgüvenimize kavuþmamýzý saðlar.  Bu yüzden de bel altý çalýþmalarý baþlar. Meczup bir imam yamaðý devreye sokulur ve bir darbe tezgahlanýr. Gel gör ki, millet sokaða çýkar adamýn çaðrýsýna uyarak  ve darbe yapýlamaz; darbeye soyunanlarsa ya tutuklanýr ya da kaçar ülkeden...

Bu son atmýþ küsur yýlýn özetidir. Gerek Özal gerekse de Erdoðan'ý bu millet var ya , hani bidon kafalý millet, pek sever. Ama aydýn olduðunu ilan etmiþ tayfa bir türlü ne içine sindirir ne de anlar bu sevgiyi bu desteði.   Neden dersiniz? Ee bunun cevabýný da siz verin lütfen...