SÖMÜRGECÝLÝÐÝN EN ACIMASIZI SÝYONÝZM! (1) ''Yeni Ýsrail devleti Siyonistler için bir baþlangýçtý''

Siyonizm bir halký diasporadan kurtarmayý amaçlarken bir baþka halký sürgüne yollamanýn haklý gösterilmesi olarak da algýlanabilir. Filistin sorununu Siyonizmin Yürüyüþü merceðinden deðerlendirmenin daima Filistin halklarýný ve tarihlerini avcý/av iliþkisine indirgeme tahlikesi vardýr.

Siyonizmi, Yahudilerin "vaadedilmiþ topraklarýna geri dönmek için haklý mücadelesi" olarak algýlayýp anlatma heveslileri vardýr ki ya cahil ya da yalancýdýrlar. Bunlar Yahudilerin Akdeniz’in Doðu sahillerine yerleþmelerini þu ya da bu nedenle gerekli görenlerdir. Aslýnda M.S. 134 yýlýnda Roma egemenliðine karþý baþarýsýz Bar Kohba isyaný sonrasýnda Yahudiler bu topraklardan sürülmüþtü. Filistin'in dizginlerini daha sonra ele alan Pers, Arap, Haçlý, Moðol ve Osmanlý yönetimleri sýrasýnda, bu bölgede küçük bir Yahudi topluluðu varlýðýný sürdürdü. Diasporanýn gönderdiði baðýþlarla, yarý aç yarý tok ayakta kalmayý baþardý. Yahudilerin ezici bir çoðunluðu vaadedilmiþ topraklar söylemine gönülden baðlýdýr. Ancak Tanrý'nýn ne zaman, nerede böyle bir söz verdiðini gösteren ne bir kutsal kitap vardýr ne de bir tür belge. Yahudi tarihini Museviliðin hurafelerinden ayýrmak mümkün olmadýðýndan vaadedilmiþ topraklarý, dinsel bir hayal olarak algýlamak en doðru yöntem olabilir. Yahudilerin Ýsrail Devleti hülyasý çevresinde toplanmalarýný saðlamak için üretilmiþ bir masal da olabilir vaadedilmiþ topraklar. Bu deyim öylesine benimsenmiþtir ki Siyahiler özellikle 1950'li ve 60'lý yýllarýn baþýnda hak ve özgürlük adýna ABD'de sokaklara döküldüðünde, Vaadedilmiþ Topraklara geri dönmek istediklerini haykýrmýþ, yakmýþ, yýkmýþ, yaðmaya durmuþtu.

Siyonizmin tarihiyle ilgili çeþitli anlatýlar, 19. yüzyýlda su yüzüne çýkan ve dinsel ya da manevi olmaktan çok siyasi dürtülerle harekete geçen "Ýbranilerin yurduna dönme" fikrinin felsefi kökenlerini saptama çabasýyla baþlar. Dünyada 19. yüzyýlýn baþýnda toplam 2.5 milyon Yahudi vardý ve bu sayýnýn yaklaþýk yüzde 90'ý Avrupa'da yaþýyordu. Bunlarýn dörtte üçü de Rusya'da ve topraklarýnýn bir bölümünü Prusya'nýn ele geçirdiði Polonya'daydý. Doðudaki Yahudiler, özellikle Hýristiyanlarýn tehdit ve baskýlarýyla çok zor bir yaþam sürüyordu. Geride kalan ve batýda yaþayan yüzde 14'lük bölümse nispeten daha rahattý. Oysa 18. yüzyýl Yahudiler için iyi baþlamýþtý. Napolyon 1807'de kendi imparatorluðundaki Yahudilere her türlü özgürlüðü baðýþlamýþtý. Voltaire ve Diderot gibi yazarlar, Yahudi geleneklerini, Hýristiyanlýða göre küçümserken aydýnlanma, kamusal alana yeni bir çaðdaþlýk (modernleþme) getirmiþti. Sekter hoþgörüsüzlüðün yerini liberal deðerler alýrken, devlet yurttaþ iliþkisi "özgürlükçü katýlým" temelinde yeniden tanýmlanmýþtý. Yeni fikirlere uyum saðlayan Yahudi aydýnlar Haskalah dedikleri özel bir Yahudi aydýnlanmasý baþlattý. Her þey Fransýz Devrimiyle birlikte hýz kazandý. Yahudiler 1790 yýlýnda tam yurttaþlýk hakký kazanýrken, Prusya da Fransa'ya ayak uydurdu ve 1812 yýlýnda bütün özgürlükleri tanýdý...

(Yarýn: Tehlikeyi ilk gören Abdülhamid Han ..)