Ak Parti iktidara geldiðinde terörle mücadeleyi kucaðýnda bulmuþtu. 1984’ten beri Türkiye’nin Doðu-Güneydoðusunda silahlý terör vardý ve devlet onunla mücadele etmekteydi.
“Daha dindar” hüviyetleri sebebiyle Kürtler’de farklý bir karþýlýðý bulunan Özal ve Erbakan ile devlet, farklý, deyim yerindeyse daha barýþçýl konseptler aramýþ, ancak o arayýþlar, yine devletin baþka odaklarý tarafýndan saf dýþý býrakýlmýþtý.
Denmiþti ki “Derin devlet” Özal - Erbakan konseptlerini istemiyor. Çünkü derin devletin bir ayaðýnýn çatýþma süreci ile rant iliþkisi var.
Ak Parti kadrolarý Özal-Erbakan çizgisinin uzantýsý idi. Bu hareketin liderinin, Tayyip Erdoðan’ýn Kürtlerde evet yine “Farklý” bir karþýlýðý vardý. Erdoðan da farklý bir konsept denedi. Çok umut veren bir tecrübe idi. Toplumun çok farklý kesimleri “Çözüm süreci” içinde konseptin parçasý haline geldiler. Kürtlerde de büyük umut doðdu. Özet olarak silahlý yapý bitecek, Kürtler’in maðduriyeti sona erecekti.
Olmadý. Yine olmadý.
Silahlý yapý kendini korudu, hatta bölgede derinleþti. Hendeklerle, barikatlarla, sözde öz yönetim ilanlarýyla “Alan hakimiyetini saðlamak” diye nitelenen bir derinliðe ulaþtý.
Ve Türkiye yeniden “Terörle mücadele” konseptine döndü.
Eskiden mücadelenin adý “Düþük yoðunluklu savaþ” idi.
O dönem mücadelenin ana boyutu, sýnýr ötesi harekatlar þeklinde somutlaþýyordu.
Son dönem, hendekler-barikatlar Türkiye içinde derinleþen bir, dilim varmýyor ama savaþ halini aldý. Bir yanda depremden çýkmýþ þehirler, bir yandan her gün ekranlarda bayraða sarýlmýþ þehit cenazeleri ve diðer yanda örgüt kayýplarýna iliþkin onlu-yüzlü rakamlar...
Ve son merhale “terörün siyasi uzantýlarý”na karþý operasyon.
11 bin küsur öðretmene ihraç, 28 belediyeye kayyým.
Haksýz mý, haklý. Bu sözümona öðretmenler de hak etti, belediye kýlýklý yapýlar da...
Belediye ki þehr-emanetidir, bu yapý terör lojistiði haline getirildi...
Öðretmen ki, çocuklarýn emanet edildiði insanlardýr, onlar çocuklarý daða göndererek canlarýný ateþin içine attýlar.
Yani her iki, deyim yerindeyse muazzez yapý, þeytanla iþbirliði içine girdi.
Öðretmen öðretmen olmaktan çýktý, belediye belediye olmaktan. Öðretmeni öðretmen haline getirmek lazýmdý, belediyeyi belediye haline...
Bu kaçýnýlmazdý ama varýlan nokta, Doðu-Güneydoðu ile iliþkinin yine eski devletin konsepti haline gelmesiydi: Terörle mücadele.
Üstelik sýnýr ötesi boyut, Suriye’de, Türkiye’ye de ihraç edilmesi planlanan bir siyasi yapýlanma ile mücadeleyi de içeriyor.
Üstelik bu yapý uluslararasý odaklar desteðinde gerçekleþtirilmek isteniyor.
Þu anda devlet, “Terörle mücadele”nin yanýna, 140 milyar liralýk bir yatýrýmý koyuyor ve dün çözüm ortaðý olarak gördüðü örgütün yerine, “Tüm millet” diye geniþ kitleleri yerleþtirmek istiyor.
Anlaþýlan þu:
- Örgütün alan hakimiyeti “Burada devlet deðil ben varým” intibaý, içerde - dýþarda güç kullanýlarak yok edilecek.
- Kürt toplumu içinden, örgütün yerine ikame edilecek bir muhatap geliþtirilecek.
- Tüm bölgedeki geliþmeler çerçevesinde diplomatik-askeri hamlelerle örgütün uluslararasý destekleri ortadan kaldýrýlacak.
Gelinen noktada bunun baþarýlmasý Türkiye için hayati önem taþýyor. Ancak bunun her üçü de çok büyük enerji gerektiriyor.
Bölgedeki geliþmelere bakýldýðýnda diplomatik - askeri alan ciddi zorluklar içeriyor.
Kürt toplumu “Örgüte mukabil” devletin oluþturmaya çalýþtýðý “Partner”i kendi içinden çýkaracak mý?
Bunun için hem zaman gerekiyor hem de örgütün gideceðine, devletin alana -bölgedeki tüm alan dahil- hakim olacaðýna dair güven oluþumuna ihtiyaç var.
Bir de Tayyip Erdoðan’a yönelik güven meselesi var. Ben hep baþlangýçta o güvenin önemli bir unsur olduðuna iþaret ettim. Bir ara hatýrlayalým, Leyla Zana, Þerafettin Elçi, hatta Öcalan gibi isimler bile Erdoðan’a güven ifade ediyorlardý. Erdoðan ismi tüm Kürt toplumunda çok sýcaktý.
Þimdi?
Þimdi tabii çok çok negatif propaganda yapýlýyor. Kobani’den bu yana en çok saldýrýlan isim Erdoðan...
Nasýl aþýlacak bu durum bilmiyorum. Dilerim aþýlsýn.