Hafta sonu Makedonya’da Atatürk’ün ‘Mustafa Kemal’ olarak Askeri Ýdadi eðitimi gördüðü Manastýr þehrindeydim.
Vakýflar Genel Müdürlüðü’nün restore ettiði Haydar Kadý Camii’nde 104 yýl sonra okunan ilk ezana ve kýlýnan ilk Cuma namazýna tanýk oldum.
Heyecan vericiydi.
Kitabesinde 1561 yýlýnda yapýldýðý yazýlý.
Kanuni döneminin Makedonya’daki önemli örneklerinden biri.
Mektep, medrese, imaret ve akarlarýn yerine binalar inþa edilmiþ.
Avluda sohbet ettiðimiz Manastýr Türkleri, caminin de mezbelelik olduðunu anlattý.
Osmanlý’nýn Balkanlar’dan çekildiði 1912’den bu yana bölgede yýkýlýp giden yüzlerce sanat eseri camiden biriydi.
Depo olarak kullanýlmýþ yýllarca.
Birkaç sokak ötede bu kez içimizi acýtan minaresi yýkýlmýþ, kubbesinin altý hýrdavat deposu olarak kullanýlan Hacý Mahmut camii gibi.
Basýn Müþaviri Aslý Ceren Ýnanç, sevindirici bir haber verdi; Vakýflar Genel Müdürlüðü, buranýn da projesini hazýrlýyor. 2017’de restorasyona baþlanacak.
Vakýflar’ýn Makedonya, Bosna, Kosova ve KKTC’de 19 Osmanlý camii ve çok sayýda medrese ve kütüphaneyi restore ettiðini de bu vesileyle öðrendim.
TÝKA’nýn restore ettiði çok sayýda Osmanlý eserine de yine Makedonya’da rastladýk.
Kalkandelen’deki ‘Süslü Cami’ olarak da bilinen,içi dýþý emsalsiz desenlerle bezeliAlaca Camii gibi…
1438 tarihli camiyi yaptýran ne paþa ne de bey. Kalkandelenli iki kýz kardeþ, Hurþide ve Mensure hanýmlar…
Ýki kýz kardeþ, yüzyýllardýr yattýklarý caminin yanýndaki türbelerinde ziyaretçilerin Fatiha’larýyla huzur buluyor.
***
Camiler, medreseler, kütüphaneler, imaretler, saat kuleleri, çarþýlar…
Türklerin dünyaya miras býraktýðý ‘taþýnmaz’ ve ‘cansýz’ ama ‘kültürü taþýyan’ ve ‘canlý tutan’ eserler.
Bir de ‘taþýnabilir’leri var, halýlar, kilimler, el iþlemeleri gibi…
Dokuyanlarýn, iþleyenlerin içinde yaþadýklarý kültürü, o kültürde yaþanan hikayeleri ilmek ilmek anlattýklarý eserler.
Geçtiðimiz günlerde Ankara’da bir halý maðazasýna uðradým ve ‘Gerçek bir halý satýn almak istiyorum” dedim. Satýcýnýn çýkardýðý üst katta önce iki halý çarptý beni; ardýndan satýcý “En iyilerini seçtiniz, o halde bunu da görmelisiniz” dedi.
Beðendiklerimden daha etkileyici bir halý serdi önüme.
“Hereke” dedi.
Sümerbank maðaza müdürlüðü yapmýþ olan merhum babamdan duymuþtum Hereke halýsýnýn ününü.
Anlatýnca, satýcý “Ýbrahim Bey’i çaðýrayým” dedi.
Halýcý Ýbrahim Geyikoðlu ile öyle tanýþtým.
“Bunlar son örnekleri” dedi.
Anlattý:
“Artýk çok az dokunuyor Hereke halýsý. Diðerleri de. Bir kiþi bir ayda ancak yarým metrekare dokuyabiliyor. Eskiden her evde kýz çocuklarý, gelinler, anneler, eltiler birlikte dokur, eve makul bir gelir girerdi. Artýk bir evde birden fazla aile yaþamýyor, çocuklar okula gidiyor, bir iki kiþinin dokumasýyla da yeterli gelir elde edilemiyor. Kiþi baþý asgari ücretle dokunsa metrekaresi 2,500 TL’yi geçiyor; bu da talebi ve üretimi düþürüyor, bitiriyor.
Sümer Halý’nýn kapanmasý büyük darbe vurdu. Devlet eliyle 40-50 bin dokumacýya ulaþýlýyor, binlerce aile ‘devlet güvencesi’yle hem gelir elde ediyor, hem kültürü yaþatýyordu. O tezgahlar artýk iþlemiyor.
Türkiye’ye gelen turist, sadece burada bulabileceði neyi satýn alabilir? Tiþört mü, elektronik eþya mý?
Türkiye’de en çok ‘marka ülke’ olmaktan, ‘marka þehir’ olmaktan söz edilir ama ‘Türk halýsý’ ile oluþmuþ markamýzý kaybediyoruz. ABD’de bir halý konferansýna gidiyoruz, katýlýmcýlar arasýnda Türk yok, anlatan da Türk deðil!
Dünyadaki ‘eser’ deðerinde tarihi Türk halýlarýný Türkiye’ye getirmek istiyoruz, ‘eski eþya’ sýnýfýndan fazladan vergi alýnýyor. Ýlgili memur “Burayý çöplüðe mi çevireceksiniz” diyebiliyor. Dünya müzelerinde camekanýna dokunamadýðýnýz eserler burada ‘çöp’ sayýlýyor. Devlet ‘çöp’le ‘eser’ arasýndaki farký ayýrt etmekten aciz mi? Oysa baþka ülkeler dýþarýdan getirilecek kendi eserlerine, baþka kültürlere ait eserlere teþvik veriyor. Bizde tavukçuluða verilen teþvik halýcýlýða, halý dokuyanlara verilmiyor.”
Anladýðým;
Yaþayanlara baðlý kültürel miras ölünce yeniden hayata döndürülmesi imkansýzlaþýyor.
Zira dokuma tezgahýndan kalkaný bir daha oraya oturtmak zor.
Oysa yaþatýlmasý için çok büyük rakamlar da gerekmiyor.
Önleyici tedavi gibi…
Türkiye, harap olmuþ tarihi eserleri hayata döndürmek için milyarlar harcýyor, harcamalý da. Ancak son halý tezgahý da sustuðunda ‘dokunabilir kültür mirasý’ný hayata döndürmek çok daha maliyetli olacak.
***
Kültür ve Turizm Bakanlýðý, Milli Kültür Þurasý’ný 27 yýl sonra yeniden toplayacak. Bakan Nabi Avcý'nýn talimatýyla oluþturulan Þura heyeti, görüþülecek baþlýklarý belirliyor þimdi.
Ben de bir baþlýk önerisinde bulunmuþ olayým.
Baþta Hereke halýsý olmak üzere, halýcýlýðý da Milli Kültür’ün önemli bir taþýyýcý parçasý olarak destekleyin.
Cumhurbaþkaný Erdoðan, büyüme, kalkýnma ve zenginleþmeden söz ettiði kadar ‘marifete iltifat’tan da söz ediyor.
Gereðini yapmakla görevli olanlar, gelecek nesillerin birer ‘kültürsüz zengin’ olup olmayacaðýný belirleyecek!