Biliyorum, bazen insan farkýnda olamýyor; gençliðim sýkýyönetim bildirilerinin okunmasý arasýnda geçip gitti. Bugün bakýyorum da, hiç sýkýyönetim bildirisi iþitmemiþ olanlar, toplumun önemli bir kesimini oluþturuyor artýk…
Bugün hoþlarýna gitmeyen ne varsa kendilerine yönelik baský ve diktatörlük belirtisi olarak algýlayan pek çok gencin aslýnda sýkýyönetime iliþkin hiçbir anýsýnýn bulunmadýðýnýn hatýrlanmasý iyi bir baþlangýç noktasý olabilir. Unutulmasýn ki, Türkiye’de son sýkýyönetim uygulamasý, 12 Eylül darbesinin ardýndan, 1987 yýlýnýn yaz aylarýnda sona ermiþti. O halde, 12 Mart darbesinin hemen ardýndan doðanlarýn, yani bugün artýk kýrklý yaþlarýna gelmiþ olanlarýn dahi sýkýyönetim denildiðinde kiþisel anýlarýnda hiçbir imge bulunmuyor. Nerede kaldý ki, son sýkýyönetimin kaldýrýlmasýndan sonra doðanlarýn zihninde en ufak bir iz kalmýþ olsun.
Sýkýyönetimlerimizin tarihi
Cumhuriyet döneminde ilk sýkýyönetim, 1925 yýlýnda Þeyh Sait ayaklanmasý üzerine ilân edilmiþti. Üç yýla yakýn sürdü. Erzurum’da þapka yasasýna muhalefetten dolayý ayný yýl içinde ilân edilen sýkýyönetimin ömrü yalnýzca bir ay olmuþtu. Sýkýyönetim demek, sýkýyönetim mahkemelerinin çalýþmaya baþlamasý anlamýna geliyordu. Tabiî buna bir de istiklâl mahkemelerinin faaliyeti ilâve edilmelidir. Þark istiklâl mahkemesi, bu sýrada beþ binden fazla kiþiyi yargýladý; yargýlananlarýn neredeyse yarýsý mahkûm oldu; beþ yüze yakýn idam cezasý söz konusuydu.
Ardýndan Menemen’de Kubilay’ýn öldürülmesi üzerine, Menemen ile Manisa’nýn ve Balýkesir’in merkez ilçelerinde sýkýyönetim ilân edildi. Ýki ay kadar sürdü. Sonra Ýkinci Dünya Savaþý’nýn baþlamasýyla birlikte, çok uzun yýllar sürecek olan yeni bir sýkýyönetim dönemi baþladý. Bu kez, Ýstanbul ve Kocaeli baþta olmak üzere, Trakya bölgesinde Edirne, Kýrklareli, Tekirdað ve Çanakkale’de sýkýyönetim ilân edildi. 1940 yýlýnýn sonlarýnda baþlayan sýkýyönetim, deðiþik zamanlarda sürekli olarak uzatýldý. Nihayet Demokrat Parti kurulduðunda sýkýyönetim devam ediyordu. Muhalefetin itirazlarýna raðmen sýkýyönetime son verilmedi ve sýkýyönetim ilk kez iktidarýn muhalefet üzerinde baský aracý olarak kamu oyunda tartýþýlma imkâný buldu. Nihayet ateþli tartýþmalarýn ardýndan 1947 yýlýnýn son günlerinde sýkýyönetim kaldýrýldý.
‘Ruhsatsýz düðün’e yasak
DP de sýkýyönetime baþvurmak zorunda kaldý: 1955 yýlýnda 6-7 Eylül olaylarý iktidarý zorladý. Ankara, Ýstanbul ve Ýzmir’de sýkýyönetim ilân edildi; altý aylýk süre için. Fakat Ýstanbul dýþýnda bu sürenin sonuna gelinmeden, henüz yarýsýndayken, sýkýyönetime son verildi. Buna karþýlýk Ýstanbul’da süre uzatýldý. Ýstanbul’da sýkýyönetim yaklaþýk bir yýl sürdü.
Þimdi biraz da bu yakýn tarihli sýkýyönetim uygulamalarýndan birkaç örnek verelim: Ankara’da ‘ruhsatsýz düðün’ yapýlmasý, Ankara sýkýyönetim mahkemesinin ilgili kiþiyi bir ay hapse mahkûm etmesiyle sonuçlandý! Ama asýl olan basýn üzerindeki yasaklardý tabiî. Sýkýyönetim demek, basýnda yasaklar anlamýna geliyordu çünkü; geleneksel olarak. Birbiri ardýna yasaklanan gazete ve dergiler, sýkýyönetimin olmazsa olmazýydý. Orman yangýnlarýnýn failleri dahi sýkýyönetim mahkemesinin görev alanýna alýnmýþtý.
Ýstanbul sýkýyönetim komutanlýðýnýn bir bildirisinde þöyle denilmiþti: “Sayýn halkýmýzdan bazýlarý yaya kaldýrýmýnýn dýþýnda yol üzerinde yürümektedir. Görevli askeri nakil vasýtalarýnýn gidiþ ve geliþlerini güçleþtirmemeleri ve kazalara meydan vermemeleri için yaya kaldýrýmlarýnýn dýþýna çýkmamalarýný sayýn halkýmýzdan rica ederiz.” Ýzmir sýkýyönetim komutanlýðýnýn veda mesajý da duygu yüklü sayýlabilirdi: Gazete haberine göre, sýkýyönetim komutanlýðýnca alýnan bütün kararlar, sýkýyönetimin kaldýrýlmasýyla birlikte artýk hükümsüz kalmýþtý. Komutanlýk hiç olmazsa bir kararýnýn devamlýlýk arz etmesini istemiþti: Bu da, otobüs ve diðer bekleme yerlerinde bir süredir uygulamaya konulmuþ olan sýra usûlüydü. Komutanlýk, bu usûlün muhafazasýnýn sýkýyönetim anýsý olarak devamýný rica etmiþti! (Ýzmirli olarak belirtmeliyim ki; bu usûl maalesef devam edemedi; Ýzmir sýraya girmekte ayak diredi; fakat Konak otobüs ve dolmuþ duraklarýnda sýraya her zaman uyuldu-belki de sýkýyönetimin kalýcý unsuru olarak!)
27 Mayýs öncesi, sonrasý
27 Mayýs öncesindeki öðrenci gösterileri, sýkýyönetim ilâný ile sonuçlanmýþtý. 28 Nisan’da baþlayan sýkýyönetim, 27 Mayýs’tan sonra fiilî bir hâl aldý; ama sýkýyönetim ilân edilmedi. O zaman ikinci cumhuriyet olarak isimlendirilen yeni rejime karþý ilk darbe teþebbüsünün baþarýsýzlýðý sýkýyönetim ilânýna gerek görülmeksizin geçiþtirilmiþ olabilirdi; fakat 21 Mayýs 1963 tarihli ikinci ayaklanma giriþiminden sonra sýkýyönetim ilâný yeniden gündeme geldi. Ankara, Ýstanbul ve Ýzmir’de yeniden sýkýyönetime geçildi. Ankara ve Ýstanbul’da bir yýldan daha uzun süre devam eden sýkýyönetim, Ýzmir’de yalnýzca beþ ay sürmüþtü.
Türkiye’nin siyasal ve sosyal tarihinde önemli yeri olan 15-16 Haziran 1970 iþçi eylemlerinin ardýndan Ýstanbul ve Kocaeli’nde sýkýyönetim ilân edildi; toplam üç ay sürecek yeni bir döneme girildi. Sýkýyönetim komutanlýðýnýn bir emri de, sýkýyönetim ve birinci ordu komutanlýðý bölgesindeki bütün asker ve sivil personelin özellikle yabancý turistlere her konuda kolaylýk göstermesiydi; talep ve ihtiyaçlarý olduðunda yardým edilecekti! Sýkýyönetim komutanlýðý, Ýstanbul belediyesinden de kentin trafik düzensizliðinin derhal giderilmesi için acil önlem almasýný istemiþti!
12 Mart sýkýyönetimi
12 Mart darbesinin hemen ardýndan 1971 yýlýnýn Nisan ayýnda bu kez on bir ilde sýkýyönetim ilân edildi. Ýstanbul, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Ankara, Ýzmir, Eskiþehir, Adana, Hatay, Diyarbakýr ve Siirt’te. Sýkýyönetim uygulamasý 1973 yýlý baþýndan itibaren çeþitli kentlerde kademeli olarak kaldýrýlmaya baþlandý. Önce Sakarya ile Zonguldak’ta. En sonunda da yirmi dokuz ay sonra Ankara ile Ýstanbul’da. 1973 yýlýnýn Eylül ayýnda 12 Mart döneminin sýkýyönetim zinciri sona ermiþti. 12 Eylül öncesinde Kýbrýs harekâtý yüzünden ilân edilen sýkýyönetim on dört ili kapsamýþtý. Süresi deðiþik illere göre bir ay ile bir yýlý bulacaktýr. Sanýrým siyasal hayatta yer tutmayan tek sýkýyönetim uygulamasý da buydu. Ama daha sonraki uzatmalarda siyasal gündemin bir parçasý oldu. 1973 seçiminden sonra da sürdü; gerek Sadi Irmak ve gerekse Adalet Partisi’nin koalisyon hükûmetleri döneminde. Nihayet 1975 yýlýnýn yaz aylarýnýn sonlarýna doðru kaldýrýldý.
Son sýkýyönetim
Bülent Ecevit hükûmeti de, 1978 yýlýnýn son günlerinde, Maraþ olaylarý nedeniyle on üç ilde sýkýyönetim ilân etti. Yeni yýlda ise bunlara dokuz kent daha dahil edildi. Demirel hükûmeti de sýkýyönetimi sürdürdü. 12 Eylül’e gelindiðinde zaten iki düzine kadar ilde sýkýyönetim vardý; sonra bütün yurtta ilân edildi. Sýkýyönetim, Özal’ýn baþbakanlýðýnda 1986-1987 yýllarýnda büyük ölçüde tedricen kaldýrýldý. Tahmin edileceði gibi, son kaldýrýlan bölge güney doðuydu. Ondan önce Türkiye çapýndaki sýkýyönetim 1984’den itibaren peyderpey kaldýrýlmaya baþlanmýþtý.
1987 yýlýnda nihayet güney doðuda da sýkýyönetim kaldýrýldýðýnda; 1980’de doðanlar ya da o sýrada çocuk sayýlabilecekler; Türkiye’de sýkýyönetimin ne demek olduðunu hiçbir zaman bilemediler. Bilemeyecekler de. Ama bundan yakýnan kim? Aksine; bugün toplumun çok önemli bir kesiminin radyoda, televizyonda hiç sýkýyönetim bildirisi iþitmemiþ olmasý, Türkiye’de demokrasinin geliþimi açýsýndan baþlý baþýna bir merhaledir. Tabiî anlayana!
Merak edenler için hemen yazayým; bu konuda uzun yýllar önce Zafer Üskül tarafýndan yazýlmýþ olan “Siyaset ve Asker” kitabý, hâlâ el kitabý hüviyetini korumaktadýr. Kitabýn arkasýnda ek olarak verilmiþ ve her ile ait sýkýyönetim tarihçesi bile tek baþýna Türkiye’nin demokrasi tarihinde sýkýyönetimin ne anlama geldiðini belirtmek için yeterlidir. Bu yazýyý hazýrlarken de bana yol gösterdi.
TELEVÝZYONDA YENÝ TARÝH PROGRAMIMIZ
Kanal 360’da Tarih360 adýyla çarþamba akþamlarý yeni bir tarih programýna baþladýk; meslekdaþým ve arkadaþým Hakan Erdem ile birlikte. Çarþamba akþamlarý 21:30-23:00 arasýnda ekranda olacaðýz. Geçmiþle bugünü harman etmeye çalýþacaðýz. Yakýn tarihimizi sorgulayan, eleþtiren ve mercek altýna alan bir program olacak bu. Meraklýlara haber vermek istedim.
BENÝM GÖZÜMLE SIKIYÖNETÝM BÝLDÝRÝLERÝ
Siyasete gözümü sýkýyönetim bildirileriyle açtýðýmý söyleyebilirim. Daha 15-16 yaþlarýnda, 12 Mart’ýn sýkýyönetim kâbusu, beni önce aradýðým kitaplarý bulamamakla sardý. Her öðle ve akþam, radyonun ajans saatinde bilmem hangi sýkýyönetim komutanlýðýnýn bilmem kaçýncý sýkýyönetim bildirisini art arda dinlemek, sonra televizyon saati baþladýðýnda bunlarý bir kez daha iþitmek, dehþet vericiydi. Hangi gazete ve derginin kapatýldýðý ve yasaklandýðý haberi, olmazsa olmazýydý iþin. Aranan “anarþistler”in isimleri ile tam künye nüfus cüzdaný kayýtlarýnýn da dakikalarca uzun uzun radyo ve televizyonda yayýnlanmasý, sokakta duvarlara yapýþtýrýlmýþ sýkýyönetimin komutanlýðýnýn arananlar afiþleri, evlerde yapýlan baskýn ve aramalarda her zaman ‘çok sayýda yasaklanmýþ yayýn’a rast gelinmesi, televizyon ekranlarýnda yakalananlarýn teþhiri, Deniz Gezmiþ’in babasý adaþým Cemil Gezmiþ’in radyoda, oðluna “evlâdým Deniz; teslim ol” þeklinde günlerce devam eden çaðrýsý, o çaðrýnýn bir babada yaratacaðý iç kanama; bütün bunlarýn hepsi, kulaklarýmdan asla sökülüp gitmedi... Siz bakmayýn bu yazýda ‘eðlenceli’ sýkýyönetim uygulamalarýna yer verdiðime; bu konu daha çok su kaldýrýr. Nasýl olsa, ‘bir baþka sýkýyönetimi’ de yazarým.