Coşkun BAŞBUĞ
Coşkun BAŞBUĞ
Tüm Yazıları

Son umut


Yeryüzünde en geniş katılımlı örgüt Birleşmiş Milletler.

Sözde insanlık ve barış için kurulan bu devin üye sayısı Güney Sudan'ın da katılımıyla 193 ülkeye ulaşmış durumda.

Sayıya baktığınızda "böylesi bir gücün önünde kim durabilir ki" hissine kapılıyorsunuz.

Oysa bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu işin içine girince anlıyorsunuz.

Zira böylesi bir devi, koca 188 ülkeyi iş yapamaz hale getirmek için beş ülkenin yeterli olduğunu görüyorsunuz.

Bu gerçeği gördüğünüzde şu noktaya geliyorsunuz.

Birleşmiş Milletler denilen yapı, esasen asla birleşememiş, bu akılla giderse de asla birleşemeyecek milletlerden oluşmuş bir ucube yapı.

İşte bu nedenlerden dolayı Birleşemeyen Milletlerin bugüne kadar çözdüğü hiçbir sorun, başarılı olduğu hiçbir konu olmamıştır.

Bu acı gerçeği vurguladıktan sonra meseleyi ikinci boyuta taşıyalım ve soralım...

BM'den sonra insanlığın umudu olabilecek en büyük teşkilatlanma hangisidir?

İslam İşbirliği Teşkilatı Evet, BM'den sonraki en büyük yapılanma İslam İşbirliği Teşkilatıdır.

Toplam 57 ülkeden oluşan bu yapı dünyada ikinci büyük teşkilat olmasına rağmen işlevsizlik konusunda BM ile yarışmaktadır. . Oysa bu yapı; İslam devletleri arasında iş birliğini artırmak, bu devletler arasında dayanışmayı güçlendirmek ve İslam dünyasının hak ve çıkarlarını korumak için kuruldu.

Ancak gelin görün ki kulağa hoş gelen bu söylemler sadece kâğıtta kaldı.

İspatı var mı diyenlere küçük bir delil.

İsrail'in Filistin'de yaptığı işgal ve katliamlara, İslam topraklarında akan onca kan ve gözyaşına, birilerinin körüklemeye çalıştığı İslam düşmanlığına teşkilat üyesi devletler tarafından verilmiş en ufak bir tepki, en ufak bir karşılık gördünüz mü?

Hayır!!!

Bundan geçtim, en ufak bir kıpırdanma gördünüz mü?

Hayır!!!

O zaman ne işe yarar bu teşkilatlar?

Kuran Düşmanı İsveç...

İsveç'in NATO'ya üyeliğinin tartışıldığı şu günlerde, İslam aleminin kutsal kitabı Kuranı Kerim, İsveç'in göbeğinde, İsveçli bir aşağılık tarafından büyükelçiliğimiz önünde yakıldı.

Yapılan bu alçakça saldırı Türkiye'ye verilmek istenen bir mesajdı.

Ancak meseleye biraz geniş açıyla baktığınızda bu saldırının tüm İslam alemine yapılmış bir saldırı olduğunu görüyorsunuz.

Peki eldeki bu maddi gerçeğe rağmen sözlü kınamalar dışında meseleye tepki veren herhangi bir İslam ülkesi oldu mu?

Hayır!!!

Peki neden?

Cevap yok.

Olay olduğu an teşkilatı acil koduyla toplamak, üye ülkelerde İsveç büyükelçisini "istenmeyen adam" ilan etmek, İsveç'le yapılan tüm ticari ilişkiler askıya almak bu kadar mı zordu.

Bunlar yapılsaydı, batı dize gelir miydi?

Kesinlikle gelirdi.

Peki neden yapılmıyor.

Yaptırmazlar...

Çünkü onlar bu alçaklıkları yaparken böyle bir tepki verilmeyeceğini bildikleri için bu kadar pervasızlar.

Peki tepki gelmeyeceğini nereden biliyorlar?

Geliyor, sorunun cevabı aşağıda...

Adı Üstünde İngiliz...

Güneş batmayan imparatorluk denince akla tek bir ülke gelir.

İngiltere...

İngiltere; Hindistan'a, Avustralya'ya kadar uzanan işgalini, tüm dünyanın gözüne baka baka, utanmadan, sıkılmadan, böbürlenerek "üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk" masalıyla süsleyerek legalleştirdi.

Nereye kadar.

Bu işgal ve sömürü düzenine dur diyen Osmanlı sahaya inene kadar.

Osmanlı oyunu bozunca eli kanlı İngiliz apar topar evine dönmek zorunda kaldı.

Ancak eve dönüşte İngiltere'nin sömürdüğü coğrafyalardan tamamen çekildiği zannedildi.

Oysa kurnaz İngiliz çekildiği her ülkede kendine biat edecek, kurduğu emperyal düzene hizmet edecek hücre rejimler kurarak bölgeyi terk etti.

Ürdün...

Kral Hüseyin...

1952 yılından 1999 yılına kadar tam 47 yıl Ürdün'e krallık etmiş bir kişi.

Dört eşli Kralın ikinci eşi Prenses Muna.

Asıl adı Antoinette Avril Gardiner.

İngiliz.

Kral Hüseyin öldükten sonra yerine kim geçti dersiniz.

Elbette İngiliz Muna'dan olma oğlu Abdullah.

İngiliz anneden olma Kral Abdullah tüm kardeşlerini ekarte ederek tam 24 yıldır Ürdün'e krallık ediyor.

İslam İşbirliği teşkilatının neden iş yapmadığını bu örnek anlatmaya yeter diyerek geçiyorum.

Ölü Toprağı...

Filistin'deki katliamların, soykırım ve işgallerin zirve yaptığı bir dönemde İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı Türkiye, teşkilatı acil koduyla olağanüstü toplantıya çağırdı.

15 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul'da yapılan bu toplantıdan hemen sonra Yenikapı'da Filistin'e destek mitingi yapıldı.

Erdoğan toplantıda; onca yapılana sırtını dönen ve her olayda üç maymunu oynayan İslam devletlerine sert sözlerle seslendi;

"Şu üzerinizdeki ölü toprağını artık bir atın. Neyi bekliyoruz, ne zaman harekete geçeceğiz!"

Bu sözleri ayakta alkışlayan devlet başkanlarını görünce "Aman Allah'ım bu iş oluyor!" diye umutlandık.

Ancak ülkesine dönen krallar üzerlerindeki ölü toprağında bostan yetiştirmeye devam ettiler.

Her katliamdan, her saldırıdan sonra iki cümlelik kınama, sonrası yola devam.

Ne oldu, kınamakla ne kazandınız?

Olur mu canım en azından dostlar kınamada gördü...

Son Umut...

Erdoğan geçtiğimiz gün Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni kapsayan körfez turuna çıktı.

Bu ziyaretler Türkiye tarafından körfez ülkelerine yapılan son yılların en kritik diplomatik atağı oldu.

Üç günde üç ülke ve sonuçta 75 miyar dolarlık ticaret hacmi.

Ben burada ekonomik hamlelerden daha çok işin siyasi boyutunu önemsiyorum.

Malum bulunduğumuz coğrafya da körfez ülkeleri de dahil buzlar eriyor.

Buzul çağının sona ermesi, iş birlikleri, iyi ilişkiler tüm İslam alemini sarar mı?

Bu ihtimal var.

Türk dünyasında başlayan olumlu süreci, Turan Birliğini İslam Birliği ile buluşturabilir miyiz?

Başlayan Körfez iş birliği sağlıklı ve kalıcı işlerse hiç şüpheniz olmasın bu da olur.

Kısacası bu maya tutar, bu çocuk okur...

Eeee! Bırakırlar mı?

Üçüncü el?

Kolay değil elbet deneyecekler, İngiliz İngilizliğini yapacak, Türk Türklüğünü.

Mücadeleye devam...