Sonuna kadar avangard

Alain Resnais sinemaya ayný çevrede, Paris’in meþhur Rive Gauche’unda baþladýðý, birlikte film yaptýðý dostu ve meslektaþý Chris Marker için “21. yüzyýl insanýnýn prototipi” demiþti. 30 Temmuz’da kaybettik yönetmen, yazar, eleþtirmen, fotoðrafçý, güncel sanatçý Chris Marker’ý.

Çýðýr açan bilimkurgu fotoromaný “La Jetee”yi ve belgesel sinemaya bugünkü geniþ anlatým olanaklarýný esin veren “Sans Soleil”i, izleyici ile yaratýcý arasýndaki duvarý kaldýran interaktif CD Rom “Immemory”yi yapan, Vietnam Savaþý karþýtý kýsa filmlerden oluþan “Loin du Vietnam”ýn yönetmenlerinden biri olan ve bu filmin yapýmýna öncülük eden Chris Marker’ý.

“Film d’essai” türünün mucidi olan ve görsel iþitsel medyanýn bütün formlarýnda özgün yapýtlar üreten, sinemayý çaðdaþ sanatýn bir parçasý olarak tutan, kuramcý Chris Marker’ý.

O bütün filmlerine, fikirlerine ve beyefendiliðine hayran olunasý Alain Resnais umarým haklý çýkar! 21. yüzyýl insanýnýn þu ana dek sinemayý toplum ve sanat için araþtýrma laboratuvarý olarak ele alan bu güçlü kiþiliklere benzer bir yanýný göremedik. Chris Marker ve Alain Resnais birlikte “Heykeller de Ölür”ü çekmiþlerdi. “Gece ve Sis”te Resnais’nin asistanlýðýný yapmýþtý Marker. Yeni Dalga’nýn politik angajmaný kuvvetli aðabeylerindendi. Cahiers de Cinema’nýn kuvvetli kalemlerindendi. Ama Agnes Varda ve Alain Resnais gibi yaþýtlarýyla Seine Nehri’nin Sol Yakasý’nda yer aldý. Vizyona girmeye müsait uzun metrajlý filmler çeken bir yönetmen olarak sisteme entegre olmadý hiçbir zaman.

***

Chris Marker 91 yaþýnda öldü... Oysa sinemasal yaþý hala 19 idi! Sinemayý giþede para eden bir formül dramasý olarak gören ve kullandýklarý özel efektlerle þiþinen “büyük yönetmenler” çaðýnda Marker, Godard, Resnais gibi genç sinemacýlar hala daha yeni anlatým biçimleri arýyor, deneyci tavýrlarýndan ödün vermiyor. Hala onlarýn attýðý temeller üzerinde yükseliyor en saðlam binalar! Marker da sonuna kadar avangarddý. Hem de her anlamda: Doðum yerini bazen Paris’in bir banliyösü bazen Moðolistan’ýn baþkenti Ulan Bator olarak belirtecek, röportaj vermeyecek, fotoðrafýný istediklerinde kedi resmi gönderecek, hayatýn da bir kurgu, bir oyun olduðunu her dakika bize hatýrlatacak kadar avangarddý!

En ünlü filmi “La Jetee”dir. Terry Gilliam “Üç Maymun”u ondan yola çýkarak yapmýþtýr hatta. Jeneriðinde  “Bir Chris Marker Fotoromaný” yazan bu 28 dakikalýk film gerçekten de fotoðraflardan oluþur. Üstelik bir nükleer saldýrýyla Paris’in yerle bir olduðu ve düþmanýn Parisliler üzerinde bellek ve anýlarý konu alan acý verici deneyler yaparak onlarý ölüme sürüklediði fütüristik bir distopyadýr! Bugünün çok geliþmiþ teknolojileriyle çeyreði kadar yaratýcý olabilen bilimkurgu filmlerinin üzerine içilen bir bardak soðuk sudur.

Marker, bugün örneklerine sýkça rastlanan birinci tekil þahýs belgeselinin de mucididir. Belgeseli kendi fikirleri doðrultusunda, öznel bir ifade biçimiyle baðdaþtýrarak oluþtururdu. Röportajlarýný olanca doðallýðýyla gerçekleþtirir, rastlantýlarý deðerlendirir, sonra kayýtlarýnýn sýrasýyla, metinlerle, müzikle oynayarak farklý anlam dizileri çýkarýrdý ortaya. Hakikatin mutlak olup olmadýðýný sorgular; algýlarýmýzýn onu biçimlendirdiðini gösteren ve bakýþ açýsýna, olaylarýn oluþ sýrasýný, algýlayanýn ruh haline göre deðiþimini sergilerdi. Kendi deyiþiyle “Tarihe geçmekte olan gündelik hayatý” yakalardý kamerasý. Domuzlar Körfezi krizinin arifesinde Fidel Castro ile Küba’da görüþen ve “Cuba Si!”yi yapan da oydu Sibirya’dan, Pekin’den, Kore’den, Afrika’dan izlenimlerin kendi tarzýnda aktaran da. Anti-kolonyalist tavrýyla ülkesinde sansürlenen de! Güncel politikadan enstantaneler yansýtarak deðil ancak yaklaþýmda ve tavýrda politik olunabileceðini kanýtlardý tavizsiz filmleri.

Hiçbir þeyin kolayýna kaçmadan, hiçbir konvansiyona uymadan, sonuna kadar avangard kaldý Chris Marker.