Sonuna kadar Erdoğan...

Tarih kitaplarında okuduğumuz kurgulanmış “siyasi tarih olaylarının” aynısına şimdi şahidi olmak, bir çok karanlık olayın üzerine ışık tutuyor.

Türkiye ve özellikle Erdoğan’ı doğrudan hedef alan son olayların kökünün dışarıda olduğunu anlamak için dünya medyasının attığı manşetlere bakmak yeterlidir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan vahşetlere karşı sessiz ve duyarsız kalan uluslararası medyanın, “Gezi olaylarında” olduğu gibi tüm yayınlarını Erdoğan üzerinden yaptığını görmekteyiz.

Her fırsatta Erdoğan’ın uygulamalarını ve izlediği politikaları engellemek isteyen Amerikan ve İngiliz, sinsice durumu değerlendiren İran, Türkiye’ye gönül bağı olan kendi içerisindeki milletlerin gözünde gücünün sıradanlaşması için her imkanı değerlendiren Yahudi kökenlilerin sahip olduğu Rus ve otoritelerini kaybedeceği endişesine kapılan Arap ülke yöneticilerinin kontrolündeki medya organlarının yayınlarına bakıldığında,  “yolsuzluk hikayeleri ve operasyon senaryosunun”  içeriği net olarak anlaşılmaktadır.

İsrail medyasında da Erdoğan’a toplumda tanınan siyasetçi ve hahamların ağzıyla beddua ve dini cümleler kullanarak saldırılması da olayın bir diğer dikkat çekici yönü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu medya organları manşetleriyle, ağız birliği etmişçesine, Türkiye ile kader bağı yapmış olan coğrafyalardaki kamuoyunu etkilemek ve Erdoğan profilini itibarsızlaştırmaya yönelik planın parçası olarak rol oynamaktadırlar.

Düne kadar İsrail’in ve ABD’nin adamı olarak tanıtılmak istenen profili Erdoğan, milli tutumu ve projeleriyle  bozdu.  Bu tutumuyla insanların nezdinde sempati kazanan Erdoğan, birçoklarını rahatsız ediyor.

Bu sebeple, Türkiye ile bağları olan Arap coğrafyasında ve  Türk dünyasında, daha fazla antipropaganda yaparak gözden düşürme senaryosu medya üzerinden gerçekleştirilmek isteniyor.

Son günlerde dış basında,  Türkiye’deki muhalif milletvekillerinin “seçilmiş başbakanı gözden düşürme operasyonunda” yalan bilgilerle boy göstermesi çok dikkat çekici bir durumdur.

Anlaşılan o ki, halktan tam destek alan Erdoğan’ı başka türlü alaşağı edemeyeceklerinin farkına vardılar.

Bir zamanlar Erdoğan hakkında ortaya atılan iddialar ve yalan yorumlar tutmayınca bu kez rüşvet operasyonu hikayeleriyle halkın gözünden düşürmek için kolları sıvadılar.

Orta Asya ve Azerbaycan gibi Türkiye ile yakın bağı olan bölgelerde bu olaylar, medya yoluyla farklı biçimde anlatılıyor. Erdoğan ve hükümetine karşı düşmanca tutum sergileyen analistler ve siyasiler medya organlarında boy gösteriyor. Bu durumun sebeplerini irdelediğimizde, söz konusu bölgelerde  İsrail yanlısı güçlü bir medyanın ve tavrın olduğunu,  ABD ile bağları olan “stk” ların ve analistlerin fikir ürettiğini görmekteyiz.

Bu Türk hükümetine karşı tavrın bir diğer temel sebebi, Erdoğan ve hükümetinin İslami felsefe taşıyıcısı ve İslami  değerlere bağlı oluşundan kaynaklanmaktadır.

Seküler yapısı olan bu cografyada, MHP tandanslı siyasi tutum sergileyenlerin bile bu sefer CHP’nin frekansına yaklaştıklarını ve gereksiz biçimde Atatürkçülük çabasına girdiklerini görmekteyiz.

Özellikle Azerbaycan’da, “Atatürk’e yönelik bir saldırı var” havasıyla Erdoğan karşısında yer alma çabasına giren siyasi grupların olduğuna ve bu grupların içerisinde daha ziyade milliyyetçilik duygusunun hakim olduğuna şahit olmaktayız.

Öte yandan İran, kendisine can vermesine rağmen, bu son olaylarda izlediği garip tutumu gizlemeye gayret etse de bu konuda başarılı olamadı.

Sinsi siyasi karakter olan İran’ın tutumundan,  “güçlenen Türkiye gerçeğini” kendisi için sorun olarak gördüğünü anlamaktayız.

Orta Asya , Rusya, Azerbaycan ve Gürcistan’da bir hayli güçlü olan İsrail, Türkiye’ye bağlı fırsatları değerlendirmede oldukça başarılı oldu.

Bu coğrafyada İslami değerlerin yaşatılmasında ılımlı belirledikleri profil arzusunda olan bazı dini gruplarla beraber olup, bazılarının ise kara listeye alınmasına çaba gösterenlerin olduğunu belirtmekte fayda var.

Rusya’da,  Kazakistan’da, Gürcistan’da, Türkmenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde, İslamla ilgili ayar verme çabası maalesef profil belirlemektedir. Yani İslama bile karışan, kimin bu işi bu coğrafyada yapabilecegini belirleyen güçlerin olduğunu görmekteyiz.

Bazı dindar insanlar ile bu ülkelerdeki işadamlarının bile itibarsızlaştırılması için yalan bilgilerle kara listelere alınmasına gayret eden yerli ve yabancı güçlerin olduğuna şahit olmaktayız.

Tüm bu dehşet verici hususların olması “Erdoğan ve yeni Türkiye”nin nasıl bir kıymet arzettigini apaçık gözler önüne seriyor.

Şüphesiz ki Erdoğan önemli şahsiyet ve liderdir. Bu muhteşem tarih senaryosu, onun gibi dirayetli, ufkun ötesini görebilen ve hedefi olan devlet adamıyla gerçekleşebilecektir. Bu gerçekleşen yeni tarih, sadece Türkiye’nin değil, tüm İslam coğrafyasının kurtuluşu olacaktır. Onun için sonuna kadar Erdoğan, sonuna kadar yeni hedefleri olan güçlenen Türkiye diyorum....

Bunu diyen ve kaderini Türkiye’ye bağlayan herkesin, her ülkenin dostça omuzuna ihtiyaç vardır. Bugünler, destek olanın da köstek olanın da ismini, tarihin sayfalarına yazmaktadır.