Sonunda Kemal-i âfiyetle tırlattı

Sıradan bir bürokrattı, onu kimse tanımazdı. SSK’yı soydu, sonra “Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği”ne Genel Başkan oldu:) 

Derken genel başkanlığı çok sevdi ve siyasete girmeye karar verdi.

DSP’ye başvurdu ama kafası çatladı; geri döndü.

Sonra hatırlı bir iş adamına gidip yalvardı. O da kolundan tutup Deniz Baykal’a götürdü, “Yap bir iyilik” dedi. Baykal da onu kırmadı ve hiç tanımadığı bu emekli bürokratı 2002’de milletvekili seçtirdi.

(Onun siyasete sokanlar, “Layık olmayana iyilik yapan pişman olur” sözünü sık sık hatırlayacaktı...)

Genel başkanına çok yakın davranıyor, itimadını kazanıyordu.

Hatta manidar bir zamanda esrarengiz bir kaset kumpasına duçar olduğunda; kan çekmiş olacak ki, hemen Deniz Bey’in evine gitmiş; derin üzüntülerini belirtmişti!..

Çıkışta, “Aday olacak mısınız?” diye soranları da, “Zinhar... Bu bize yakışır mı” diye rezil etmişti!

Ama 22 Mayıs’taki CHP kurultayına tek aday olarak katıldı. Konuşmasında “Recep Bey” gibi bir keşfe (!) imza attı ve oy birliğiyle seçilerek kafaları karıştırdı.

Elle gelen yelle gider...

Hemen daha o salonda vizyonunu patlattı ve “Başarının adı partiyi iktidara taşımaktır” şeklinde kendisi için ekstra larç bir laf etti.

Bir yıl sonra yapılan seçimlerde “Recep Bey” partisini yüzde 50 oy ile iktidara taşıyarak onun vizyonunu gerçekleştirmişti:)

O da 2007’ye göre epeyce ilerleme kaydetmişti, 2015’te bu iş tamamdı!..

***

Ama gidişat pek öyle görünmüyordu... 2014’teki yerel seçimlerde oy kaybetmiş, “Recep Bey” onu yine çarpıp geçmişti.

Ona yatırım yapanlar da artık homurdanmaya başlamıştı.

“Himmet tamam ama biraz da gayret kardeşim” diyorlardı.

Derken daha bu yarayı saramadan cumhurbaşkanlığı seçimi gelip çattı.

Bu, paralel devlet simsarları ve Erdoğan düşmanları için büyük fırsattı.

‘İlke’lerini emanete bıraktılar. Ortaya karışık, bol çeşitli bir “Erdoğan düşmanları salatası” yaptılar. Yanına da adını bile söyleyemedikleri bir “Ekmek” bulup servis ettiler.

Ama yine olmadı... Nefesleri, ikinci durağa bile ulaşamadı.

Partisindeki isyanı nasıl durdurdu?

CHP kaynıyordu, Grup sıraları üzerine üzerine geliyordu!

Ama onun gizli marifetlerini kimse bilmiyordu.

Zira, hiç seçim kazanamasa da kurultayları kazanmayı iyi beceriyordu!

İşte bakın, 5 Eylül 2014’teki baskın kurultay ile koltuğu kıl payı kurtardı ve partide ‘düşünen’ herkesi ayıklayarak “kazandırdığı demokratik kimlik” ile övünüyordu!..

Yol arkadaşları “Parti diktatörleşti” diye bas bas bağırsa da umurunda değildi.

Artık partide kendini daha rahat hissediyordu.

En küçük eleştiri yapana “Çık dışarı” diyordu.

Zaten düzlüğe de çıkmıştı!

Siyaseti burnundan getiren, bu işe girdiğinden beri kendisine toz yutturan Erdoğan’dan sonunda kurtulmuştu!

Artık hedefe ulaşmak için “Erdoğan’ı her fırsatta kötülemek ve AK Parti ile irtibatını kesmek” yeterliydi.

Bunun için iftirada sınır yoktu, “Sarayın rezaleti, altındandır klozeti” bile diyebilirdi.

***

Strateji tutmuş, 7 Haziran’da koltuğun ucu görünmüştü.

Bir nebze sevinen ‘ağa’ları onun için rotayı belirledi, “Sen sadece navigasyonu izle” dedi.

“AK Parti ile geçici bir nikah yapılacak ve kirletildikten sonra bir kenara atılacak”tı.

Böylece başının belasından kurtulacaktı.

Ama planlar istikşafta kalmış, 1 Kasım; yine hayallerine mezar olmuştu.

Galip gelen tekrar o samimiyet âbidesi zattı.

Artık delegeleri bile ona çizik attı.

Bütün planları onun yüzünden yattı.

Bu “adam”dan nasıl kurtulacaktı!

Derken...

Zavallı sonunda tırlattı...