Sorun Başkanlık mı gerçekten?

Her şeyden önce şuna karar vermemiz gerek: Sorun Başkanlık mı yoksa Tayyip Bey mi ?  Eğer sorun Başkanlıksa bu, tartışılır. Ama eğer sorun sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’sa tartışılmaz! Niye tartışılmaz? Çünkü eğer siyasal sorunlara duygusal açıdan yaklaşırsanız bu kişisel tercihe girer ve toplum için yararlı mı değil mi tartışması anlamsız olur. Bu gün  başkanlık düzenine karşı çıkanların büyük bir çoğunluğa Tayyip Beyi, şu ya da bu nedenle sevmediği için istemezük diye bas bas bağırıyor. Eğer Kılıçdaroğlu Kemal Bey aday olsa ve de kazanma ihtimali bulunsa acaba böylesi itiraz eder miydiniz?  Kemal Beye belki itiraz ederdiniz de ya Ekmeleddin Beye? Sakın “ederdik”  demeyin! Ekmeleddin İhsanoğlu Cumhurbaşkanı olsun diye, kim olduğunu bile bilmeden, yüzünü bile görmeden, ne yapacağı konusunda hiç bir fikriniz yokken, ona oy verdiniz mi? Eğer verdiyseniz o zaman sizin derdiniz düzenle falan değil kişilerle!

Niye Tayyip Beyin seçilmesine karşısınız? Çünkü Cumhurbaşkanı’nın bir siyasi partisiyle ilişkisi olamaz, sözüne gerçekten karşıysanız o zaman rahmetli Süleyman Demirel’in  ya da Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığına da karşıydınız! Demirel’de Özal da siyasi partilerinden istifa ettiler ancak bağlarını hiç bir zaman koparmadılar. Demirel’in Tansu Çiller’e Turgut Beyin de Mesut Yılmaz’a nasıl savaş açtığını ne çabuk unuttunuz!

Peki ya diğer cumhurbaşkanları? Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk asker kökenliydi. Asker korkusu siyasileri dört bir yandan sarıp sarmaladığı için Harp Okulu mezununun son hedefi Genel Kurmay Başkanlığı değil Çankaya olmuştu. Bu üç kişinin de tercihi ne milletti ne de toplum; varsa yoksa Silahlı Kuvvetlerdi. Yani TSKda bir tür siyasi partiydi o yıllarda.  Gürsel’le Evren darbeler sonucu seçilmişlerdi. Milletvekillerinin onlarıa oy vermenin dışında bir seçeneği yoktu. Cevdet Sunay’sa TSK’nın aba altında sopa göstermesi sonucu seçilmişti. Miletvekillerine, “Eğer Cevdet Paşaya oy vermezseniz TSK yeniden devlete el koyacak” uyarısını yapan paşaları da mı unuttunuz yoksa? Korutürk’se 1971 darbesinin Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler’in seçilmesini engellemek için Ecevit-Demirel uzlaşması aonucu seçildi. Özal’la Demirelden sonra Cumhurbaşkanlığına seçilen Ahmet Necdet Sezer’den uzun uzun söz etmeye gerek yok. Rahmetli Ecevit›in suratına fırlatıp attığı Anayasa kitapçığı ve bunun yol açtığı ekonomik çalkantılar bile onu hatırlamaya yeter de artar bile.

Abdullah Gül AK Partinin kurucusuydu ve partisinden hiç kopmadı. Tayyip Bey CB olmak isteyince de hemen kenara çekildi. Yani 1960’da bu yana Cumhurbaşkanlığına seçilen kişilerin hepsi de siyasi bir görüşü ya da duruşu temsil ediyordu. Ha herhangi bir siyasi partinin üyesi ya da Genel Başkanı değillerdi; o kadar!

Eğer Başkanlıkla birlikte demokrasinin rafa kaldırıldığını söyleyecekseniz o zaman ABD ve Fransa’yı unutacaksınız ya da bu ülkelerde demokrasi olmadığını söyleyeceksiniz. Ama eğer “Yeterince bilgimiz yok? Yeni Anayasa’nın neler getirdiğini bilmiyoruz.”  derseniz haklı olursunuz. Ancak bunun için Anayasanın tümüyle oylanmasını beklemek, bu arada da kabul edilen maddeleri internetten okuyup bilgilenmek hepimizin yurttaşlık görevi. Bunun dışında hiç bir şey mazeret değildir. “Seviyorum ya da sevmiyorum”  seçimde oy vermek için  gerekçe olamaz, olmamalı da....