Her bayram ya bir katliam ya bir büyük çaplý siyasi kriz yaþanýyor ve bunlar genellikle Müslüman toplumlarda vuku buluyor. Filistin'de, Yemen'de, Suriye'de þiddetin çok yükseldiði, sivil ölümlerinin arttýðý, insaný yardýmlarýn bile zorlaþtýrýldýðý dönemlere þahit olduk. Sorunlar çözülmediði gibi zamana yayma, çözümsüz kýlma stratejisi yeni sorunlarýn oluþmasýna ve çözümün büsbütün zorlaþmasýna yol açtý.
2012'den bu yana Myanmar 'da (Burma) yaþayan Rohingya Müslümanlarý da sistematik zulüm, hak ihlalleri ve tehcir politikasýna maruz býrakýlýyorlar.
Bugün artýk soykýrým raddesine ulaþmýþ bir katliam söz konusu.
Arakan'da 2012'den bu yana 100 binden fazla Müslüman'ýn öldürüldüðü 400 binin de Bangladeþ, Malezya gibi komþu ülkelere sýðýndýðý raporlanmýþ.
Son iki haftada öldürülen Müslüman sayýsýnýn 3 binden fazla olduðu kaydediliyor.
Myanmar'daki Müslümanlarýn yaþadýklarý sadece fiziki soykýrým da deðil; asgari vatandaþlýk haklarýnýn hemen tümünden mahrum yaþamak zorundalar. Eðitimden seyahate, iþ yeri açmaktan mülk edinmeye kadar hayatýn her alanýnda Budistlerle kýyaslandýðýnda ikinci hatta üçüncü sýnýf bir muameleye maruz kalýyorlar.
Çözülmesi çok da mümkün gözükmeyen ve giderek derinleþen bir dram yaþanýyor Arakan'da.
Vatansýz ve kimliksiz býrakýlan 3 milyondan fazla Rohingyalýnýn akýbeti ne olacak?
Türkiye bu zulme seyirci kalamaz, peki ama ne yapabilir?
***
Evvela þunu teslim edelim, nerede bir zulüm yaþansa, açlýk ya da doðal afet söz konusu olsa, sýradan vatandaþýndan devletin en tepesine kadar, bir þey yapmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Ve bunu büyük devlet olmanýn, güç göstermenin vesilesi olarak deðil vicdani sorumlulukla, Müslümanlýðýmýzýn bize yüklediði bir ödev bilinciyle yapýyoruz.
Bayramlarý dahi sosyal sorumluluk vesilesi olan bir dinin inananlarý olarak elimizden gelen yardýmý denkleþtirip dualarýmýzla birlikte Müslüman kardeþlerimize iletmeye gayret ediyoruz.
Halkýn bu hamiyetperverliðinin bir yansýmasý olarak Türkiye ekonomik büyüklüðüne ve kiþi baþýna düþen milli gelire bakýlmaksýzýn dünyada en çok yardým eden ülkeler sýralamasýnda ikinci konumda.
Bu özelliðini bir diplomatik güç ve sorun çözme aracý kýlabildiði ölçüde de büyük devlet kabiliyeti kazanýyor Türkiye.
Hem yüzümüzü aðartýyor hem de kendi çýkarlarý lehine el attýðý sorunlarý daha da derinleþtiren küresel aktörlerden farklý bir yaklaþým sergileyebiliyor.
Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn Arakanlý Müslümanlarýn uðradýklarý zulüm karþýsýnda bir taraftan dünya kamuoyunu uyarmasý, uluslararasý sorumlu kuruluþlara görevlerini hatýrlatmasý bir taraftan da sorunun taraflarýyla bizzat görüþerek çözüm aramasý buna bir örnek.
***
Meseleyi tüm yönleriyle ele alarak ve bugün bu hale gelmesine sebep olan tüm aktörleri -özellikle dost gözükenleri- iyi tahlil ederek alternatif bir sorun çözme usulü geliþtirmek çok önemli. Ancak böyle yapýnca esasa deðen bir sonuç elde etmek mümkün olabiliyor. Aksi takdirde küresel aktörlerin güç mücadelesinde farkýnda olmadan kullanýþlý bir aparata dönüþmek bile mümkün.
Türkiye, Doðu Türkistanlý Müslümanlarýn sorunlarýnýn çözümünde olduðu gibi bugün akut seviyede seyreden ve dolayýsýyla aciliyet kespeden Arakanlý Müslümanlarýn yaþadýðý zulmün giderilmesinde de samimiyeti sorgulanmayacak adýmlar atabiliyorsa bunu ABD, Çin, Rusya gibi küresel-emperyal hasým güçlerin bölgedeki hesaplaþmalarýnýn farkýnda olarak ve insaný dramýn giderilmesine odaklanarak yapabiliyor.