Sorunlarýmýzýn asýl kaynaðý baþkalarý deðil

Baþýmýza gelen her türlü kötülükten dolayý Batý’yý, Ýsrail’i ve diðer ‘kötü güçleri’ suçluyoruz. Bunda büyük oranda haklýyýz da. Batý dünyasý ve Ýsrail, Müslümanlara karþý hiç de övünülecek iþler yapmýyor. Ancak içine düþtüðümüz hal nedeniyle baþkalarýný suçlamak kolaycýlýktýr, bir yönüyle gerçeklerden kaçmaktýr. Bu þekilde vicdanlarýmýzý rahatlatabiliriz belki, fakat Ýslam dünyasý olarak içine düþtüðümüz durumda hiçbir iyileþme olmaz. Tam aksine, böylesine bir cehalet her türlü felaketi davet etmeye devam eder.

 

Bu nasýl bir gaflettir?

Lütfen baþýmýzý kaldýrýp etrafýmýza bakalým: Ýslam ülkeleri dünyanýn en geri ülkeleri durumunda... Teknoloji üretemiyorlar, birkaç istisna dýþýnda ticarette bile iyi deðiller... Müslüman ülkelerin çoðunluðunda eðitim düzeyi yerlerde geziyor. Bazý Müslüman ülkelerde kadýnlar arasýnda okur-yazarlýk oraný % 25’e kadar düþüyor. Bu nasýl bir cehalettir? 21. yüzyýlda bu nasýl bir vizyonsuzluktur?

Býrakýnýz fakir Asya ve Afrika Müslümanlarýný petrol zengini Körfez ülkelerinde dahi bilim-eðitim çok geri düzeylerde. Petro-dolarlarla yaptýrýlan üniversiteler dünya liginde kayda deðer bir baþarý dahi gösteremiyor. Býrakýnýz Suudi Arabistan’ý, Kuveyt’i, en iyi üniversiteler listesinde ilk 100’de bir tek Müslüman ülke üniversitesi dahi yok.

Bazý Müslüman ülkelerde diplomanýzý para karþýlýðýnda satýn alabiliyorsunuz. Ýnsan haklarý, adalet saðlýk ve diðer kamu hizmetlerinde de durum pek parlak deðil. Filistin’e etmediðini býrakmayan Ýsrail’e kýzýyoruz ama sözde Müslümanlarýn yönettiði ülkelerdeki durum bazen iþgalcilerin zulmünü bile aratabiliyor. Saddam Hüseyin’in Iraklý Müslümanlara, Esad’ýn Suriye’ye yaptýðý zulmü kim kime yaptý? Mezhep savaþlarý adý altýnda sergilenen vahþetin herhangi bir açýklamasý olabilir mi? Afganistan’da, Pakistan’da veya Sudan’da Müslüman da olsa bir insanýn kýymeti ne kadardýr? Böcek gibi öldürülen ya da çürük bir binanýn altýnda ölen Müslümanlarýn devletleri nazarýnda bir deðeri var mýdýr?

Muhasebe ihtiyacý

Kriteriniz ister temizlik olsun, isterse saðlýk; ister eðitimi ölçü olarak alýn, isterseniz teknolojiyi Müslümanlar genel olarak çok kötü bir tablo içinde yaþýyorlar. Bu durum bu þekilde devam edemez. Bir kere yaþam þeklimiz Ýslam’ýn temel ilkeleriyle bile uyumlu deðil. Üstâd Mehmet Akif’in deyiþiyle “Müslümanlýk nerde! Bizden geçmiþ insanlýk bile...”

Bu baðlamda Baþbakan Erdoðan’ýn ABD gezisi esnasýnda yapmýþ olduðu konuþmalardan bence en önemlisi San Francisco’da yaþayan Türkler ve Amerikan Ýslam toplumu temsilcileriyle bir araya geldiðinde yaptýðý konuþmaydý. Erdoðan bu konuþmasýnda þunlarý söylemiþti:

“Kendi içimizde, ciddi ve samimi bir muhasebe yaparak daha iyisini nasýl yapabiliriz diye kendimize sormalýyýz. Baþkalarýný suçlamak, hatayý hep baþkalarýnda aramak, açýkça söylüyorum, kolaycýlýða kaçmaktýr. Suçu hep baþkalarýnda arayarak mesafe almamýz mümkün deðildir. Ýslâm dünyasýnýn ciddi bir muhasebeye, silkiniþe ve uyanýþa ihtiyacý vardýr”.

Ayný þekilde Cumhurbaþkaný Abdullah Gül de bir konuþmasýnda “eðer bizler kendi bahçemizi düzene sokmazsak, dýþarýdan birileri gelir ve o iþi onlar yapar” demiþti. Ne kadar doðru bir tespit!...

Kýsacasý cehalet sefaleti, sefalet ve cehalet ise felaketleri doðurur. Ýslâm dünyasý bu þekilde daha fazla devam edemez. Özellikle Batý dünyasýnda Ortaçað Ýslam düþmanlýðý yeniden hortlarken, Müslümanlarýn biran önce silkinmesi ve üzerindeki ölü topraðýný atmasý gerekiyor. Elbette bu konuda Türkiye’ye büyük görevler düþüyor, çünkü eðer Müslümanlar düzelecekse, bu iþ Türkiyesiz olamaz.