Bu bir kitap ismi. Daha doðrusu günümüzün en önemli sosyal bilimcilerinden, dünya-sistem kuramcýsý Wallerstein’in öncülüðünde hazýrlanan bir raporun baþlýðý.
Bu konunun durup dururken nereden aklýma geldiðini soracak olursanýz, þuradan: Ben pek ihtimal vermiyorum ama sosyal bilimler liselerinin kapatýlmasý yönünde bir giriþim olduðu konuþuluyor bugünlerde. Sosyal bilimler liselerinin kapatýlmasýný isteyen eðitim bürokrasisine en baþta sosyal bilim kökenli bir entelektüel olarak BakanNabi Avcý karþý çýkacaktýr bence.
Zaten AK Parti iktidarý daha ilk döneminde bu liseleri herkesin doktor, mühendis, matematikçi olmasý gerekmediði; memlekete tarihçi, sosyolog, felsefeci vs de lazým olduðu düþüncesiyle açmýþtý. Kaldý ki proje baþarýlý da oldu. Kaliteli eðitim verilen, baþarýlý öðrencilerin yetiþtiði okullar ortaya çýktý.
Þimdi bu liselerin kapatýlmasýnýn konuþulmasýna anlam vermek zor... Gerçi bu konuda siyasi bir karar söz konusu deðil. Sadece bürokrasinin bir önerisi var. Okul çeþitliliðinin azaltýlmasýný istiyor eðitim bürokrasisi. Yanlýþ bir yaklaþým deðil bu. Tabii sapla samaný ayýrt etmek þartýyla. Okul çeþitliliðinin azaltýlmasý birçok bakýmdan gerekli olabilir, ama bu kapsamda sosyal bilimler liselerini kapatmak sözgelimi konservatuarlarý fen lisesine çevirmek gibi bir þey.
Böylesi bir yaklaþýmýn aslýnda bugünle deðil, 200 yýllýk zihniyet problemlerimizle ilgisi olduðunu düþünmek lazým. Modernleþme tarihimizin baþlangýcýndan itibaren siyasette ve toplum hayatýnda etkisini gösteren “mühendis ideolojisi” sosyal bilimlerin eðitimde ikinci plana itilmesine yol açtý biliyorsunuz. Batý dünyasýnýn bize karþý bariz maddi üstünlüðünün teknoloji kullanma yeteneðinden kaynaklandýðý düþünüldüðünden fen eðitimine aðýrlýk verilerek aradaki mesafenin kapatýlabileceði hesaplandý. Oysa teknolojik geliþmeyi ekonomik dönüþümle, ekonomik dönüþümü ise toplumsal geliþmelerle açýklamak gerekiyor ve bunun için sosyal bilimlere görev düþüyor.
Bunun için de sosyal bilimler eðitiminin üniversite öncesinde baþlamasýna ihtiyaç var. Yetenekleri ve eðilimleri itibarýyla sosyal bilimler alanýna yönlendirilecek gençlerin bu eðitime hazýrlýklý gelmesinin saðlanmasý için sosyal bilimler lisesi türünden okullar vazgeçilmez bir yere sahip.
Geçmiþte okul çeþitliliði çok sýnýrlýydý. Meslek liseleri haricinde klasik liselerde fen/edebiyat ayrýmýndan ibaret bir çeþitlilik mevcuttu. Þimdi bu çeþitliliðin yeniden sýnýrlanmasýna yönelik bir düþünceyi tartýþýyoruz. Aslýnda klasik liselerdeki fen kolu/edebiyat kolu þeklindeki bu ikili tasnif de batý dünyasýnda yaþanan teorik bir tartýþmanýn bizdeki pratik yansýmasýdýr.
Kadim devirlerde bilimler yoktu, bilgi vardý. Doðaya iliþkin bilgimizle insan davranýþlarý veya insan topluluklarýnýn yapýsýyla ilgili bilgilerimiz birbirinden ayrý alanlarda yer almýyordu. Sanat, týp ve ilahiyat gibi bugün bize birbirinden çok farklý alanlara ait gibi görünen disiplinler de ayný çatý altýnda yer alýyordu.
Klasik çaðýn filozoflarýný hatýrlayýn; çoðu öncelikle varlýk ve deðer konularýnda olmak üzere teorik meseleler üzerine kafa yorarken ayný zamanda pratik konularda da “uzman”lýk sahibi kiþilerdi. Filozof veya teolog kimliði taþýyan eski ilim adamlarý ayný zamanda tabip, astronom ve mühendis olabiliyorlardý.
Adlarýna ister âlim, ister hakîm, isterse feylesof denilsin, kadim çaðlarýn ilim adamlarý farklý bilgi türleri arasýnda bir hiyerarþi þöyle dursun uzmanlýk alaný anlamýnda bile bir ayrýþmayý akýllarýndan geçirmiyorlardý.
Ama modern çaðda egemen olan anlayýþa göre insanýn bilebilecekleri artýk sýnýrlandýðý için felsefe, ilahiyat ve hatta tarih, sosyoloji gibi bilgi dallarý ele aldýklarý konu ve nesneler deneysel olarak kanýtlanabilir bulunmadýðý için spekülatif bilgi kategorisine itilmiþ ve bilim esas itibarýyla deneysel kanýta dayanan (“müsbet”) bilgi dallarýna inhisar ettirilmiþtir.
(Yeri gelmiþken söylemeden geçemeyeceðim, “müsbet” kanýtlanabilir demektir. Ýsbat, tesbit gibi kelimelerle ayný kökten. Dolayýsýyla eski dilde kullanýlan “müsbet ilim” sözünü pozitif bilim veya olumlu bilim diye yeni dile çevirmek çok ciddi bir cehalet örneði. Müsbet sözünü eskimiþ buluyorsanýz “deneysel bilim” diyebilirsiniz.)
Bu zihinsel deðiþimin elbette sosyolojik bir arka planý var. Orta çaðýn sonunda ortaya çýkan kapitalizmin büyüyen ihtiyaçlarý doðrultusunda, Rönesans sonrasý dönemde parlak bir geliþme gösteren doða bilimlerinin giderek teknolojiye hizmet eder hale gelmesi, teknolojinin ise ekonominin hizmetine girmesi bilim alanýnda da ciddi bir çatlakla sonuçlandý. Fen bilimleri teknolojik geliþme aracýlýðýyla modernizmin tarafýnda, sosyal bilimler ise sanayi kapitalizminin toplumsal hayatta ve yerküre üzerinde yarattýðý olumsuzluklara tepki olarak antimodernist kanatta saf tutar oldular.
Bu bakýmdan pozitivist “bilim kilisesi”nin gözünde sosyal bilimler ehlîleþtirilmesi gereken “heretik” bir mezhep.
Türk eðitim sistemi pozitivist bilim kilisesinin yerel acentasý olan mühendis ideolojisinin etkisinde kalmadan sosyal bilimlerin önünü açmalý.