'Hâfýzâ'y-i beþer nisyân ile malûldür... (Ýnsan hâfýzâsý unutkanlýk hastalýðýna mübtelâdýr...' denilmiþtir. Ama, unutmak her zaman kötü bir þey deðildir. Hele de, kendimize aid hatalarý -yanlýþlarý deðil, ama, baþkalarýnýn, -hele de yakýn dostlarýmýzýn- ihanete varmayan bazý yanlýþlarýný unutmak ve 'insanlýk hâlidir...' diye geçiþtirmek, bir de faydalý ve güzeldir.
Ancaak, hele de sosyo-politik konularda birilerinin bize bir þeyleri unutturmak isteyiþleri, idrâklerimizi çarpýtma çabalarý vardý ki, muhatablarý aþaðýlayan bir haldir, bu... Çünkü, bu gibi durumlarda bize bir þeyleri unutturmaya çalýþanlar gerçekte 'avanak avcýlýðý'na çýkmýþ kurnaz kiþi veya çevrelerdir.
Evvelki gün, asýl muhalefetin Ýstanbul ilçelerinden birisinde bu oyun sergilendi...
Çünkü, baþörtülü bir kýz kürsüye gelip, 'Bu zamana kadar hiçbir partiye girmedim. Ýlk, size geldim üye oldum... (...) Üniversitelerdeki baþörtüsü yasaðýnýn kalkmasýnda partinizin ve þahsýnýzýn gösterdiði demokratik tavýr için genç bir üniversiteli olarak teþekkür ediyorum.' diyordu, geçmiþte o baský ve zulümlerin öncülüðünü yapanlardan birisi olan Kýlýçdaroðlu'na...
Önce, aklýma ilk gelen, baþörtülü olarak sahte bir görünümle kürsüye çýkarýlýp, toplumu yanýltmak için kullanýlmak istenen bir maskeli kukla ile mi karþý karþýyayýz diye düþündüm.
*
Çünkü, üniversitede okuduðunu söyleyen ve üstelik de baþörtülü bir kýz, o zamana kadar hiçbir siyasî partiye ilgi göstermemiþ olsa da, ülkedeki baþörtüsü yasaklamasý ve bütünüyle tesettür düþmanlýklarýndan da habersiz olamaz ve sosyal hayatýn bu acý geçmiþinden bu kadar câhil kalamazdý. Ve bu cehaleti, bilgisizliðini sergilemek için, üniversitede okumasý da gerekmezdi.
*
'Yoksa, bu kýz 'ironi' mi yapýyor?' diye düþündüm.
Böyle deðil de, bu kadar câhilliðine raðmen, gidip bir takým siyasîlerin oltasýna yem olmayý kabullenmiþ biz 'kukla' ise... Ýnsan söyleyecek söz bulamýyor...
Çünkü, ne 1999 Baharý'nda yapýlan seçimlerde Ýstanbul'da Fazilet Partisi'nden m.vekili seçilen Merve Kavakçý'ya bizzat Baþbakan Ecevit tarafýndan yapýlan zorbaca engellemeler sadece ülke içinde deðil, aylarca dünya gündemini de meþgul etmiþti.
*
Dahasý, bu zavallý kýz, kýlýk-kýyafet konusundaki zorbalýða karþý AK Parti'nin çýkardýðý bir düzenlemenin ibtali için, hemen Anayasa Mahkemesi'ne müracaat edenlerin en önde gelenlerinden birisinin þimdi teþekkür ettiði kiþi olduðundan da habersizdi.
Gerçekten hayýflanýlacak ve yaþadýðý dünyadan kopuk bir 'dijital çað nesli' örneði...
*
Haydi bu zavallý kýzcaðýzý geçelim...
Ya þu, bir parti lideri olan hanýmefendiye ne demeli?..
'28 Þubat 1997 Askerî Zorbalýðý' günlerinde, o dönemdeki Erbakan-Çiller ortak hükûmetinde hem de Ýçiþleri Bakanlýðý makamýnda bulunan bu hanýmefendi, o günlerde, 'Bu muhtýra'da belirtilen hususlarýn uygulanmasý, kanunun gereðidir ve uygulayacaðým...' demiþken, þimdi, ekranlarda, 'O muhtýraya yiðitler gibi direnen bendim...' diye yanýltýcý sözler edebiliyor... Gerçeði bu kadar çarpýtan birisinin yüzünün kýzarmasý gerekir...
Bu hamefendi, evvelki gün, partisinin grup toplantýsýnda, "Bakýn, bu kitabýn adý 'Medeni Bilgiler' (...) Bunu alacaksýnýz genç teþkilâtlarýmýzýn tümüne daðýtacaksýnýz. Bundan sonra hediyemiz Nutuk'un yanýnda budur. (...) Ýnþallah iktidar olduðumuzda, ilkokuldan itibaren bunu ders olarak okutacaðýz.' müjdesini veriyordu... Ki, bir resmî ziyaret mekâný haline gelen bir mezar ziyaretinden sonra 'iman tazelemeye geldim...' deyiþiyle dikkati çeken bu hamfendi'nin, sözünü ettiði kitabýn yazarý olarak Âfet Ýnan gözüküyor... Ama, Âfet Haným o kitabýn yazarýnýn M. Kemâl olduðunu söylüyor...
Kim midir, bu Âfet Haným?
O dönemlerin önde gelen generallerinden Org. Fahrettin Altay'ýn hâtýrâtýndan, -Çankaya'da M. Kemâl'in 11 günlük misafiri oluþ günlerini anlattýðý- , 28 Ekim 1925 Çarþamba bölümünden bir kýsmýný buraya aktaralým:
'(...) Gazi konuþuyor, sanattan bahsediyor, herkes dinliyor... Bir ara kalktý müziðe vals çaldýrdý. Refet Süreyya hanýmý dansa kaldýrdý. (...) Danstan sonra biraz oturulup içildi, artist bayan bir paravananýn arkasýnda soyundu; çýplak denecek bir halde ortaya çýktý, açýk sarý ince ipekli mayo ve tül bir gömlekle serpanten danslar... (...) Yemek neþeli geçiyor, içiliyor, konuþuluyor, alkýþlar yapýlýyor, arada bir hep birden dansediliyor. Atatürk, Âfet Haným'la da dans etti Bu zarif genç, pempe ipekli dekolte tuvaleti ve güzel endamý ile göze çarpýyordu. (...)'
*
Evet, savaþlardan yeni çýkmýþ, harabeye dönmüþ bir ülkenin yeni yöneticilerinin 'medenî' anlayýþlarý hakkýnda, henüz yeni rejimin kuruluþunun iki sene sonrasýndan bir kesit...
Þimdi bu hanýmefendinin övdüðü 'Medenî Bilgiler'in mahiyetini þu kýsa not ortaya koymaya yetmiyorsa, M. Kemâl'in Ýslâm hakkýndaki görüþlerinden -kendi elyazýsýyla aktarýlan- þu birkaç cümleyi de, (1988'de Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafýndan yapýlmýþ yayýnýnda da yer alan kitabýn 364 ile 370. Sayfalarýndan bile ) aktaralým:
'Türkler (...) Arab dinini kabul ettikten sonra, (...) Bilâkis Türk Milleti'nin millî rabýtalarýný gevþetti, millî hislerini, millî heyecanýný uyuþturdu. (...) Muhammedin dinini kabul edenler kendilerini unutmaya (...) mecburdular. (...)Türk Milleti (...) âdetâ bir kelimesinin mânâsýný bilmediði halde, Kur'an'ý ezberlemekten beyni sulanmýþ hâfýzlara döndü..."
*
Baþka söze hâcet var mý?