Sosyal Jammer ya da İletişim Bakanlığı

Hani efsaneler, efsunlu kelimeler paylaşılır da, sonradan ‘tevil ve tefsir’ edilmeye filan çalışılır. Benim de aklıma, kadim zamanlarda ‘Belial ile Bir’in oğulları arasında yaşanan, Atlantis’in sonunu hazırlayan savaş geldi. Belial’in oğulları yerleşik düzene saldırıyorlar ve tarihin ‘en kara ve fantastik’ savaşı cereyan ediyor. Sonuç, kadim medeniyet Atlantis sulara gömülür. Hani şu Agartha ve Şambala efsanesi. Mesele, Belial’in yeni ve kara bir dünya düzeni kurmak istemesi ve bunun için her türlü kara (majik) uygulamalara tevessül etmesi, devleti ele geçirip yıkmaya çalışması. Şimdi, bu denli fantastik olmasa da böyle bir savaş yaşanıyor. Yıkamazsan da, düzeni bozmak, bir ‘sosyal jammer’ kurup, iletişimi kopartmak, akim bırakmak. İnsanın aklına neler geliyor.

Baktığınızda, devlet demek düzen demek. Dünya gözüyle bakacak olursak, devletin varsa, güçlüyse sen de güçlüsün, devletin güçsüzse sen de güçsüzsün. Acizse sen de aciz. Yoksa sen de var olamazsın. Bunu bilen bazıları da devleti zayıflatmaya çalıştıkları kara bir iletişim içine girdiler. Dedim ya hep iletişim perspektifinden bakıyorum olaya, işte, güçlü devletin yolu da sağlıklı iletişimden geçiyor. İletişim yoksa devletin nerede olduğunu bilemezsin. Sosyal ve teknik yeniliklere ve ilgiye ayak uyduramazsan geriye gidersin. Bakın, son yıllarda iletişim aletlerinde ve yöntemlerindeki yenilikler çok kuşatıcı ve günlük yaşamı etkileyici. Dolayısıyla devlet halk veya dış ilişkileri bu anlamda etkileyici. Artık bunun görülmesi lazım. Seyirci kalınamaz, sahaya inmek lazım.

Devletin halk ile iletişiminin bir düzene girmesi lazım. Bu karar ve uygulamalara katılım demektir. Devleti bir şirket olarak ele aldığınızda, yadsınamayacak şu gerçek geliyor, dünyanın en büyük firmalarının CEO’larının yanında hep iyi bir iletişimci bulunduğu gerçeği. Peki ülkemizde, iyi bir iletişimci bulmak kolay mı? İletişime, medya ve bunların ana argümanlarından biri olan ‘Halkla İlişkiler’e bakış açımız ne ve bu noktada neredeyiz, nereye gitmemiz gerekiyor, oraya gidiyor muyuz, gidebilecek durumda mıyız? Doğru ve yerinde bir soru. Olanları ne kadar değerlendirebiliyoruz? İşte, bu soruya geçenlerde TUHİD sordu ve bir rapor hazırladı. Hazırladıkları ‘Medya ve İletişim Sektörü Raporu’nda, mesleğe olan ilginin arttığı, dijital yaşamın yeni bir saha açtığı, kurumsal iletişimin öneminin yükseldiği ele alındı. Dünya uygulamaları ile paralel bir gidiş söz konusu. Diğer taraftan, kamu sektöründe PR’a gereken önem verilmediği, mesleğin algılanışında olumsuzluklar olduğu, etik konularda çıkan sorunları çözmede etik mekanizmaların uygulamada çalışmadığı, iletişim fakültelerindeki fazlalıktan ötürü istihdam kapasitesi dışında genç bir nüfusun atıl durumda olduğu ve meslek kodları, etik kodlarının var olmasına rağmen içselleştirilemediği, bağlam içinde uygulamada yorum farklılıklar olduğu, yetişmiş insan kaynağındaki yetersizikler olduğu da söylenmekte. Herkesin reklamcı, herkesin PR’cı olduğu bu ülkede bunlar söyleniyor. Rapor çarpıcı ve dikkate değer.

Kamunun, devletin buna önem vermesi giderek hayatileşiyor. Türkiye’nin iyi yetişmiş iletişim ve halkla ilişkilercilerine ihtiyacı olduğu, iletişim sosyolojisine önem verecek bir yapının kurulmasının elzem olduğu aşikar. Ben bunu bir adım öne çıkarıyor ve artık bir ‘İletişim Bakanlığı’nın devrede olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de bu saatten sonra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bunun adresi değil. Dijital iletişime yön veren, yeni nesli, zamanın gençliğini anlayacak ve ülkenin sosyo iletişim problemlemlerine, bu anlamda değerlerine, varlıklarına yön verecek bir İletişim Bakanlığı kurulması zorunludur. Zamanı çoktan geldi ve geçiyor. Karayolu, demiryolu, havayolu inşaat ve bunların taşımacılığı ayrı ve büyük bir değer, ama iletişimi aynı yerde görmek bu anlamda ölümcül bir hata. ‘Transportation’ ile ‘Communication’ arasındaki semantik ilişkiyi ararken ikisi arasındaki okunuş benzerliğe takılmamak lazım. Takılmıyoruz değil mi? İletişimi burada aramak, çavdar tarlasında uranyum aramaya benzer ki, bu da bizi ekonomist yapmaz.

İletişim Bakanlığı’nın, vatandaşlarla sağlıklı iletişime olan katkısını bir düşünün. Uygulamacı bakanlıklar, kurumlar, işler, güçler vesaire ile halk arasında bir iletişim koridoru kurmak ve bu bakanlığın koordinasyonu ile işlerin nereye varabileceğini görmek büyük bir keyif olur. Bu açıdan baktığınızda, iletişime doğru kodlarla önem veren ekonomi, sağlık ya da teknoloji bakanlığının veyahut Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sahadaki başarısını düşünün. Çünkü, günümüzde yapılan iş değil, iletişim çok daha önemli. Belial’in oğulları bunu çok iyi biliyor. Bizim de bilmemiz lazım.