Sosyal medya... Nefret suçu...

 -OSLO-

Yılmaz Özdil, Halk TV’de katıldığı programda, kanalın Şam’da Suriye diktatörü ile gerçekleştirdiği söyleşiyi eleştirdi. Bu, normal. Çünkü aklı başında her yazar, Türkiye’nin özellikle demokrasi konusunda bu tür bir yaratıktan ders almaya ihtiyacı olmadığını düşünür, ifade eder. Normal olmayan, bu açıklamasından sonra sosyal medya üzerinden aldığı mesajlar... Köşesinde yayınladığı mesajlar sosyal medyanın ne ölçüde tehlikeli saldırganlık örnekleri taşıdığını göstermesi bakımından önemli...

Özdil’in izleyip eleştirdiği söyleşi yayınlanmadan kendi twitter hesabımdan, demokrasilerde bir diktatörle söyleşi yapıp yayınlanabildiğini, ama örneğin Şam’da yaşayan Suriyeli bir gazetecinin Erdoğan’la söyleşi talebinde bulunması halinde başına neler gelebileceğini belirten bir-kaç mesaj yayınladım.

Gelen mesajlar arasında en hafifi benim gibi bir ‘yandaşın’ (ne alakaysa) demokrasi kriterlerini belirleyemeyeceği oldu.

Aşiretleşme önemli

Yeni bir belgeselin çekimlerine Norveç’in başkentinden başladım, İslamofobi’nin Avrupa kamuoyundaki ayak seslerini takip etmeye çalışıyorum. 2011 yılı 22 Temmuz’unda tam 77 kişiyi bir ırkçı katilin saldırısına kurban vermiş bir kentten, Oslo’dan bu işe başlamak önemli...

Breivik’in öldürdüğü gençlerin anıları unutulur gibi değil... Norveç’in 11 Eylül’ü olarak değerlendiriliyor... Bu kez saldırgan El-Kaide gibi İslam’ı kullanan ne idüğü belirsiz bir terör örgütü değil, kendi içlerinden yetişmiş bir ırkçıydı...

Görüşlerine başvurduğum genç akademisyenlerde gördüğüm ortak özellik, uzmanlık alanlarının zeminine mutlaka sosyal medya araştırmalarını koymaları oldu. Kendileriyle belgesel için söyleşiler yaptım ama isimlerini yazımda kullanma konusunda izinlerini almadığım için isim vermeden birkaç önemli cümleyi aktarmak isterim:

“Sosyal medyanın geçirdiği hızlı değişim, giderek şiddeti besleyen yapının oluşmasına neden oldu. Burada normal bir siyasi yapılanmadan söz etmiyoruz, bir fikir çevresinde hızla oluşan, hızla güçlenen, bazen de hızla ortadan kaybolan bir aşiretleşmeden söz ediyoruz. Bu aşiretleşme, aynı zamanda en barışçı fikirlerin bile kısa zamanda şiddet yanlısı bir noktaya savrulmasına yol açabiliyor. Bunda ortaya atılan fikre aynı anda oluşan karşıt-aşiretin tutumu da etkili oluyor. Bizi bu yapı kaygılandırıyor, çünkü özellikle ırkçı düşüncenin ve bu yöndeki aşiretleşmenin sosyal medyada çok güçlendiğini izliyoruz...”

Nefret suçu

“Irkçı düşünceleri sosyal medyada savunan örneklerin günlük yaşamlarına girdiğinizde mülteci komşuları ile çok iyi geçinen, normal, ailesine ve dostlarına düşkün, saygın ve iyi aile babaları ile karşılaşıyorsunuz. Gerçek hayattaki yaşam çizgisiyle sosyal medyada çizdiği karakterin hiç ilişkisi yok. Sosyal medya, insanın içindeki şeytanı dürten, ona sanal bir kimlik kazandıran yapı taşıyor. Ama ne yazık ki, sanal dünyada geliştirilen bu karakter, bazen Breivik olayında yaşandığı gibi gerçek patlamalara neden oluyor...”

Yani, ‘nefret suçu’nun en kolay işlendiği alan sosyal medya...

“Kendiliğinden gelişen, bireysel şiddeti önlemek” için akademisyenlerin üzerinde çalıştığı bir alan aynı zamanda...

Sanırım, Özdil, bir laf söyledi diye kendisine akan mesajlar karşısında şaşırmıştır. Siyasi çizgisi bu ölçüde belli bir yazarın ‘satılmışlıkla’ suçlanması normal olabilir mi, demek orada bir aşiret devreye giriyor ve gözü kara salvolar başlıyor...

Bu durumdan ortaya çıkan tek gerçek var: Sosyal medyadan kaynaklanan övgü mesajlarının da bir anlamı yok!.. O mesajlar da genel olarak bir aşiret elemanı alkışı olarak değerlendirilmeli...

Geçelim...

Benim aklım şu günlerde, yoğun çekim tempomdan vakit buldukça ekranda kısa süreli de olsa izlediğim ‘ekran karakterlerinde...’ “Dalaşma kabiliyetleri”ni bunca yılın TV’cisi olarak hayretle izliyorum. Futboldan siyasete, hatta dış politikaya kadar uzanan “muazzam”(!) bir fikir bereketi ve kavga nedeni sergileniyor. Acaba, gerçek karakterleri mi, yoksa ekran için geliştirilmiş reyting robotları ile mi karşı karşıyayız, ben bile anlayamıyorum.

Takipçi sayısını artırmak için sürekli polemik twitleri atan siyasetçiler gibiler... Bugün sosyolojinin ilgi alanındalar, yarın antropolojinin...