Faik Tanrıkulu
Faik Tanrıkulu
Tüm Yazıları

Sosyal medya ve Filistin: Algı, erişim ve politik yaklaşımlar

Dijital platformların siyaset üzerindeki etkileri ve modern çatışmalarda oynadıkları roller, küresel siyasi dinamikleri yeniden şekillendiriyor. Bu platformlar, kamusal alanda görünürlüğü artırmak, bireylerin bilgi edinme şeklini dönüştürmek ve toplumsal katılımı genişletmek gibi olumlu işlevlere sahip olmanın yanı sıra, manipülasyon ve dezenformasyonun da merkezi araçları haline geldi. Bu da siyasi aktörlerin, kurumların ve toplulukların, politik amaçları doğrultusunda bu platformları kullanmalarına olanak sağlıyor. Örneğin, 2008'deki ABD Başkanlık Seçimi ve Wall Street'i İşgal Et hareketinin ardından, sosyal medya ve internet platformları siyasi hedefler için aktif olarak kullanılmaya başlandı. Arap Bahar'ının tetiklenmesiyle birlikte bu eğilim daha fazla insana ulaşarak küresel bir boyut kazandı.

Brexit ve Amerika Birleşik Devletleri seçimleri sırasında dijital platformların politik manipülasyon ve yönlendirme aracı olarak kullanılma biçimleri bir kez daha ortaya çıktı. Eski Facebook yöneticisi Frances Haugen'ın açıklamaları, bazı siyasi figürlerin içeriklerinin platformda öne çıkarıldığını ve bunun insanların görüşlerini etkileme potansiyeline sahip çeşitli olumsuz eylemleri içerdiğini doğruladı. Myanmar ve Etiyopya'da meydana gelen şiddet olayları, bu platformların propaganda yayma ve yanıltıcı bilgi dağıtma potansiyelini açıkça gösteriyor. Özellikle, Myanmar'da nüfusun yarısının aktif olarak Facebook kullanması düşünüldüğünde, şiddet olaylarının artışındaki etkinin oldukça büyük olduğu anlaşılıyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı esnasında yürürlüğe konan teknolojik ambargolar ve sosyal medya platformlarının politik süreçlerdeki kullanımları, bu şirketlerin nötr olmaktan çıkıp aktif siyasi aktörlere evrildiklerinin bir göstergesi oldu. Bu gelişme, sosyal medya firmalarının üzerlerine düşen sorumlulukları ve uymaları gereken etik standartları yeniden gözden geçirmelerinin zorunlu hale geldiğini işaret ediyor.

Gazze'ye yönelik saldırıların ardından geçen bir ay süresince, dijital platformların çatışmayla ilgili içeriğin yönetimi konusundaki tutumları, geniş kullanıcı kitleleri tarafından yakından takip edildi ve sorgulandı. Facebook ve X gibi platformlar, şiddet içeren içerikleri ve nefret söylemini filtreleme politikalarını uygularken, bazı Filistin yanlısı içeriklerin de kısıtlandığı iddia ediliyor. Bu durum, platformların bu içerikleri yanlışlıkla mı yoksa kasıtlı olarak mı filtreledikleri sorusunu gündeme getiriyor. Bazı sosyal medya platformları, kullanıcıların profil bilgilerinde "Filistin" kelimesini kullanmalarını engellediği veya Filistin ile ilgili hashtaglerin arama sonuçlarında görünmediği yönünde şikayetler bir hayli fazla. Bu durum, platformların algoritmalarının ve politikalarının, siyasi meselelerde nasıl bir yanlılık sergileyebileceğini ve kullanıcıların erişimini nasıl sınırlayabileceğini gösteriyor.

Meta'nın, Instagram'da Filistinli olduklarını belirten kullanıcıların profil açıklamalarına "terörist" ibaresinin eklenmesi, geniş çaplı eleştiri toplamıştır. Şirket temsilcileri, bu durumun kasıtlı bir eylem olmadığını, sistemdeki bir güncellemeden kaynaklandığını öne sürdüler. Ancak, İsrail karşıtı içeriklerin platformun Keşfet bölümünde ve kullanıcıların haber akışlarında yeterince görünmediğine dair kullanıcı şikayetleri de oldukça yaygın.

Ayrıca, Maha Hussaini gibi insan hakları savunucularının ve gazetecilerin liderlik ettiği kuruluşlar, örneğin Euro-Med Monitor, sosyal medya üzerinden İsrail saldırıları hakkında hızlı ve görsel bilgiler sağlamalarına rağmen, X gibi platformlar ve diğer sosyal medya servisleri tarafından kısıtlamalara maruz kaldı. Bu tür olaylar, hesapların engellenmesi veya askıya alınması gibi, platformların içerik yönetimi uygulamalarında objektif olmayan ve politik önyargı taşıyan bir tutum benimsemiş olabileceğini gösteren örnekler arasında.

Özellikle, Instagram ve X gibi platformlarda, Gazze'den yapılan canlı yayınların ve haber paylaşımlarının bazen engellendiği veya silindiği iddia ediliyor. Bu tür eylemler, platformların olaylara dair halkın bilgilendirilmesi üzerindeki kontrolünü ve potansiyel siyasi etkilerini ortaya koyuyor. Dijital ortamlarda yaşanan manipülasyonlar ve algoritmik müdahaleler nedeniyle bu platformlara olan güveni sorgulama noktasına getirmiştir.