Hukukçular arasýnda “hukukun, yargýnýn boþlukta oluþmadýðý, çalýþmadýðý” gibi bir yaklaþýmýn olduðunu biliyorum ama bu yaklaþýmýn da artýk demode bir yaklaþým olduðunu düþünüyorum.
Hukuk büyük bir hýzla evrensel, ortak bir çizgiye çekiliyor, doðrusu da bu.
Sosyolojinin hukuku belirlemesine izin vermeye baþladýðýnýz andan itibaren söz konusu hukukun nerelere evrilebileceðini kestiremeyebilirsiniz.
Doðu ve Güneydoðu alanýnda töre meselesini, töre cinayetlerini ne yapacaðýz?
Türkiye, unutmayalým, 2004 senesine kadar ceza hukukumuzda töre cinayetlerine indirim ayýbýný, utancýný, sosyolojiyi referans göstererek yaþamýþ bir ülke.
AB sürecinin itmesi, AK Parti’nin bu süreci o dönem çok iyi yönetmesi sonucunda bu ayýptan kurtulduk, iyi ki de kurtulduk.
Bu topraklarda sosyolojinin, tarihin hukuku belirlemesini isterseniz, özellikle özel hukukta bu iþin nerelere kadar gidebileceðini kestirmek bile mümkün deðildir.
Sosyolojinin bir ölçüde hukuku belirlemesini isteyenler, bize özgü hukuk isteyenler, bu doðrultuda bazý geliþmelerden çok üzülebilirler, benden söylemesi.
***
Öðrenci evleri tartýþmasý malum ama 2013 senesinde Türkiye’nin böyle sorunlarý tartýþmasýný bile tek kelimeyle acýklý buluyorum.
Kendimize rehber olarak hukuku, evrensel temel hak ve özgürlükleri aldýðýnýzda bu tür sorunlarýn (!) yanýtý, çözümü çok açýk.
Sayýn Baþbakan’ýn da bu tür sorunlarý toplumun gündemine taþýmasýný, bir zamanlar Özal’ýn da büyük bir baþarýyla yaptýðý gibi, gündem belirleme, gündem deðiþtirme olarak yorumluyorum, öyle yorumlamak istiyorum.
Türkiye’nin iktisadi büyüme, 2023 senesinde 25 bin dolar kiþi baþýna gelir, iki trilyonluk milli gelir hedefi, Birleþmiþ Milletler Kalkýnma Programý’nda sýralamasýný (bugün 92) iyileþtirme, AB ile tüm baþlýklarýn müzakereye açýlmasý, Kýbrýs, küresel rekabet endeksinde ilerleme, baþta anayasa olmak üzere hukuk sistemini Kenan Evren’in tasallutundan kurtarma gibi öncelikleri varken öðrenci evlerini tartýþmasýný doðrusu gerçekten komik buluyorum.
Bu öðrenci evleri tartýþmasý yukarýda belirttiðim gibi muhtemelen bir gündem deðiþtirme/belirleme manevrasý ama yine de bu durumu fýrsat bilip bazý konularý daha serinkanlý olarak tartýþmakta fayda mülahaza ediyorum.
Çarþamba gecesi bir kanalda AK Parti Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Sözcüsü Sayýn Hüseyin Çelik’i izledim.
Öðretim üyeliði geleneðinden gelen bir kiþi olarak meseleye çok kategorik ve kanýmca doðru yaklaþtý ve “Suç, ayýp, günah” ayýrýmýný yaptý.
Bu konularda önemli olan bireylerin özel alan tercihleri ile kamu hukukunu karýþtýrmamak.
Günah dine, ayýp geleneklere, suç ise hukuka göre belirlenen kavramlar.
Günah ve ayýp yerel düzeylerde tanýmlanabilir, zaten de öyledir, ama suçu evrensel düzeyde, özel alan hassasiyetlerinden baðýmsýz tanýmlamak zorundasýnýz, baþka tür bir yaklaþým aklýmýza dahi bugün gelemeyecek yerlere bizi sürükleyebilir.
Muhafazakar kimliði ön planda siyasetçiler, iktidar mensuplarý da buna doðal olarak dahil, özel alan tercihlerine yönelik mesajlarý topluma yansýtabilirler, bu konuya bir itirazým yok, olamaz da ama suça, yani kamusal alana iliþkin düzenlemelerini bu temelde yapmalarý kabul edilebilir bir konu deðildir.
Sosyoloji, tarih baþka þey, hukuki düzenlemeler baþka þey.
Hukuku, mesela anayasayý tarihe göre düzenleyecek isek, askerin çok özel anayasal konumuna, anayasanýn kemalist ideolojisine nasýl, hangi makul gerekçelerle itiraz edeceðiz?
18 yaþýný arkada býrakmýþ bireylerin özel hayatlarýný istedikleri gibi düzenleme, hangi evde, kimle oturacaklarýný belirleme hakký en temel bir haktýr.
Bu tartýþmaya terör, uyuþturucu gibi gerekçeleri sokmanýn da bir anlamý yoktur zira aklý baþýnda kimsenin, nerede olursa olsun, teröre, uyuþturucuya devlet müdahalesine itirazý olamaz.