Kandil’deki ölüm tesislerini iþleten cinayet aþiretinin kanlý aðalarý, 67 gün önce cezaevindeki PKK’lý mahkumlarý ölüme yatýrdýlar. Açlýk grevlerinin insani ve vicdani açýdan kabul edilebilir bir tarafý bulunmamasýna raðmen, Kandil aðalarý Kürt gençlerinin hayatýný ‘þantaj’ olarak kullanmaya karar vermiþti bir kere. Týpký, daðda Kürt gençlerini ayný þekilde ölüme sürdükleri gibi...
Günlerdir, toplumsal duyarlýlýklar kullanýlarak bir masumiyet ortamý oluþturulmaya çalýþýldý. Ve açýkça, insani bir trajedi ekseni kullanýlarak vicdanlara þöyle bir propaganda yapýldý: “Hükümet, Kürtlerin en doðal haklarýný vermiyor ve bu yüzden bu masum insanlar ölecek.”
Oysa bu, çok açýk bir yalandý. Son on yýldaki bütün demokratik açýlýmlara PKK hep ölümle cevap verdi, BDP ise bizzat parlamentoda, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerinin arttýrýlmasýna þiddetle karþý çýktý.
Ama AK Parti iktidarý, terörle mücadeleyi ayrý bir zeminde deðerlendirerek, Kürt sorununun çözümü konusundaki adýmlarýný teker teker hayata geçirdi. PKK’lý mahkumlarýn talepleri arasýnda bulunan “anadilde savunma”yý, AK Parti daha grevler baþlamadan büyük kongresinde vaat etmiþti.
Ayrýca unutmayalým ki, tam da Baþbakan Erdoðan’ýn, “Kan duracaksa MÝT Ýmralý ile de görüþür” açýklamalarýnýn hemen ardýndan açlýk grevlerini baþlatarak ‘çözüm’ sürecini sabote eden de yine PKK’dýr.
***
Bu nasýl bir masumiyet gösterisidir ki, bir taraftan Kürtlerin haklarýnýn verilmesini ve çözümü sabote edeceksiniz, okullarý bombalayýp yakacaksýnýz, insanlarý öldüreceksiniz, bir taraftan da sanki hiçbir þey olmamýþ gibi, sivil toplum örgütü numaralarýna yatacaksýnýz.
Bir gerçeðin altýný çizelim, dünyada hiçbir devlet böyle þantajlarla iþ görmez. Nitekim, Baþbakan Tayyip Erdoðan daha ilk günden itibaren, “Ne yapýyorlarsa yapsýnlar. Bunlar þantajdýr, bunlar blöftür, bunlar þovdur. O þantajlar karþýsýnda boyun eðmeyiz” diyerek duruþunu hiç deðiþtirmedi.
Ve sonuçta, þantajlarla sonuç alýnamayacaðýný gören PKK, Öcalan’ýn ‘grevleri bitirin’ talimatýna uyarak þova son verdi. Bu durum da göstermektedir ki, insanlarýn bedeni üzerinden ölüme endeksli pazarlýk yapmaya deðecek hayati bir durum söz konusu deðilmiþ, baþýndan beri de deðildi zaten.
Çünkü, anadilde savunma ile ilgili yasal düzenleme parlamentoda ve süreç iþliyor. Anadilde eðitim ise hem siyasi olarak hem de teknik olarak en azýndan þimdilik mümkün deðil. Öcalan’ýn tecridi konusunda ise, ailesinin görüþmesinin önünde hiçbir zaman engel yoktu, þimdi de yok. Bunun dýþýnda, Öcalan’ýn “aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet” hali, hukuki bir durumdur, AÝHM de bunu teyit etmiþtir. Bu konuda, Öcalan’ýn avukatlarýnýn yaptýðý itirazý AÝHM 2003 yýlýnda reddetti.
Þimdi, Öcalan’ýn emriyle açlýk grevlerinin bitirilmesi üzerinden hayali pazarlýk senaryolarý üretme gayretine kapýlanlara ve Öcalan’dan Mandela icat etmeye çalýþanlara hatýrlatalým. Boþuna uðraþmayýn, ‘barýþa’ deðil, þiddete ayarlý isimlerden efsane çýkmaz.
Eðer Öcalan, örgüt üzerinde bu kadar etkiliyse, açlýk grevlerinde ölümleri engellediði gibi, PKK’nýn okullarý yakmasýný, insanlarý katletmesini de engellesin. Yani, önce kanýn durmasýna bir katký saðlayýp saðlamadýðýný görelim. Çünkü, ‘açlýk grevlerini bitirin’ çaðrýsýnýn hemen ardýndan Hakkari’de 5 asker þehit edildi.