Soykırım değil tehcir!

Yarın 24 Nisan sözde Ermeni Soykırımı’nın gündeme getirildiği tarih. 

Batı dünyası Afrika’da, Asya’da ve Ortadoğu’da yaptığı ve milyonlarca insanın canına mal olan soykırımları yok sayıp, Osmanlı mirasçısı Türkiye’den, geçmişin acısını çıkarma amacıyla parlamentolarında sözde Ermeni Soykırımı kararı aldı/alıyor. 

Türkiye diyor ki, tarihçilerden oluşan uluslararası bir ilmi komisyon kuralım, ilgili taraflar (Türkiye, İngiltere, Rusya ve diğerleri) arşivlerini açsın ve soykırım iddiaları araştırılsın. Çıkan sonucu da hepimiz kabul edelim. 

Sözde demokrat batı ülkeleri bu teklife yanaşmıyorlar. 

Türkiye bu teklifi gönül rahatlığıyla yapıyor çünkü ortada bir soykırım olmadığını ispat edecek güçlü delilere sahip. 

***

Evet, ortada bir soykırım değil, zaruretten kaynaklanan bir tehcir (zorunlu göç) vardır.

Olaylar 1915 yılında yani birinci dünya savaşı şartlarında yaşanmıştır. Savaş başlayınca maalesef kimi Ermeni vatandaşlarımız Rusya saflarında Osmanlıya karşı savaşmaya, kimileri çeteler kurup Müslüman köyleri basmaya başlamışlardır. 

Ermeni güçlerin desteklediği Rus kuvvetleri 120 bin civarında Müslümanı katletmiştir. Devlet de tedbir olarak sadece doğudaki Ermeni vatandaşlardan savaşma istidadı olanları ülkenin güneyine tehcir etmiştir. Ülkenin batısındakilere dokunulmamıştır. 

Tehcir öncesinde Ermeni vatandaşların mallarını muhafaza için komisyonlar kurulmuş, malları döndüklerine kendilerine teslim edilmesi için bu komisyon tarafından kayıt altına alınmış, iaşeleri için tedbirler alınmış, güvenliklerini temin sadedinde devlet zamanın imkânlarını seferber etmiştir. 

***

Bu tehcir sırasında kimileri salgın hastalıktan kimileri çete saldırılarından olmak üzere  60 bin civarında Ermeni hayatını kaybetmiştir. 

Devlet emniyet konusunda hatalı bulduğu 1397 görevliyi yargılamış ve idam dâhil çeşitli cezalar vermiştir! 

Savaş bittiğinde 22 Aralık 1918’de tehcir edilenlerin evlerine dönebileceğini içeren bir yasal düzenleme yapmış ve 120 milyon liralık (bugünün parasıyla yaklaşık bir milyar dolar) bütçe ayırmıştır. 

200 bin civarında Ermeni vatandaş da evlerine dönmüştür.

Kısaca özetlemeye çalıştığım olayların savaş şartlarında tedbiren yapılmış bir tehcir olduğu ve kesinlikle soykırım olmadığı da açıktır. 

Çünkü soykırım diyebilmek için Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği anlaşmanın soykırım tarifine uyması gerekir. 

***

Abartılan rakamlara gelince.  Diaspora bir buçuk milyon Ermeni’nin katledildiği yalanını savuruyor. 

Oysa Osmanlı ülkesinde yaşayan tüm Ermenilerin sayısı bir buçuk milyon civarındadır. En yüksek rakam (Justin Mc.Carthy’ye göre) bir milyon 698 bindir

Eğer bir buçuk milyon Ermeni katledildiyse (Carthy’nin rakamını esas alacak olursak) geriye 200 bin civarında Ermeni’nin kalmış olması gerekir. 

Oysa bütün araştırmalar 1919  yılında Osmanlı ülkesinde bir milyon 400 bin Ermeni’nin varlığını söylüyor. 

Nasıl oluyor da bir milyon 698 binin, bir buçuk milyonu öldürülüyor da geriye bir milyon 400 bin Ermeni kalıyor?! 

***

Osmanlı kayıtlarına göre ülkedeki tüm Ermenilerin sayısı bir buçuk milyondur. Tehcir sırasında kaybolanların sayısı da 60 bin civarındadır. 

1919 yılında Ermeni sayısı bir milyon 400 bin olduğuna göre kayıpların azami sayısı 100 bindir. Bunlar arasında batıya göç edenler de vardır! 

Yüz bini elbette ki küçümsemiyoruz. Büyük bir acıdır ama acı tek taraflı değildir Müslümanların kaybı da 120 bindir. 

Acı iki taraflıdır ve büyüktür ama soykırım değildir!

Osmanlı, kusurlu bulduğu görevlileri yargılamış ve cezalandırmıştır. 

Erdoğan liderliğindeki  Türk hükümetleri de bu acıyı paylaşan açıklamalar yapmışlardır. 

Batıdan da beklenen olaya objektif yaklaşarak konuyu Türkiye’nin teklif ettiği gibi uluslararası tarih komisyonuna havale etmektir, parlamentolarda oylayarak tarih hakkında karar vermek değildir.