Bu hafta köşemi fikri sorulmayan, hep başkalarının onlar adına konuştuğu canlılara, yani hayvanlara ayırdım. Hayvanların dertleri neydi, biz insanları nasıl görüyorlardı, uzun uzun konuştuk. Mikrofonlarımı onlara uzattım, bir kısmı mikrofonları yedi, kalanıyla ise keyifli sohbetler yaptık.
KEDİ (8 yaşında, işsiz)
En çok bozulduğum, her duyduğumda bana ızdırap veren cümle şu: Kediler nankördür. Bakın, bunun biz kedileri kötülemek isteyen mihraklar tarafından üretildiği çok açık. Öncelikle şunu göz önünde bulundurmak gerekiyor: Kedilerin değer yargıları diğer canlılardan farklıdır doğal olarak. Bir toplumun değerlerini belirleyen o toplumun kendisidir. Çırılçıplak dolaşıp sadece beline incecik bir ip bağlayan birtakım Afrika kabilelerini düşünün. Onlara gidip “Bu yaptığınız çok ayıp, en azından edep yerlerinizi örtün” diyebilir misiniz? Orada ahlak kavramı sizinki gibi değil. Orada bir baba kızına en fazla “Yavrum beline ip bağlamamışsın, bu şekilde dışarı çıkmanı istemiyorum” diyebilir. “Ama babaaaa!”, “Sus, o ip bağlanacak, ben Hololulu ailesi kızını bu şekilde sokağa salıyor dedirtmem!”
Ya da Avrupa ile Türkiye kıyası yapalım. Avrupa’da sokak ortasında öpüşen insanlar görebilirsiniz. Bu gayet normaldir. Kimse de dönüp bakmaz. Ancak burada yüzyıllar boyunca geliştirdiğiniz yazılı olmayan kurallara göre bu hareket ayıp karşılanır. Avrupalı “Merhaba John, karın çok güzelmiş” diyebilir, John’un bu laf üzerine koltukları kabarır “Teşekkürler Jack” diye karşılık verir. Türkiye’de biri “Osman karın çok güzelmiş” dese Osman o adamı paramparça eder. Osman onu evire çevire döver, Osman mahalleden adam toplayıp döver, Osman sülalesini toplayıp onun sülalesini döver. İşte bunlar hep farklı kültür farklı değer yargıları.
Bu yüzden biz kedileri de kendi içimizde değerlendirmeniz gerekir. Nankörlük? Kime göre neye göre? Bence daha uygun tarif şudur: Kediler kendilerine yapılan iyiliklere karşı minnet duygusu hissetme konusunda çok istekli davranmayan canlılardır. Oldu mu? Bence oldu. Çok da iyi oldu. Kimsenin hayatına kimse karışamaz.
Hayvanları dinlerken tüylerim diken diken oldu gerçekten. Özellikle de katil balinayı. Sonuçta katil. İnsan ister istemez ürküyor. Kedinin ise bilgi birikimine hayran kaldım. Bütün gün pineklediği için sanırım hayatı düşünmekle geçiyor. Hak verdim.
KATİL BALİNA (23 yaşında, işsiz)
“Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur” diyorsunuz ama biz size göre doğar doğmaz katiliz. Suçumuz ne? Balık yemek. Biz balık yiyince katil oluyoruz siz yiyince sağlıklı oluyorsunuz. Çifte standarttır bu. Aslında biz başka bir isim verdik size ama burada söylemem hoş olmayabilir. Hafif küfür içeriyor. Ama tadında bir küfür yani, çok bel altına kaçmadan. Neyse. Demem o ki türümüzün ismine katil balina diyerek bizi resmen topluma hedef gösteriyorsunuz. Daha farklı bir isim bulunamaz mıydı? Sempatik balina ya da üçgen vücutlu balina deseniz ölür müydünüz? Bu şekilde bize kimse ne iş verir ne de kız. Çok şükür böyle ihtiyaçlarımız yok. Çalışmak zorunda değiliz ve çiftleşmek istediğimizde partnerimiz de katil olduğu için sorun teşkil etmiyor. Ama işte maalesef huzurlu bir aile hayatımız yok. Bazen aileme şöyle bir bakıyorum, ben katilim, hanım katil, oğlan katil... İnanın utanıyorum. Katil ailesiyiz resmen. Ama asıl utanması gereken bize bu ismi layık gören zihniyet. Onları derin sulara davet ediyorum. Yürekleri yetiyorsa o lafı bizim burada söylesinler. Laboratuvar delikanlıları sizi!
LEOPAR (13 yaşında, işsiz)
Bizim sıkıntımız şu: Belgesellerde yanlış tanıtılıyoruz. Sanki tek yaptığımız geyik yemekmiş gibi lanse ediliyoruz. Ağzımız yüzümüz kan içinde, hayvanın bağırsaklarını hüpletiyoruz falan... Ekranda görüyorum, inanın ben bile iğreniyorum kendimden. Şimdi düşün, bir haftadır boğazından tek lokma geçmemiş, hasbelkader bir geyik yakalamışsın, ne yapabilirsin ki? Sofra kurup mum ışığında beyaz şarapla yiyecek halimiz yok, Allah ne verdiyse dalıyoruz. Ama bütün bir hafta aç gezerken bizi çekmeyip tam yemeğe oturduğumuzda kameraları açan adamda da iyi niyet olduğunu söylemek mümkün değil. Konu sıkıntısı çeken belge-selciler bunlar.
Maalesef bazı arkadaşlarımız da bunlara çanak tutuyor. Kamera görünce vahşileşen o tarafı bu tarafı oynayan, kendini göstermek için çirkefleşen soydaşlarımız var. Bunlar bütün bir leopar camiasını zan altında bırakacak hareketlerde bulunuyor. Bakın ben sekiz gündür geyik yemedim. Diyet mi yapıyorum? Hayır. Bulamıyorum, piyasada geyik kalmadı. Takdir edersiniz ki geyikler de kamera önünde yenilmekten haz almıyor. Bu saçmalığa bir son verilsin artık.