Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ýn, TBMM 27. Dönem 2. Yasama Yýlý açýlýþýnda yaptýðý konuþmada dýþ politika ve ekonomi aðýrlýðý vardý.
Konuþmadan çýkardýðým ‘sözün özü’ þu:
Erdoðan da Avrupa’dan aldýðý olumlu mesajlardan memnun.
Önceki ay Ýngiltere’ye ve geçen hafta Almanya’ya yaptýðý ziyaretleri hatýrlatarak, Avrupa ile ‘gerilimli dönem’in ‘yavaþ yavaþ’ geride býrakýldýðýný vurguladý.
Erdoðan, Avrupa ile yaþanan sorunlarýn nedenlerini üç baþlýkta topladý:
1- AB’nin verdiði sözlerin yerine getirilmemesi;
2- Türkiye’ye karþý haksýz ithamlar;
3- Türkiye karþýtlýðýnýn iç politika malzemesi haline getirilmesi.
Peki ne oldu da bu sýkýntýlý süreç geride býrakýlmaya baþlandý?
Erdoðan, yine üç gerekçe saydý:
1- Türkiye, uðradýðý haksýzlýklara raðmen, düzensiz göçün önlenmesi baþta olmak üzere AB’ye verdiði sözleri yerine getirmeye devam etti.
2- Türkiye’ye yönelik suçlamalarýn haksýzlýðý ortaya çýktý ve diyalog yollarý açýlmaya baþladý.
3- Avrupa Türkiye’nin en büyük ticaret ortaðý ve 5 milyon civarýnda Türk’ün yaþadýðý coðrafya.
Avrupa’yla siyasi, ekonomik ve insani alanlarda ‘somut’ geliþmeler beklenebilir.
***
Ancak ABD ile ‘normalleþme’ için daha fazlasýna ihtiyaç olduðu açýk.
Zira Erdoðan, ABD’den bahsederken, ‘bir baþka önemli sorun alanýmýz’ diye baþladý.
Dört temel sorun saydý Erdoðan:
1- Suriye’de terör örgütü PKK uzantýlarý YPG ile iþbirliði.
2- 15 Temmuz darbe giriþiminden sorumlu terör örgütü FETÖ’nün ‘elebaþý’ ve üyelerinin ABD’de korunmasý.
3- ‘Terör örgütleriyle karanlýk iliþkileri’ sebebiyle yargýlanan bir rahibi bahane ederek Türkiye’ye yaptýrým giriþimi.
4- Halkbank davasý.
Erdoðan, ‘çarpýk anlayýþ’ dediði bu politikalarla ‘diplomasi ve hukuk sýnýrlarý içinde’ mücadele edileceðini vurguladý.
Ancak iki ‘hassasiyeti’ dikkatimi çekti:
Eleþtirilerini sýralarken ‘ABD’ demedi, ‘mevcut ABD yönetimi’ni hedef aldý.
Sonra ‘mevcut ABD yönetimi’ne de bir kapý araladý: “Amerikan yönetiminin eninde sonunda ülkemize yönelik yanlýþ bakýþ açýsýný düzelteceðine inanýyorum. Ülkelerimizin karþýlýklý menfaati, aramýzdaki iliþkinin, sözde deðil özde stratejik ortaklýk çerçevesinde güçlenerek devam etmesini gerektiriyor.”
Erdoðan’ýn, “Henüz arzu ettiðimiz seviyeye gelmemiþ olsa da, ortak bir anlayýþa ulaþma yolunda ilerleme kaydetmeye baþladýðýmýzý söyleyebiliriz” ifadesi de, ABD ile olumlu geliþmeler olabileceðinin sinyalini veriyor.
***
Avrupa Birliði ve bazý Avrupa ülkeleri ile yaþanan ‘iniþli-çýkýþlý’ dönem ‘yavaþ yavaþ’ geride býrakýlýyor.
ABD’nin ‘tek taraflý’ adýmlarý ve ticaret savaþýyla Avrupa’yý da hedef almasý Türkiye ile Avrupa’yý yakýnlaþtýrýyor.
Ancak baþta Almanya ve Fransa olmak üzere AB’nin ve Ýngiltere’nin “ABD’ye karþý” veya “ABD’ye raðmen” adým atýp atmayacaðý henüz ‘belirsiz’.
Bana göre, Avrupa ve Ýngiltere, “ABD’yi küstürmeden” ara yollar bulmaya çalýþýyor.
Türkiye, bir yandan ekonomide gerekli adýmlarý atarken, diðer yandan dünyada oluþmaya baþlayan yeni dengelere uyumlu yürümek durumunda.
Erdoðan’ýn mesajlarý da Avrupa’dan gelen bu ‘hava’yý aldýðýný gösteriyor.
***
Erdoðan, konuþmasýnda bütün komþu ve Orta Asya’dan Sýrbistan’a kadar ‘ilgi alanýndaki’ ülkelere isim isim yer verdi.
Ancak iki ‘kiþi’nin ismini özellikle andý.
Biri Bosna Hersek’in merhum lideri Aliya Ýzzetbegoviç’ti. Erdoðan, Ýzzetbegoviç’in‘emaneti’ne sahip çýkacaðýný tekrar vurguladý.
Ýkinci isim ise Kazakistan Devlet Baþkaný Nursultan Nazarbayev’di. Erdoðan, Nazarbayev’i ‘Türk Dünyasýnýn aksakalý’ diye tanýmladý.