Merkez Bankasý’nýn hamlesi, bir ayý aþkýn bir zamandýr yaþanan sýkýntýnýn ortaya çýkardýðý bir sonuç elbette. Bu kararýn piyasalarda ve toplamda ekonomideki etkileri üzerine, biraz fazlaca acele yorumlar, gereksiz karamsarlýklar üretiliyor.
Biraz sabýr; kuþkusuz yaþanan sorunlar, Türkiye’ye ciddi ölçüde kan kaybettiriyor. Ama bu virajý dönen bir Türkiye, kimsenin kuþkusu olmasýn daha güçlü olacak.
Burada belki de ihmal ettiðimiz bir gerçekle yüzleþmek zorundayýz. Gezi operasyonuyla baþlayan uluslararasý tezgah, bugün baþka kýlýflar altýnda devam ediyor. Bir yandan siyasi istikrarý, diðer yandan ekonomik dengeleri hedef alýyor.
Ýhmal edilene gelince; üretim esaslý bir yeni ekonomik modelin üzerine, acilin ötesinde kafa yormak, mümkünse hýzla bu modelin taþlarýný döþemek. Ýþte Numan Kurtulmuþ orada ve finans merkezli bir ekonomik modelin ne denli kýrýlgan ve operasyona açýk olduðunu en iyi bilen isimlerden.
Yüreðimiz aðzýmýzda beklemektense, kalýcý ve üretim merkezli bir yeni modelin inþasýna koyulmak en iyisi. O zaman kimsenin zil takýp oynamasýný izlemek zorunda da kalmayýz en azýndan!
***
Ýki parça yazý yazmak hiç adetim deðil. Lakin sözün yeri geldiðinde sakýnmak, dostu üzer, düþmaný güldürür. Zaman geçtikçe de insaný kahrýndan öldürür.
Çoðumuz maskelerle yaþarýz. Ne kadar kabul etmesek de bir þekilde ‘biz’ haline gelen maskelerle. Onun ardýnda ne olduðunu bazen kendimiz de unuturuz. Kimi zaman savunma hattýmýzdýr, kimi zaman çirkinlikleri örtme gayretimiz.
Dile dair, söze dair ve bunlar üzerinden kapýldýðýmýz þehvetin baþýmýza açtýðý iþlere dair herkesin bir hikayesi vardýr elbette. Söz aðýzdan çýkar, sonra esiri olursunuz. Dil söyler, bela kapýnýzý çalar.
Sözün belasýyla ilgili nice tembihle büyümüþ olsanýz da, eninde sonunda onun þehveti yakanýzý býrakmaz. An gelir öfkeniz, an gelir saklayýp durduðunuz, güya bastýrdýðýnýz nefretiniz, an gelir gözünüzü karartan sevginizin esiri olur, sonra ‘ne çektiysem dilimden’ diye feryat edersiniz.
Eðer söylenen hakikatten zerre kadar bir esinti taþýsaydý, eðer sözün sahibi bunlarý tartýp bilemeyecek evsafta olsaydý ve eðer söylenenler þahsýmý hedef alan iftiralara kadar uzanmasaydý, üzerime yaðan ‘arsýz yaðmur’a bir an bile aldýrýþ etmez, hatta ‘dostun attýðý güldür, varsýn yaralasýn’ der geçerdim. Beni davet ettiði milletvekilliði görevini de tatlý bir istihzayla geçiþtirirdim.
Lakin söz aðýr, maksat meçhul. Ne ayný gazetede yazýyor olmak, deyim yerindeyse ‘köþe komþusu’ olarak tanýþmak, ne de geçmiþten bu yana içimizde biriktirdiðimiz hesaplaþmalar, iftiraya, hadsiz sözlere ve yakýþýksýz benzetmelere mazeret olamaz.
Kem sözün yeri de belli, adresi de. Lakin bunca zaman hürmet ve dikkatle takip ettiðiniz bir kalemden bunlarý okumak, tadýmý tuzumu kaçýrdý.
‘Bulanýk bir ödül görünmesin ufukta / Bir celsede boþanýrsýnýz insandan’ diyen þairin dizeleriyle noktalamak en iyisi.