Sözüm İslamcılara!

Sahih bir hadis-i şerifte Efendimiz aleyhisselam “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” buyurur.

“Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır” diye bilinen söz hadis değil tabiine ait bir kelam-ı kibardır. Tercümesi de yanlıştır. Oradaki ihtilaftan maksat anlaşmazlık ve uyuşmazlık değil farklılıktır.

Dolayısıyla kelam-ı kibardır ama hadis olarak kabul edilse bile bu sözün İslam ilkeleriyle bağdaşır tercümesi “Ümmetin farklılığında, çeşitliliğinde rahmet vardır” şeklinde olmalıdır.

***

Müslümanların özellikle de ilim ve fikir erbabının farklı düşünceleri ve içtihatları bir zenginliktir. Rahmet olan budur. Yoksa ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık asla rahmet olmaz.

Kuran ayetleri de istişareyi emrederken farklı düşüncenin zenginlik olduğuna işaret eder.

Kuran Müslümanları kastederek “Onlarla istişare et” (Âl-i Imran,159) derken, farklı düşünceleri dinlemeyi emretmektedir.

***

Durum böyleyken en zor günlerde dik durmuş, eğilmemiş ve hak davasının bayrağını yere düşürmeden haleflerine devreden müminler hakkında farklı düşüncelerinden dolayı ötekileştirici, itici ve dışlayıcı tavırlar İslâmî tavır olarak görülemez.

Başkaları beni ilgilendirmez ama İslam’ı kendisine bir hayat düsturu olarak kabul etmiş müminler böylesi dışlayıcı bir tavır içinde olamaz/olmamalıdır.

***

Buhari ve Müslim’de geçen sahıh hadiste Efendimiz aleyhisselam  “Birbirinizi çekememezlik yapmayın, alıcı olmadığınız halde alışverişte fiyat artırmayın, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah’ın kulları kardeş olun!” emrini vermektedir.

Bir başka sahıh hadisi şerifte Efendimiz aleyhisselam, “Müslüman Müslümanın kardeşidir, haksızlık etmez, terk etmez, aşağılamaz. Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini aşağılaması yeter” buyurmaktadır.

***

Hele de davanın öncülüğünü yapmış bayrağını şerefle taşımış insanlar, bazı uyarılarda bulunuyorlarsa bunu dost tavsiyesi olarak algılamak gerekir. Hele hele bu müminler “biz bu bayrağın altındayız ama şu şu hatalar yapılmasın”diyorlarsa o dediklerinin yine Efendimizin, “Din nasihattır” hadisinin gereği olarak baş tacı edilmesi gerekir.

“Din nasihattır” meşhur hadisinin son kısmında Efendimiz, “müminlerin geneline ve yöneticilerine nasihat”edilmesini emir buyurmuştur.

***

Nasihat’ın Arapça’da iki anlamı vardır biri samimiyet ve bağlılık ikincisi uyarıdır. Yani müminlerin içinden biri olarak onları ve yöneticilerini uyarmak bu dinin emridir.

Bu itibarla İslam’da tenkit yoktur nasihat vardır. Tenkit bir yanlışı dile getirmekten ibarettir. Yapıcı tenkit denilerek bu ifade yumuşatılmaktadır ama onun İslamı karşılığı nasihattır. Yani samimiyetle bağlılık ve uyarıdır.

***

Ama efendim bu uyarıları muhalif medyada yaptılar böyle nasihat olmaz denebilir.

Tamam bunu onların hatası olarak kabul edelim, şık olmadığını söyleyelim ama onları basın aracılığıyla hain ilan etmek, linç etmek ve infaz etmek de  hatayı bir başka hata ile düzeltmek olur ki ben bunu İslâmî bir tavır olarak görmem.

Hele isim isim zikredip müminleri karalamak asla İslâmî bir tavır olamaz.

Böyle hallerde en güzel örnek olan Efendimiz hata eden sahabileri bildiği halde isimlerini zikretmiyor ama eylemlerini tarif ederek, “Birilerine ne oluyor ki şöyle şöyle yapıyorlar” diyerek yaptıkları işin yanlış olduğunu anlatıyor. Böylece hem onları rencide etmemiş hem de aynı hatayı işleyen ya da işlemek isteyenleri ikaz etmiş oluyor.

Nasihat!

***

Davasını yıllarca omuzlamış ve hâlâ aynı davanın bir neferi olduğunu söyleyen şahsiyetlere karşı yürütülen linç hareketini insani de bulmam.

Hele siyaseten külliyyen yanlıştır.

Siyaset bir bakıma adam kazanma sanatıdır. Siyaset yapan insanlar bir taraftan oyunu artırmak için ev ev kapı kapı dolaşıp hiç tanımadığı insanları iknaya çalışırken evin içindeki önemli şahsiyetleri dışlamaz ve medya aracılığıyla linç etmez/etmemelidir.

Siyaseten de yanlıştır.

***

Müslümanın ölçüsü İslam olmadır. İslâmî ilkeler insani olanı da siyasi olanı da kuşatan şümullü ilkelerdir.

Bir mümin kardeşimiz suç işlemişse hukuken cezasını çekmelidir. Cezasını çekince de aklanmış olur!

Ama ortada bir suç yok bir yanlış ve bir hata varsa mümine düşen o hatayı faş edip mümin kardeşini dışlamak değildir, aksine hatayı örtmeye ve münasip bir şekilde (nasihat) ikaz etmeye çalışmalıdır.

Kendi kardeşimize hoşgörülü olmaz isek başkalarının bizim hoşgörülü olduğumuza inanmasını nasıl bekleriz?!

Birilerinden hoşlanmıyor olmanız sizi adaletsizliğe sevk etmesin, âdil olun!” (Maide, 8)