Baþçarþý’daki çeþmeden kaç defa su içtim ben? (Adý ne o çeþmenin? ‘Begova Çeþmesi’ diye atacaktým. Yakýþtýramadým kendime. Süleyman Gündüz’e sordum, öðrendim. Adý yok aslýnda. ‘Çeþme’ deyip geçiyorlar. Ama ille adýyla söylemek gerektiðinde, ‘Tviye Çeþme’ diyorlar. Tviye, ‘çifte’ demek. Yani ikili. Çeþme, iki musluklu çünkü. Durum budur. Tviye’nin T’si sert miydi yoksa?)
Ýlk içtiðim zamaný hatýrlýyorum. 1999 olmasý lazým. Süleyman, Nurettin Yaþar, ben yürüyorduk. Süleyman, dedi ki “Yusuf, bu çeþmeden su içen buraya bir daha geliyormuþ.”
“Geleyim, bir sakýncasý yok” dedim, içtim. Ýçiþ o içiþ.
1999’dan beri hiç gitmediysem 15 defa gitmiþimdir. Kýzlarým, Betül’le Zeynep, 28 þubat belasý yüzünden orada okudular. Eh, ben de daha çok gittim doðal olarak. (Þimdi, Allah’a þükür, o bela defolup gitti de, çocuklar, dizimin dibinde okuyabiliyorlar. )
Önceki gün de gittim.
Dünya, Bosna’nýn dýþýnda dönüyor. Amerika var, Suriye var, Kürt sorunu var, Kýlýçdaroðlu’nun Brüksel maceralarý var. Nedir ki Bosna?
Yunus Emre Vakfý, Sarayevo’da bir Türkiye Kütüphanesi açýyor. Baþçarþý’ya çok yakýn, güzel bir mevkide. Türkiye’ye dair 2 bin kadar kitap.
Kitaplara baktým. Türk yazarlarý arasýnda, ‘orada bulunsa iyi olur’ diyeceðiniz bütün yazarlarýn kitaplarý var. Boþnakça, Ýngilizce, baþka dillerde kitaplar da var.
Yunus Emre Vakfý Baþkaný Prof. Dr. Hayati Develi Bey’e de söyledim, Türkçe dýþýndaki kitaplarýn oraný artsa, daha yararlý olur. Öncelikle, hangi ülkede açýlýyorsa, o ülkenin dilinden. (Hayati Bey, kültürümüze doðru bakan bir bilimadamý. Özellikle dil konusundaki uzmanlýðýný yazýlarýndan biliyordum. Burada yüzyüze tanýþmýþ olduk.)
Baþbakan Yardýmcýsý Ali Babacan da oradaydý. Açýlýþý o yaptý.
Söylemesem noksan kalýr. Ali Babacan, Türkiye’nin ekonomi alanýndaki baþarýsýnýn ardýndaki en önemli bir kaç isimden biri. Ne hamaset, ne popülarizm, ne gürültü, ne patýrtý.
Kendi branþýnda, dünyanýn en prestijli bakaný. Uluslararasý zeminlerde, herkes, ‘nasýl baþardýnýz’ diye ona soruyor.
Babacan ise, iþin gürültülü tarafýna iltifat etmiyor. Moody’s not arttýrýrken bile çok sakin.
Bir þey daha var.
Türkiye’nin Bosna-Hersek’teki askeri misyonu 20 yýlýný doldurmuþ. Bu vesileyle bir sergi açýldý, ayný binada. Bir fotoðraf sergisi.
Srebrenitsa’yý bilirsiniz. BM, Boþnaklar’ýn silahlarýný koruma gerekçesiyle toplamýþtý. Þehir Sýrp kuþatmasý altýndaydý. Boþnaklar BM askerlerine sýðýndý.
Hollandalý komutan Karremans hiç oralý olmadý. Korumakla yükümlü olduðu sivil Boþnaklar’ý Sýrp katillere teslim etti ve gitti.
Sýrplar, orada, Avrupa tarihinin en büyük katliamlarýndan birini yapma fýrsatý buldu. 8 binden fazla Boþnak þehit oldu.
Üç yýl önce oraya gittiðimde, hiç etmediðim kadar küfür ettim, hiç etmediðim kadar beddua ettim. Hala da ediyorum.
Katliamýn icra edildiði fabrikanýn bir bölümünde bir tür katliam müzesi oluþturulmuþ. Müzenin kapýsýnda, ziyaretini tamamlamýþ, çýkmakta olan bir asker.
Asker, müzenin çýkýþýnda, gözlerinin yaþýný siliyor.
Anadolu Ajansý, o aný yakalamýþ.
Ben, öyle askere, ister rütbeli olsun, ister rütbesiz, her zaman selam dururum!
Yani, sergi harikaydý. Askerler de öyle. Bunlarý ve TSK’nýn dýþ misyonlardaki baþarýlý performansýný Bosna’daki Türk birliðinin komutaný Kurmay Albay Fatih Ýlhan’ýn da bulunduðu bir ortamda deðerlendirme fýrsatý bulduk.
Türkiye, artýk, dýþarýda çok farklý.
Eskiden de gelirdik buralara. Bizim hariciyeyi ya hiç görmezdik, ya da görsek bile, monþerlerimizin suratý mahkeme duvarý gibi olurdu. Soðuk duruþlar. Sinameki...
Þimdi, hem hariciye, hem TÝKA, Yunus Emre Vakfý gibi kuruluþlar, gece gündüz çalýþýyor.
Anadolu Ajansý’ný ihmal etmemeliyim. AA, yerel dillerle yayýn yapmaya baþlayalý beri, Balkanlar’ýn en önemli ajansý oldu. Çok verimli çalýþýyor. Sýrplar, Hýrvatlar, Makedonlar, Arnavutlar, hepsi AA’nýn gözüne bakýyor.
24 saat bile sürmedi bu seferki Bosna ziyaretim. Ama çok güzeldi. Herkese tavsiye ederim.