Kusura bakma vatandaþ.
Hatanýn büyüðü sende.
Sýrf haca gitti diye biri mükemmel olmuyor, namaz kýlýyor diye kusursuz olmuyor, sakal býrakýnca deden olmadýðý gibi…
Sonra da “Aaaa haca gitmiþti, nasýl yapar” diye yerin dibine sokuyorsun. Depresyona giriyorsun, hayal kýrýklýðýna uðruyorsun. “Nasýl yapar…!”
Ama sen seviyorsun, biraz sana benzedi mi de bayýlýyorsun hemen varýný yoðunu ortaya koyup baþýna taç etmeye.
Haa, biraz da haklýsýn. Yýllarca seni kendi memleketinde psikolojik azýnlýklýða hapsetmiþler, deðerlerini hiçe saymýþlar, %99’u müslüman bir ülkede yapýlan dizilere bir ezan sesini çok görmüþler, seni de komplekslere sokmuþlar…
Ama bu kadar kolay olmasýn…
Sanatçý mý? Sanatýna bak…
Þarkýsýný dinle, keyfine bak. Býrak namaz kýlýyorsa kendine, oruç tutuyorsa kendine…
Sevabýna mý ortaksýn, nüfusuna mý aldýn, sana ne?
Kimseye kaldýramayacaðý yükü de yükleme…
O gün hacca gider, bugün cozutur, yarýn namaza baþlar, baþka gün þaþýrýr.
Günahýnýn yükü kendisinin, hesabýný kendi verir…
Sen böyle sýrf þarkýsýna tav oldun, sýrf rolünü güzel oynuyor diye baþýna tac ediyorsun,
O da kendini kanaat önderi olarak görmeye baþlýyor.
Belki de bu kadar aþýrý bir sevgiye boðmasan yapmayacaðý hatalarý yapmaya baþlýyor.
Tarih dizilerinde padiþahý oynayan oyuncuyu gördüðünde elini eteðini öpüyoruz, var mý ötesi?
Ulufe daðýtsa þaþýrmayacaðýz, “Tiz kellesi vurula” dese boynumuzu uzatacaðýz usulca, o derece!
* * *
Birini dolandýrýcý yapmak basittir.
Sýkýþýr, borç verirsin.
Ödeyemez, “Olsun ya senden kýymetli mi?” dersin.
Biraz daha ister, yine verirsin.
Alýþýr…
Bu sefer nasýlsa ödeyemese “Olsun ya senden kýymetli mi?” diyeceðini bilir…
Artýk öyle bir noktaya gelir ki, ödeyebilme umudu da, imkaný da kalmaz.
Telefonlarýna çýkmamaya baþlar.
Hatta alýþýr, baþkalarýna da yapmaya baþlar.
* * *
Namaz kýlmak, hacca gitmek elbette teþvik edilsin, hayýrlý iþlerin teþviði iyidir.
Ama bunlarý kiþiyi daha deðerli, daha dürüst yapan özellikler olarak kabul edersek bunlarý kendine kalkan edenler olur, kötüye kullananlar olur, insanlarý kandýrmaya yeltenenler olur.
Anadolu 70’lerde, 80’lerde ve hatta doksanlarda bir ilçeye yerleþip dükkan açan, sýrf camiye geliyor, sýrf sakalý var diye güven kazanýp birkaç ayda bütün ilçeyi dolandýrýp kaçan üçkaðýtçýlarýn hikayeleriyle doludur.
Kabahat bizde vatandaþ.
Sende, bende.
Doðru kiþiye deðer vermek yetmez.
Doðru þeyler için deðer vermek de gerekir.
Doðru miktarda deðer vermek, ama her zaman için insan olduðunu, sapmaya meyilli olduðunu da bilmek gerekir.
Yoksa güzelim “HACI” unvaný sokakta birbirinin adýný bilmeyen aðýzlarda “Þþþþ Hacý naber” diye sakýz olur. Karþýndakinden de “Ýyidir Hafýz” diye cevap gelir...