Ýstanbul Film Festivali’nde de gösterilen “Büyük Budapeþte Oteli” vizyonu da þenlendirecek. Festival’den vizyona ilk kazancýmýz bu film... “Büyük Budapeþte Oteli” Stefan Zweig’ýn verdiði esinle Wes Anderson’ýn bir otel lobisinde yazdýðý eðlenceli bir dönem filmi... Bu filmi fýrsat bilip Wes Anderson’ýn sinemasýna bir göz atalým...
Ýki yadsýnamaz yeteneði var: Tragedyayý komedyaya çevirebiliyor; izleyiciye ilginç ayrýntýlar, tuhaflýklar, muziplikler sunarak onu en olmadýk durumda bile gülümsetiyor. Bunu yaparken meseleyi hafifletmiyor renklendiriyor. Sinematografiyi resim sanatýnýnki kadar kadim bir ustalýkla kullanýyor ve kendine özgü bir tarza sahip. O yüzden her filmi merakla bekleniyor, keyifle izleniyor, hemen herkesi memnun ediyor...
Büyük Budapeþte Oteli’nde yaptýðý tam da bu: Ýkinci Dünya Savaþý’nda bir Orta Avrupa ülkesinde olan biteni, savaþ öncesi lüks bir mekanken savaþ sonrasýnda sosyalist rejim yüzünden tektipleþtirilmiþ bir otel aracýlýðýyla kaybolan bir hayat tarzýný, bir insan tipini anlatýyor.
***
Wes Anderson’ýn yetenekleri ve biçemi ayný zamanda en belirgin zaafý: Herkesi memnun edebilmek býçak sýrtý bir özellik... “Herkes”ten kastým öncelikle sinemaseverler... Öte yandan sadece en popüler filmlere raðbet eden geniþ kitleden biri kazara filmini izlese birbirinden ünlü oyuncularýn varlýðýyla, müzikle, mizahla oyalanabilir... Bayýlmaz tabii ama bu da ne sanatsal bir acaiplik diye bakmaz, eðlenir.
Sinemaseverler ise bir Wes Anderson filminin “aslýnda” ne hakkýnda olduðuyla, onu nasýl böyle anlatabildiðiyle ilgilenir. O yüzden uyduruk isimli yerlerde biseksüel ve çok becerikli bir maitre d’hotel ile lobby boy’un savaþ sýrasýnda yaþadýðý aþk, entrika, hýrsýzlýk, hapisten kaçýþ vb. ile dolu macerasýný bir dönem filmi niyetine izliyoruz. Zengin müþterilerini her türlü memnun edebilen Mösyö Gustave ile bir Ortadoðu ya da Maðrip ülkesinde ailesinin katledilmesinden sonra sýðýnmacý olan Zero arasýndaki usta çýrak iliþkisi ve servetini ayný zamanda sevgilisi olan Gustave’a miras býrakan yaþlý kontesin ailesinin intikam çabasý filmin görünürdeki konusu...
Arka planda ise bu macerayý Avusturya Macaristan Ýmparatorluðu’nun son ýþýklarýnýn Batý’da Nazizmin Doðu’da sosyalizmin yükseliþiyle söndüðü, o dönemin kültür mirasýnýn da servetinin de kapanýn elinde kaldýðý bir tarihi dönüm noktasý olarak okuyoruz. Elbette Gustave ile Zero’nun kimlikleri ve kiþilikleri, iliþkileri ve hayata bakýþlarý hafiften bir medeniyetler çatýþmasýna da iþaret ediyor. Wes Anderson’ýn Stefan Zweig’ýn eserlerinden esinlenerek yazdýðý senaryodan daha azý da beklenmemeliydi...
Karakter isimlerinden, gastronomi, parfümeri, teknoloji göndermelerinden örülü bir Anderson pastiþi Büyük Budapeþte Oteli... Artýk kendi kendisinin pastiþini yapabilmesi Anderson’ýn baþlýca ve tek sorunu bence...
Bu filmde Zweig’ýn rolüne
gelince; 20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Avrupa’da Yahudi olmayý en iyi anlatan yazarlardan biridir. Tam da çaðýnýn tanýðý denilen türden bir yazardýr... Zengin bir tacirin oðlu olarak Avusturya’da doðduðu için filmde gördüðümüz o zengin soylu ve kentsoylu hayatýný iyi bilir. Hele soykýrýmdan kaçtýðý Brezilya’daki evinde intihar etmeden önce yazdýklarý, öyle görkemli bir hayat tarzýnýn o büyük yýkýma ve kýyýma adým adým sürüklenmesini anlatýr. Anderson’ýn çok renkli dünyasýnýn altýndaki hazin duygu bu sefer Zweig’dan alýnma...
Daha önce Max Ophüls’ün uyarladýðý “Meçhul Bir Kadýnýn Mektubu”, “Bir Kadýnýn 24 Saati”, “Amok Koþucusu”, “Satranç”, “Sabýrsýz Yürek”, “Clarissa” ve daha pek çok Zweig kitabý Türkçeye çevrildi... Anýlarý, mektuplarý, seçilmiþ öyküleri de yayýnlandý. Bu aralar ne okuyayým diyenler için “Büyük Budapeþte
Oteli” bahane olsun!