Þu “Allah’ýn Belasý Orta Doðu’’ olmasaydý...

Yeryüzü aslýnda çok büyük. Bunu uzun yolculuklarda çok daha iyi fark edebiliyor insan. Otobüs penceresinden hýzla kayarak geçen yüzlerce köy, kasaba veya uçakta bitirdiðiniz tüm filmler ve kitaplardan sonra bile bir türlü bitip tükenmek bilmeyen ihtiyar okyanus, dünyanýn gerçek sahibi gibi duran geniþ omuzlu dað sýralarý, hüzünlü uzun nehirler, birer cam parçasý gibi ortaya saçýlmýþ binlerce ada, derinliðinde unutulmuþ ormanlar, esrarengiz çöller, kýrçýl buzullar, yukarýdan veya ötesinden hýzla giderken baktýðýnýzda, evet insansýz ve sanki biteviye kadersiz, kýpýrtýsýz, öylece Allah’a bakan ve yekpare kedersizmiþ gibi duran... Koskoca bir yeryüzü...

Ses ve kýpýrtý, nereden çýktý ilk... Kader ne zaman baþladý ‘’aðlarýný örmeye’’? Kedere batmasý zamanýn, kimin suçu... Yeryüzü ne vakitten beri dar gelmeye, küçük gelmeye, yetmemeye baþladý insana?

***

‘’Mülksüzler’’ adlý kitabýndaki distopyayý kurarken LeQuin, bahsettiðimiz bu ‘’yetip/yetmeme’’ hadisesini, büyük kayýplý dünya savaþlarýndan sonra, insanlýðýn iki farklý dünyaya ayrýlarak çözümlediði bir gelecek zaman temasý üzerinden tasarlar... Mülk, güç, zevk, bilim, sanat mevzularýnda kudreti elinde tutanlar Dünya’da kalmýþlardýr. Diðerlerini, ötekilerin hepsini, yani dünyada fazlalýk olarak gördükleri diðer varlýklarý ise baþka bir gezegene yollamýþlardýr, daha verimsiz, daha karanlýk, yaþam koþullarýnýn daha güç olduðu bir baþka Dünya’ya... Böylece hem göz zevkleri bozulmayacak, hem de ne kadar adaletsiz olursa olsun paylaþma yükümlülükleri kalkacak, dünya epey bir geniþleyecek, tembellere, çirkinlere, aptallara, güçsüzlere, acayiplere yer kalmayacaktýr... Normallerin, kusursuzlarýn, medenilerin, mükemmellerin dünyasýdýr artýk Dünya. Dünya, ‘’Allahýn belasý’’ ötekilerden, nice asýrlarca süren aðýr savaþlardan sonra, bir güzel arýnmýþtýr...

***

1884 yýlýna kadar, Dünyayý birer mandalina dilimi gibi çevrelediði varsayýlan meridyenlerin ilkinin, Kudüs’ten geçtiði düþünülürdü. Ve Dünyanýn doðusu ile batýsý, kuzeyi ile güneyi de þimdikinden farklýydý. Bugün Orta Doðu diye adlandýrýlan coðrafya, büyük ve mukaddes Kudüs’ün mücavir sahasýydý, yani Arzýn merkeziydi 1884’e kadar. Hazar Gölünün alt kýsmýndan baþlayýp, uzun Mezopotamya vadisini de içine alarak Filistin ve Sina üzerinden Mýsýr’a varan ‘’Bereketli Hilal’’, yukarýda sorduðumuz ‘’kader ne zaman baþladý’’ þeklindeki sualin en eski cevaplarýndandý... 

Bilebildiðimiz ilk ses ve kýpýrtýsý insanlýðýn, iþte bugün ‘’Allahýn belasý Orta Doðu’’ dediðimiz o coðrafyadan fýþkýrdý. Yeryüzünde dönen ilk tekerlek, ilk mýzrak, ilk kýlýç, ilk þarký, ilk harfler, ilk þiir, ilk heykel, ilk anýt mezar, ilk eczane, ilk göz ameliyatý, ilk kanun... Burada yapýldý. Peygamberler ve Kitaplarý, Krallar ve tebalarý, Azizlerle Günahkarlar, Kumandanlarla Köleler, Bilginlerle Büyücüler, Cömertlerle Cimriler, Cengaverlerle Zalimler... Dünyanýn bütün hikayeleri... ‘’Orta Doðu’’da kuruldu. Varoluþun ilk dakikasý, çýkrýðýný burada çevirmeye baþladý. Dünyanýn annesi gibidir Orta Doðu, hatta eþey aramayan doðurganlýðýna nispet, Meryem Anasý gibidir de diyebiliriz onun için.Avrupa veya Yunan henüz yokken de vardý ‘’Orta Doðu’’, Amerika’yý ise saymak bile abesten, zira bir aksýrýk kadar yakýndýr,toydur insanlýk macerasý dendiðinde... Orta Doðu, yani Kudüs, yani Mekke, yani Medine... Tarihin, Kaderin ve Kederin, en baþýndan beri vardý...  

***

Amerika’dan Avrupa’dan kalkan savaþ gemileri, tonlarca ölümcül bombayý kanatlarýnda taþýyan katil jet sürüleri, vee onlarýn sömürge valileri, Orta Doðu’yu cehenneme çeviriyor bugün. Milyonlarca çocuk ölüsü, milyonlarca kadýn cesedi, her yaþtan ölü erkek, ‘’Medeni Dünya’’nýn, soðuk ölüm istatistiklerinde yer bulabiliyor ancak. Daha dün, Halep’te enkaz altýndan çýkartýlan dört yaþýndaki Ümran, kanayan baþýný tuttuðu o küçücük elini sürecek bir yer bulamadý þu koskoca dünyada...

Ne kadar fena bir görüntüydü deðil mi, göz zevkinizi bozan? Las Vegas’tan, Hollywood’dan, Londra’dan, Paris’ten, Niþantaþ’ýndan baktýðýnýzda, ‘’yeryüzünün yükü ve fazlalýðý’’ olarak gördüðünüz bu ‘’fenalýk’’tan nasýl kurtulacaksýnýz? Ýmha ederek mi? Baþka bir gezegene yollayarak mý? Dünyanýz ne zaman geniþleyecek, ne zaman rahata ereceksiniz?