Vietnam Savaþý’na bir Türkün de katýldýðýndan haberiniz var mýydý? Bir roman aracýlýðýyla da olsa yaklaþýk kýrk yýldan beri bunu biliyordum; ama sizlerle paylaþmak bugüne kýsmetmiþ.
Sanýrým abarttýðýmý düþüneceksiniz; ama hayýr; ‘çýlgýn Türkler’ 1970’lerde de Vietnam’da savaþýyorlardý. Bilmiyorum, edebiyata ve romana meraklý mýsýnýz? Benim kütüphanemde de bulunan ve yayýnlandýðýnda okuduðum bir romandan söz ediyorum: Macit Cevat (Doðudan) tarafýndan yazýlmýþ olan “Vietnam Geçidi”ni duymuþ muydunuz? Cevabýnýz hayýrsa; ben size aktarayým o halde: Olay, Vietnam’da gerillalarýn arasýnda geçiyor. Ýbrahim bir Türk, paralý asker olarak Amerikan ordusuna katýlýyor ve savaþmak üzere Vietnam’a gönderiliyor. Roman ilerledikçe, Anadolu’nun baðrýndan çýkan Ýbrahim’in tam anlamýyla kim olduðunu, onun Saygon’da Amerikan karargahýnda yakýn dost olduðu bir Amerikalý zenci askerle kurduðu temastan öðreniyoruz.
Karargâhtan kaçýþ
Ýbrahim’in hikâyesi yürek paralayýcý: Türkiye’deki güç koþullar onu Amerikan ordusunda paralý asker olmaya zorlamýþtýr. Vietnam’da gerillalara karþý savaþýrken, bir yandan da zenci asker dostu ile bilinçlenir; böylece Amerikan emperyalizmini yakýndan tanýr. Vietnamlý gerillalarýn kahramanlýðýna, fedâkârlýðýna ve mertliðine hayran kalýr. Sonunda kendisinin haksýz bir savaþa kurban gitmekte olduðunu anlar ve romanýn sonlarýnda zenci askerle birlikte saf deðiþtirip gerillalara katýlýr. Artýk halk ordusunun bir askeridir. Vietnamlý gerilla iki genç kýzla olan tanýþýklýklarý onlarla evlenmeleriyle sonuçlanýr. Hatta Ýbrahim baba da olur. Fakat savaþmaya devam ederler. Romanýn sonu dramatiktir; savaþýn son ânýnda Ýbrahim’le karýsý birlikte bir çarpýþmada ölür. Zafer haberi onlarýn cenazelerine denk gelecektir.
Belgesel roman geleneði
Neredeyse 650 sayfa kalýnlýðýndaki bu romanýn 70’lerin ortasýna doðru tam da Vietnam savaþýnýn sürüp gittiði sýrada yayýnlanmasý elbette tesadüf deðildi. Vietnam savaþýnýn son siyah beyaz karelerini televizyonlardan izlemeye devam ediyorduk. Nihayet 1975 baharýnda Kuzey Vietnam birlikleri ellerinde kýzýl bayraklarla tanklarýn üstünde Saygon’a girerken; þehrin adý Ho Chi Minh olarak deðiþtirildiðinde; orada olmayý düþlediðimi gayet iyi hatýrlýyorum. Son kare de, Saygon’daki Amerikan elçiliðinin önündeki kalabalýktý; bir an önce ülkeyi terk etmek isteyen, ama elçiliðe alýnmayan insanlarýn kahredici çaresizliði âdetâ naklen yayýnlanýyordu. Elçiliðin içine girebilenler þanslýydýlar; son helikopterler, onlarý ve son kalan Amerikalýlarý açýktaki gemilere taþýyorlardý. Savaþ bitmiþti; hem de zaferle.
“Vietnam Geçidi”, yakýn bir zaman önce best-seller olan bir baþka belgesel romanýn da âdetâ habercisiydi; çünkü bu da, týpký benzerinin alt baþlýðýný taþýyordu: ‘Vietnam kurtuluþ savaþýnýn belgesel romaný’. Gerçekten de romanýn “binlerce belge”nin “sabýrla ve tahammülle” toplanarak yazýldýðý kitabýn arka kapaðýnda özellikle belirtilmiþti. Roman arada belgelere deðilse de, dönemin Türkçe gazetelerine ve bu arada Atatürk’ün Nutuk’una da atýfta bulunuyordu. Kimbilir belki de Turgut Özakman “Þu Çýlgýn Türkler”i yazmadan önce bu romaný görmüþtü.
Romandan sahneler
Romanda Ýbrahim, Kuzey Vietnam halk ordusundan genç gerilla kýzla Hanoi’de Vietnam usûlleriyle evlenirken; âniden Müslüman olduðunu da belirtmek gereðini duyacak ve imam nikâhý için talepte bulunacaktýr. Komünistlerin bu talebe kulak vermeyeceðini düþünüyorsanýz; fena hâlde yanýldýnýz demektir: Artýk nereden bulunursa bulunur, komünist Hanoi’de bir de imam bulunur ve Ýbrahim’in bu arzusu yerine getirilir. Çok mu þaþýrdýnýz; caným o kadar da þaþýrmayýn; bakýn romaný merak etmeye baþladýnýz bile. Maalesef ilk baskýsýnýn yýlý yazýlmamýþ; biraz araþtýrdým, fakat ikinci baskýsýna da denk gelemedim; muhtemelen sahaflarda, eski kitapçýlarda hâlâ bulunabilir; nitekim internet üzerinden yapýlan bazý satýþlarýna denk geldim.
Türk’ün Vietnam’daki imajý
Bir baþka sahnede; Ýbrahim ile zenci asker, bu kez Saygon’da Amerikalý çavuþun karargâhýnda onu ziyaret ederler ve çavuþ onlara soðuk ayran ikram eder! Romandan son bir sahne daha yazayým bari: Türkün Vietnam’daki imajý da fena deðil çünkü. Ýbrahim gerillalara katýlmadan önce komünist gizli örgütün istihbarat birimi kendisi hakkýnda bilgi toplamýþ ve bir de rapor yazmýþtý; raporda þu ifadeler özellikle dikkat çekiciydi: “Beyaz derili Amerikalý er, Türk asýllýdýr; Türkler merhametli ve hak güder olurlar. Bu Türkün adý Ýbrahim’dir.” Bu arada; “Ýbrahim’in müstakbel karýsý Nhung, devamlý ‘Ýbrahim, Ýbrahim’ diye adýný içinden geçirmektedir.” Anlaþýlan Türk erkeklerinin dayanýlmaz cazibesi, Helga’larýn olduðu kadar, Vietnamlý kýzlarýn da kulaðýna gelmiþti!
GÖZÜMDEKÝ SON VÝETNAM KARESÝ
Geçenlerde Vietnam hakkýnda bir belgesele tesadüfen denk gelmiþtim. Herhangi bir siyasal mesajý olmayan, kameranýn Vietnam’ýn tarihine ve turistik yörelerine tutulduðu benzeri çok sayýda olan belgesellerden biriydi. Sýra elbette savaþa da geldi. Vietnamlý gerillalarýn meþhur toprak altý tünellerine de girdi kamera. Artýk turistik bölge olmuþlardý; turistler bir zamanlarýn bu kanlý tünellerini eðlenerek dolaþýyorlardý. Turistlerin arasýnda bir zamanlar bu tünellerdeki gerillalarla savaþmýþ olan Amerikalý gaziler de vardý. Ailelerini de alýp, yeniden gençliklerinde savaþtýklarý bölgeye geri dönmüþlerdi. Þimdi eþlerine ve çocuklarýna bu savaþý anlatýyorlardý.
Dramatik buluþma
Onlar için herhalde dramatik bir andý. Tünellerde kýlavuzluk yapan gezi rehberi de bir miktar yaþlý ve sempatik bir Vietnamlýydý. Kamera ona döndü ve öyküsünü anlatmasýný istedi. Meðerse gezi rehberi de gazi deðil miymiþ! Üstelik þimdi Amerikalý turistleri dolaþtýrdýðý tünelde bizzat savaþmýþ! Onun için tüneli avucunun içi gibi biliyor. Kendi öyküsünü gülümseyerek anlattý. Amerikalý gazi de hemen yanýnda idi. Sonra emekli aylýðýnýn düþük olduðundan þikâyet ederek, bunu bahþiþlerle kapattýðýný söyledi. Amerikalý gazi de bahþisini unutmadý. Hafýzamda kalan son Vietnam karesi de bu oldu. Tarihin, politikanýn ve hayatýn ne denli adaletsiz olduðunu bana bir kez daha anlatan son kare. Sahi; savaþý kim kazanmýþtý demiþtiniz?
SAÐIM SOLUM; HER YER GÖRSEL
Evet, ben de öðrendim artýk: 20. yüzyýlla birlikte görselin hâkimiyetine girdik. Bir tek fotoðraf, yüzlerce sayfalýk bir kitabýn yerini çoktan aldý bile. Görselle rekabet etmek güç, hatta imkânsýz. Geçtiðimiz günlerde Vietnam gerilla savaþýnýn efsanevî lideri general Giap da öldü. Yüz yaþýný devirmiþti. Ýtiraf edeyim, hayatta olduðunun bile farkýnda deðildim. Cenaze merasimini televizyonlardan izlerken, eski günlere geri döndüm. Gençliðimin daha ilk basamaðýnda duyduðum “Ýki, üç, daha fazla Vietnam” sloganý yeniden kulaðýmý çýnlattý. Giap’ýn halk savaþýnýn temel ilkelerine iliþkin yazdýðý; gerek Fransýz ve gerekse Amerikan iþgalcilerine karþý silâhlý direniþin alfabesini oluþturan gerilla mücadelesi yazýlarýný içeren kitaplarýndan bazýlarý Türkçeye de çevrilmiþti. Okumaya deðilse de, sadece göz atmaya fýrsat bulmuþtum o vakitler. Kütüphanemde raftalar hâlâ.
Che neden ikon oldu
Belki birçoðunuz Giap’ýn adýný bile duymadýnýz; hele fotoðrafýný hiç görmediniz. Herhangi bir posterini de muhtemelen. Oysa aranýzda, genç yaþta gerillacýlýk sýrasýnda Bolivya daðlarýnda vurularak ölen Che Guavera’yý hatýrlamayan herhalde hiç yoktur. Bilir misiniz ki; Che, gerilla mücadelesinde baþarýsýz olmuþtu; Küba’da gerçekleþen gerilla savaþýnýn teorisini ortaya koymaya çalýþmýþ; fakat sonrasýnda hiçbir baþarý elde edememiþti. Oysa Giap öyle mi? Uzun yýllar boyunca yabancý iþgaline karþý baþarýyla mücadele etmiþti. Vietnam’da halk savaþýnýn temel politikasýný geliþtirmiþti. Sonunda gerilla mücadelesinin baþarýya ulaþtýðý Vietnam’da Giap, daha sonra uzak doðu ülkelerinde, Kamboçya’da, Laos’ta ve benzeri bölgelerde süren gerilla savaþýnýn baþarýsýný da görecektir.
Peki, ama neden Che her yerde; fakat Giap gözlerden uzak? Yanýt açýk: Che; bu yakýþýklý genç, 1960’larýn baþýndan itibaren her yerde devrimin simgesi olacak; gerilla lideri olarak devrimci gençlerin, ama özellikle de genç kýzlarýn yatak odalarýnýn deðiþmez poster kahramaný haline gelecektir. Tanrýnýn Che’ye baðýþladýðý yakýþýklýlýk ondan esirgenmiþ olduðundan, Giap poster kahramaný olarak pek hatýrlanmaz. Çaðýmýzda ikon olmak, görsellikten geçiyor dersem; boyumdan büyük mü konuþmuþ olurum acaba?