Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Suûdi rejimi, emperyalizme hizmet ediyor; tamam da ya diğerleri?

23 Eylûl tarihli yazıda, 8 yıl süren ve 1 milyonu aşkın insan kaybına yol açan, İran-Irak Savaşı’ndan, söz etmiş ve bugün ise Yemen’de başkent San’a’yı üç yıldır elinde tutan ve milyonlardan oluşan Husî Kabilesi’nin, menhûs Suûdî rejiminin büyük petrol tesislerine attığı yüzlerce km. menzilli füzelerle saldırmasını bahane ederek, İran’ın Suûdîlerle savaştırılmak istendiğini ve bazı ‘müslüman’ tiplerin bile böyle bir savaşı zevkle seyredeceklerini ifade edişlerinin yanlışlığını anlatmaya çalışmıştık. 

Pazar günkü yazımızın sonunda da, ‘Kerbelâ Kerbelâ Faciası’yla ilgili sorulara cevap verirken de, ‘…unutulmamalı ki, Yezid de, Hz. Huseyn de birer zihniyeti temsil ediyorlar. Fir’avn ve Hz. Mûsa gibi.. Ve ‘Fir’avun’un takipçiliği’ adına ‘Mûsa’lık yapanlar’ olmadı; ama Hz. Mûsâ’nın takipçiliği adına fir’avunluk yapanlar hep oldu’ demiştik. 

Bunun üzerine, bazıları mesajlarında ‘Kim kastediliyor’ diye soruyordu. Halbuki, ‘fakir’, görüşlerini kişiler yerine, zihniyetleri esas alarak anlatmayı tercih etmektedir.

***

Ama bu günlerde, kendisini ülkemizdeki bir ‘mezhebî grubun lideri’ olarak tanıtan bir kişinin yaptığı bir konuşma, internete düştü. 

Bu kişi, kendisini, Cafer-i Sâdık Hz.leri gibi bir İslâm büyüğüne bağlı olanların lideri gibi gösterirken, Suriye’deki Baas diktatörlüğünün başında olan Beşşar Esed’i ‘Allah’ın aslanı’ diye niteliyor, Suriye ordusunun ‘terörist’ dediği gruplara karşı kahramanlıklarını (?) överek, ‘Suriye ordusunun gözlerinden öptüğünü’ söylüyordu; o ordunun generallerinin rus teğmenleri ve ‘askerî danışman’ diye nitelenen İranlı kumandanların emrinde hareket ettiklerini bilmezlikten gelerek.. 

Ehl-i Beyt âşıklığının ‘sözcü’sü gibi davranan bir ünlü prof. da, Halep şehri, Haşd-i Şa’bî güçlerinin ve Afganistan’dan getirilen Fatimiyyûn tugaylarının eline düşünce, ‘Bugün Halep’in şenlik ve bayram günü’ diye yazmıştı.

***

Bütün bunlara rağmen, İran ve Suûdî rejimleri arasındaki bir savaşı istemek, emperyalizmin emellerine daha bir hizmet etmek olur. Çünkü, ezilecek olan bu rejimlerin kadroları değil, müslüman halklar ve bütün Müslümanların ortak toprakları ve zenginlikleri olacaktır; modern Moğol İstilâcıları veya bilmem kaçıncı Haçlı Seferleri adına.. 

Bu noktada, Suûdî petrol tesislerine fırlatılan füzelerin aslî suçlusu olarak, ‘Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya ve başkaları suçladı..’ diye İran’ın suçlu kabul edilmesine hiç de sıcak bakamayız. Ama, Husî’leri, ‘Ensarullah (Allah’ın Yardımcıları)  diye niteleyen ve aynen Lübnan’daki Hizbullah örgütü gibi temcidle anan, kim? (Yemen halkının yüzde 30 kadarını Şia içinde ‘5 İmam Mezhebi’ diye anılan  Zeydî’ler teşkil eder ve onların üçte biri kadarı da Husîlerdir ve Yemen’de en organize grup olarak bilinmektedir ve İran onları, Yemen halkının tamamının temsilcisi gibi göstermeye çalışıyor.)

Ama, dünyada, başka hangi örgüt, yüzlerce km. menzilli füzelere sahip, Husî’lerden başka? (Ki, Hizbullah’a, -İsrail rejimi içlerine atabilirler diye-,35 km.’ den fazla menzili olan füzeleri vermekten dikkatle kaçınan kimdir, bilinmiyor mu?)

***

Kezâ, İran C. Başkanı Yardımcısı Yûnisî geçen sene, ‘Bugün, Ortadoğu’nun 5 başkenti (Tehran, Bağdâd, Dımeşq/Şâm, Beyrut ve San’a) bizim kahramanlarımızım elinde..’ dememiş miydi, gururla.. 

Ayrıca, İranlı yüksek komutanlar, ‘Suûdî’ler bir yanlış yaparsa, geride Mekke ve Medine hariç, geride Suudî ülkesinden de, Vehhabîlikten de hiçbir şey kalmaz..’ derken; Suûdiler de, Amerikan emperyalizminden aldıkları 400 milyar dolarlık silahlarla gururlanmıyorlar mı?

***

Taraflardaki bu ‘güç zehirlenmesi’nin bütün Müslüman dünyası için daha büyük facialar getirebilir. 

‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin, Allah’ım?’ (Â’raf  S., 155. âyet meâlinden..)