Şu Ronaldinho meselesi

Beşiktaş, geçen yıl bu vakitlerde de transfer işini vaktinde çözümleyememiş, taa ayın sonunda dört adam almıştı! Hiç birinden verim sağlayamadı!

İhtiyaçları barım barım bağırdığı halde bu yıl da durum aynı.

Aylardır haberlerini okumaktan bıktığımız Ronaldinho’yu isteyip istemediklerinin oylamasını bile yeni yaptılar!

Ahmet Nur Çebi’ye bir ağırlığı, tutarlılıkları olduğu için saygı duyuyorum.

Ancak şu Ronaldinho girişimi bir oyalama, bir gizli reklam çıkarsa ona saygımı yitiririm. Bu konuyu şimdiye değin olumlu-olumsuz netleştirmiş olmalıydı.

Hatta uzmanlığına ve kişiliğine değer verdiğim Önder Özen’e de saygımı yitiririm. İyi profesyoneller, bu ara transfer işlerini ocak girdiğinde bitirmiş olurlar çünkü.

Bizim ülkede transfer haberleri iş yapar. Toplum buna meraklıdır. Medya bunu iyi bilir ve kullanır. Transferin yedinci göbek olasılığından roman çıkarır.

Kimi yönetici de durumu kullanıp kendine ‘hava yaratmayı!’ umar. Acaba Ahmet Nur Çebi de bunun peşinde mi diye kuşku duymaya başladım. Çünkü şu Ronaldinho haberi ortaya çıktığından bu yana, eskisine oranla on kat haber olmakta!

Beşiktaş’a Ronaldinho’nun geçmişi gerekli. O duruyor mu? Hayır. Dursa idi Barcelona’da, Milan’da olurdu.

Geçmişteki Ronaldinho’nun Beşiktaş’a yarayacağını düşünmek zor bir iş değildir. Ancak artık o çizgisinde olmadığı da açıktır. Ki Avrupa’nın ciddi liglerinden alıcısı yoktur. Oynadığı kulübü Beşiktaş’tan istediğinin yarısını ona önermektedir.

Bunlar aylar boyunca irdelenmeli ve bir karar verilmeliydi. Geçmişteki Ronaldinho’yu düşünüp, ona sahip olmayı isteyen masum Beşiktaş taraftarının içtenlikli duygularıyla bu kadar oynamak doğru değil.

Beşiktaş’ın orta alanına bir ‘süs’ değil, ‘savaşçı bir usta’ gerekli. Varsa paranız alırsınız, yoksa gider yeni bir Olcay, yeni bir Oğuzhan ararsınız. Asıl beceri onları bulup getirmektedir.

Ronaldinho ile 100 bin forma satılacağı hesabı yapılıyormuş! Acaba yeni bir Guti, yeni bir Quaresma, Simao satın alınacağı akla getirilmiş mi? Orta alana yeni bir ‘yürüyen süs’ eklenince takımın bunu kaldıracak kapasitesinin olup olmadığı iyi incelenmiş mi?

Aklıma bir ‘Drogba’ arandığı, geliyor. O formül kırk yılda bir tutar. Para ve kararlılık ister... Yanına ona göre ‘takım’ ister.

Hem taklitçiliğin gereği yok. Büyük yönetici olmak isteniyorsa başkalarının kendilerini taklit edeceği bir yol bulmalılar.