Þu yaylada bir ocaklýk yerim var

Yaz gelince tatil yeri aramak gibi bir derde düþmem, bellidir zaten gideceðim yer. Karadeniz'in yüksek yaylalarýnda serinleme imkanýna sahip birinin baþka bir yerde gözü olmaz zaten. Öyle bilindik yerlerden deðil, pek kimsenin uðramadýðý, otlarýn örttüðü patikalardan geçip gidilen, buz gibi sularýndan içilen, ekmeðin arasýna sürdüðün taze tereyaðý ve muhlamadan baþka yiyecek aramadýðýn, gece üzerine dökülen yýldýzlarý saydýðýn yaylalardan bahsediyorum. Masivaya uzak Allah'a yakýn yerler. Ýnsaný ürperten, titreten, derununa çeken yerler... Tabiatýn dilini öðreten, çiçeklerin adýný ezberleten, Allah'ýn isimlerini söyleten, insaný zikrine katan yerler... 

Kýskandýrmak gibi olmasýn ama þu tarif ettiðim yaylada bir ocaklýk yerim var diyebilirim. Bir ocaklýk yer ne ki, istediðim zaman istediðim kapýyý çalabilir, tüm hanelere misafir olabilirim. Tanrý misafiriyim demek tüm kilitleri açar, kim bir kapýyý çalsa illaki bir soðuk ayran ve bir tava muhlama sunan çýkar. Tatile deðil de kendine yolculuk etmek isteyen varsa baþka rota aramasýn derim. Ama yok ille de tatil diyorsanýz yine de tavsiye ederim.

***

Çayeli'ne vardýysanýz, Senoz Vadisi'nden yukarý vurun. Dere boyu Madenli, Buzlu Pýnar, Yeþiltepe, Babik, Misohor, Parahol, Baþköy ve nihayet Ceðak'ý geride býrakýp yayla yoluna dönün.

Adýný saydýðým köyleri görebilmek için kafanýzý kaldýrmanýz gerek. Çünkü dere kenarýnda ev göremezsiniz; size yüksekten, bir uçurumun kýyýsýndan bakarlar. Ýnsanlar buralarda nasýl yaþar, þaþarsýnýz.

Eskiden araba yolu Ceðak'ta sona ererdi. Sýkça kabaran dere bazen yolun çökmesinde sebep olur biz de yüklerimizi sýrtlanýp dað yoluna ayrýlýrdýk. Epey küçük yaþýmda 8-9 saat yol yürüyerek yaylaya çýktýðýmý hatýrlýyorum.

Yaylacýlar karlar erimeye baþlayýnca göç eder, Aðustos ayýnda Vartevor dediðimiz þenlik zamaný geldiðinde ise köyün gençleri toplanýp yaylaya çýkardýk. Çocukluðumun en güzel anýlarýdýr bunlar.

Araba yolunun ve elektriðin olmadýðý zamanlar. Ýnsanýn tabiata deðil tabiatýn insana hükmettiði, gündüzün ve gecenin, güneþin ve yaðmurun insaný terbiye ettiði zamanlar...

Kapýdaki köpeðin havlamasýnýn, ineklerin boynundaki çýngýrak sesinin insana kendini güvende hissettirdiði zamanlar...

Hiçbir þeyin ne tadý ne kokusu çocukluðumuzdaki gibi. Ama istediðimde yine o daðlara çýkabileceðimi bilmek, orada bir yayla var uzakta, orada bir ocaklýk yerim var diyebilmek bana kendimi ayrýcalýklý hissettiriyor.

***

Artýk 8-9 saat yürümeye gerek yok, hemen tüm yaylalara araziye uygun araçlarla çýkmak mümkün. Menzilimiz Zargistal. Uzun boylu aðaçlarýn, kýsa çalýlýklarýn bile geride kaldýðý yükseklikte bir yayla... Otlarýn her çeþidi ve çiçeklerin her rengi var. Ayaklarýnýzdan aþaðýsý deniz olmuþ bulutlar ve göðe uzanan yalçýn kayalýklar bir de...

Bir gün siz de kaçmak isteseniz buralara, üzerine beton dökülmüþ Ayder'e ve Uzun Göl'e deðil de Ambarlý'ya, Gorobni'ye, Gundeðon'a, Cocon'a, Abelat'a, Tahpur'a, Þemkeðut'a, Marbudon'a, Cimil'e, Çahpur'a, Pelat'a, Pilunçut'a, Karos'a, Faso'ya, Þarinket'e gidin derim.

Ben buradaysam Zargistal'a da beklerim.

***

Bugün niye bunlarý yazdým ki?

Uzun Göl'ün havuza dönüþmüþ fotoðrafýný görünce tepem attý galiba.

O korkunç fotoðrafý geçtim, gözlerimin þahitliðiyle söylüyorum; Ayder ve Uzun Göl'ü gerçekten mahvettik. Bari diðer yaylalarýmýzý onlarýn akýbetinden koruyalým. Sahip olduðumuz güzelliklerin kýymetini bilelim.

ZARGÝSTAL YAYLASI