Terörü bitirme süreci baþladýðý gibi hýzlý ve olumlu yönde ilerliyor. Türkiye’nin dört bir yanýna daðýlan akil insanlar her gün yeni destek mesajlarýyla karþýlaþýyor. Sorular giderek azalýyor, þehit aileleri, gaziler gönüllü akil insanlýk yaparak sürece katkýda bulunuyor. Her gün bunlarý gazetelerden okuyor, televizyonlardan izliyorsunuz.
Bu süreçte her þey pozitif deðil yazýk ki. 2011 seçiminin ardýndan tutukluyken milletvekili seçilen kiþilerin hukuki durumuyla ilgili tartýþmalarda ortaya çýkan bir durum bugün de devam ediyor. Ýki yýl önce ‘tutuklu milletvekillerini serbest býraktýracak yasa çýkarma’ önerisi dile getirilmiþ, koca koca hukukçular bu yönde görüþ beyan etmiþ, hatta hükümetin çalýþma yürüttüðü dahi konuþulmuþtu. Doðrusu AK Parti içinde, belki bazý hükümet üyeleri de dahil, bunu ‘uzlaþma’ ve ‘cezaevinde milletvekili olmaz’ düz mantýðýyla destekleyenler de yok deðildi. Ancak hükümet bunu bakanlarý ve bizzat baþbakanýn aðzýndan yalanladý ve o tuzaða düþmedi. O gün ‘tutuklu vekillere özel yasa’ çýkarýlsaydý yasalarýn genelliði ilkesi ihlal edilecek, böylece kapsamý geniþletilerek bir genel affa dönüþecekti. Hükümet hem anayasayý çiðnemiþ olacak hem de aklýndan bile geçmeyen bir affa imza atacaktý!
Bu yöntemi çözüm sürecinde iki kez daha gördük. Önce silahlý PKK’lýlarýn çekilmesi esnasýnda askere ‘vurma’ talimatýnýn ‘yazýlý’ olarak verileceði söylentisi yayýldý. Asker ne yapsýndý, önünden geçen teröriste göz yumamazdý! Ve bir silahlý çatýþma da sürece zarar verirdi! O halde askere yazýlý emir verilmeliydi ki teröristlerin geçiþine müdahale etmemeliydi!.. Bunun yeni bir ‘sufle operasyonu’ olduðu çok açýktý. Hükümet bunu da ‘yemedi’ ve ‘çekilme valilerin koordinasyonunda olacak’ denildi. Zaten öyleydi. Operasyonlar valilerin iznine tabiydi ve askerin sevk ve idaresi için özel bir ‘yazýlý emir’ gerekmiyordu.
***
Dün Genelkurmay’ýn açýklamasýný okurken bir baþka ‘sufle’nin daha boþa çýkarýldýðýný gördüm. Genelkurmay, ‘teröristlerle karþýlaþma olmasýn diye askerin çekildiði’ haberlerini yalanladý. Askeri hareketlilik terör tehdidine göre þekilleniyordu ve mevsim itibariyle de ‘yaz üslenmesi’ne geçiliyordu.
Bu ‘sufle’lerin verildiði medya organlarý, muhalif aðýzlar belli. Medya deneyimi gösteriyor ki, ilk duyulan haber her zaman en çok akýlda kalandýr. Arkasýndan yalanlansa da, olaylar göz göre göre farklý cereyan etse de o ilk yalan haberin etkisini silmekte baþarýsýz kalýyor. Bu tip suflelerin iki hedefi var: Çözüm sürecini yürüten kiþi ve birimleri hataya yöneltmek, bu baþarýlamasa bile, teröristlerin kayýrýldýðý yönünde algý yaratýlarak süreçle ilgili þüpheler uyandýrmak.
Akil insanlarýn en çok karþýlaþtýðý sorularýn baþýnda ‘ne pazarlýðý yapýldý, Apo’ya ne söz verildi, Türkiye bölünecek mi’ sorularý geliyordu. Bu sorularýn da cevaplarý verilmiþ, bizzat Öcalan ve Kandil’in mesajlarýyla ‘bir þey verilip alýnmadýðý, pazarlýk yapýlmadýðý’ tescil edilmiþ, ancak sorular bitmemiþti... Bugünden sonra da akýlda kalacak olan, ne yazýk ki, TSK’nýn açýklamasý deðil, “Asker eli kanlý teröristlerin ellerini kollarýný sallayarak kaçmasýna göz yumuyor, görmemek için çekiliyor” yaygarasý olacak.
Çözüm sürecine muhalefet eden partilerin sözcüleri, ýsrarla “Çözüme karþý deðiliz, PKK’nýn silah býrakmasýna nasýl karþý oluruz. Biz sadece hükümetin bu iþi yürütme biçimine, bize bilgi vermemesine karþýyýz” diyorlar. Ancak CHP ve MHP’lilerin bu iddiasý, ‘sufle operasyonlarý’nda rol alýp almadýklarýyla test ediliyor. Yazýk ki henüz bu testten geçebilmiþ deðiller. ‘Fabrikatör’ler yollara mayýnlar döþemeye devam ediyor, ‘cumhuriyetin kurucusu, milletin koruyucusu’ iddiasýnda olanlar da bu mayýnlarýn üzerini yapraklarla örtüyorlar...