Süheyl Batum HSYK düzenlemesini neden ‘kızarttı’?

TBMM’deki MHP hariç üç parti, ‘tutuklu milletvekilleri’ ile ilgili yeni bir anayasa değişikliği çalışması başlattı. AK Parti, CHP ve BDP’den birer milletvekili ile bir çalışma komisyonu kuruldu. Komisyonun amacı, ‘tutukluyken milletvekili seçilenlerin tutukluluğunun kalkması, milletvekilliği sırasında hüküm giyenlerin tutuklanması işleminin de dönem sonuna bırakılmasını’ sağlayacak bir düzenleme hazırlamak.

17 Aralık operasyonu’ndan sonra 13 üyesinin ‘korsan’ açıklama yapması üzerine tartışmalı hale gelen Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na ilişkin bir değişikliğin de bu çalışmaya eklenebileceği konuşulmaya başlandı.

Hatırlayalım;

Ergenekon davaları sürecinde HSYK’nın ve bazı üyelerin hakim ve savcılar üzerinde baskı kurduğu, maksatlı atama ve yer değiştirmeler yapıldığı tartışmaları gündeme gelmişti.

Bunun üzerine, 12 Eylül 2010 referandumuyla HSYK’nın üye sayısı 7’den 22’ye çıkarıldı, seçimi de hakim ve savcıların yapması sağlandı.

Aslında, 2010’daki anayasa değişikliği çalışmaları sırasında bu seçim sisteminin sorun yaratabileceği tartışılmıştı. O gün bu değişikliğe yansımamışsa da, 2011 seçimlerinden sonra oluşturulan Yeni Anayasa Hazırlık Komisyonu, HSYK’nın yapısı ve üyelerin seçim sistemine ilişkin bir değişiklik öngörmüştü. Ancak Komisyon’un kapanması üzerine yeni anayasa çalışmaları da durmuştu.

HSYK’nın yapısı ve seçim sisteminin ‘endişe edilen’ arızası ‘17 Aralık operasyonu’ ile ortaya çıktı. HSYK’nın 13 üyesi ‘usule aykırı soruşturma yürüten’ savcı  lehine görüş açıkladı. Hakim ve savcıları soruşturma, cezalandırma ve atama yetkisine sahip tek makam olan HSYK’nın çoğunluk üyelerinin ‘grup olarak’ hareket etmesinin hakim ve savcılar üzerinde ‘tehdit’ etkisi yaptığı değerlendirildi.

Bu tutumu, HSYK’nın da tutuklu vekillerle ilgili anayasa değişikliğine eklenebileceği beklentisine neden oldu.

Yeni Anayasa Hazırlık Komisyonu’nda üzerinde uzlaşılan düzenleme özetle şöyleydi:

-Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu yerine 15 üyeli ‘Hakimler Yüksek Kurulu’ ve 7 üyeli ‘Savcılar Yüksek Kurulu’ oluşturulacak.

-HYK üyelerinin üçü Yargıtay, ikisi Danıştay, ikisi üniversiteler, ikisi avukatlar, altısı birinci sınıf kürsü hâkimlerinin kendi aralarından seçecekleri adaylar arasından TBMM tarafından seçilecek.

-SYK üyelerinin biri Yargıtay, biri Danıştay, ikisi savcıların kendi aralarından seçecekleri adaylar arasından TBMM tarafından seçilecek.

-TBMM, Kurul üyelerini üçte iki çoğunluk ve gizli oyla ayrı ayrı seçecek.

-Kurul üyelerinin görev süresi dört yıl olacak ve süresi biten üye yeniden seçilemeyecek.

-Adalet Bakanı özlük ve disiplin işlerinin görüşüldüğü toplantılara katılamayacak.

Bu düzenleme dört partinin de onayıyla ‘yeşil’ yazıldı. Ta ki CHP’li üye Süheyl Batum’un daha sonradan itiraz etmesine kadar. Öyle ki, Batum’a en sert tepkiyi CHP’li diğer üyeler Atilla Kart ve Rıza Türmen verdi. CHP’li Türmen’in “Biz uzlaştık. Bu Süheyl Batum’un kendi görüşü” demesi üzerine tartışma çıkmış, Batum, “Hadi ordan... Ben karşı oldukça bu ifade kırmızı yazılacak” diyerek düzenlemeyi kırmızıya çevirmişti.

Batum’un daha sonra söyledikleri ise bugüne işaret gibiydi: “Benim ne kadar haklı olduğumu birkaç ay sonra göreceksiniz!”

Batum’un neyi kastettiğini bilmiyoruz. Ancak anayasa değişikliğinin yapılmış olması ve bugünkü yapısıyla bir HSYK’nın olmadığını düşündüğünüzde, bir savcının hukuk sürecinden ve başsavcıdan kaçırarak ‘17 Aralık operasyonu’nu yapmasının mümkün olmayacağı görülüyor.

Sonuç olarak;

Dört partinin uzlaştığı HSYK değişikliği metni TBMM’ye gelir mi?

Hükümetin bu yönde çalışması var. Ancak anayasa değişikliği diğer üç partiden en az ikisinin desteğini gerektiriyor. Bu, CHP ve MHP’nin ‘operasyon üzerinden hükümete vurarak mı daha fazla oy alırız, yoksa HSYK’yı değiştirerek demokratikleşmeye destek vermekle mi’ sorusuna vereceği cevaba bağlı. 

TBMM’nin, HSYK’nın 13 üyesinin hakim ve savcılar üzerine baskı kurmasını önleyecek bir başka yollar bulması da mümkün.

Önümüzdeki günlerde yeni demokratik reformları konuşuyor olacağız.