Önemli hizmetlerin içinde bulunan bir dostum, “Neden bize ters bakýyor?” diye þikâyetini dile getirdi. Ters bakmasýný dert ettiði kiþi de ülkemizin öndegelen bir þahsiyeti... Önce ne diyeceðimi bilemedim; sonra... Sonra, “Edward Snowden’in anlatmaya çalýþtýklarýna kulak verirseniz” dedim, “Nasýl bir dünyada yaþadýðýmýzý ve kanaatlerin nasýl oluþtuðunu anlarsýnýz...”
Aslýnda siyasiler ve hükümetler de Edward Snowden’e kulak verse iyi olur...
Þu sýrada Moskova’nýn Sheremetyova Havaalaný’nda âkýbetinin ne olacaðýna Putin’in karar vermesini bekleyen Edward Snowden idealist bir genç. CIA ile irtibatlý Booz Allen Hamilton (BAH) adlý þirkette çalýþýrken, þirketinin CIA adýna dünyanýn dört bir tarafýna kulak kesildiðini fark etmiþ. Ýnternet üzerinde yapýlan bütün yazýþmalarý, mesajlaþmalarý, konuþmalarý kaydediyormuþ BAH. Kendisinin yetmediði noktalarda, Facebook, Twitter, Microsoft þirketleri, üzerlerinden yapýlan tüm muhaberatý, BAH’ye kendileri teslim ediyormuþ...
Bizde Gezi Parký heyecaný yüzünden kimselerin aldýrmadýðý bu bilgiyi ABD’den kaçýp dünyayla paylaþýnca, Snowden, ülkesinin kellesi peþinde koþtuðu bir kaçaða dönüþüverdi. Putin “Seni istemiyoruz” dediðinde —ki diyeceðe benziyor— genç adama ne olacaðý kelle avcýlarýnýn insafýna kalacak...
Ne öðrenildi Snowden’den? Þu: ABD’nin Ohio eyaletinde yeni kurduðu altyapý sayesinde, NSA adlý büyük kulak birimi, dünyanýn dört bir tarafýndaki en mahrem görüþme, konuþma, yazýþma ve haberleþmeyi yakýndan takip ediyor...
Muhalifler Amerikan Kongresi’ne “Bu durdurulsun” diye yasa teklifi verdi, Kongre dün reddetti.
Dostum, “Eee, ne olmuþ” deyince güldüm...
Olan, ‘sosyal medya’ üzerinden yapýlan bütün bilgilenme ve bilgilendirmelerin kulaklar ve gözler tarafýndan takip edildiði bir dünyada yaþadýðýmýzdýr. ABD’de devlet onlarý izlemeye deðer buluyor da, sözgelimi Mýsýr’daki devlet, “Ne münasebet efendim, bu alan kiþiye özeldir, mahremdir, ben izlemem” mi diyor?
Her devlet izlemede...
‘Ýzleme’ dendiðinde birileri bunu merak sâikiyle yapýlmýþ bir uðraþ olarak görüyor. Milyonlarca insan sosyal medya üzerinden birbirleriyle mesajlaþýyor; dinlense ne olacak, dinlenmese ne olacak? Hem o kadar yoðun mesaj trafiði kafa karýþtýrmaktan baþka ne iþe yarar? Böyle düþünenler olduðunu sanýyorum... Hiç deðilse dostum öyle düþünüyordu...
Kendisine þunu söyledim: “Kendine özel sebeplerle biriyle yakýnlýðýný inkâr ediyorsun diyelim. ‘O benim adamým deðil’ diyorsun. O kiþi de ‘Benim onunla iliþkim yok’ iddiasýnda. Oysa sosyal medyayý yakýn takibe alan usta gözler, milyonlarý bir tarafa býrakýp sadece o kiþi ve irtibatý ele verebilecek baþkalarýný izlemeye alarak, saklamaya çalýþtýðýnýz iliþkiyi kolayca kurabilir...”
‘Sosyal medya’yý takip için özel bir tertibat kurmaya zaten gerek yok; adam ‘en çok takipçi bende olsun’ diye kendisi çaba gösteriyor; peþine takýldýðýnda attýðý mesajlar sana da geliyor... Takipçinin bütün ihtiyacý, izlenen kiþilerin mesajlarý arasýnda ortak ifadeleri tasnif edip tahlil için ayýklayacak bir bilgisayar programý...
Robert Redford’un ‘akbaba’ kodadlý bir ajaný oynadýðý ‘Akbaba’nýn Üç Günü’ filmindeki o küçücük birim kadar bir mekânda bu iþ kolayca kotarýlýr.
Birilerine ‘masal’ gibi gelse de, büyük kulaklar izlemesinin, sadece bireylerle veya örgütlerle ilgili deðil, baþka devletler ve siyasilerle ilgili kanaatlere önem veren devletlerin kararlarýný etkilediðine de eminim. Suikast mý oluyor bir ülkede, ya da halk hareketleriyle bir lider mi koltuðunu kaybediyor; bu tür âni geliþmelerin, “Bu adam tehlikeliymiþ” veya “Bunlarýn gizli ajandasý varmýþ” türü kanaatler yüzünden yaþandýðýný düþünüyorum.
Dostum yanýmdan kafasýný sallayarak ayrýldý. Sýyýrttýðýmý düþünmüþtür... Arkasýndan, “Bu günün dünyasýnda en doðru tavýr þeffaflýk” diye baðýrdým.
Sakladýðýn ne kadar çok þey varsa, iþin de o kadar zor bu dünyada...