Süleyman abiyi unutma, unutturma!

Ortadoğu’da savaşın nereye doğru evrileceğini Kürtler belirleyecek. 

Görüş, bana ait değil.

Bir sendika sitesinde yazan akademik titr sahibi Kürt bilim adamına ait.

Özetle şunları söylüyor arkadaş:

Ortadoğu karıştı... Ortaya (El Kaide, El Nursa, IŞİD gibi) radikal İslamcı gruplar çıktı... Amerika, bu gruplarla savaşmak için bölgede bulunan İran milis güçlerinden destek alıyor. Yani, İran bir anlamda Amerika’nın taşeronu... Fakat, beklenmedik bir gelişme oldu: PYD güçleri devreye girdi. PYD, IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlerle savaşta başarı gösterdiğini kanıtladığı için, birdenbire çekim merkezi haline geldi: Amerika’nın, Batı’nın, Rusya’nın, hatta Esad’ın saygınlığını kazandı. Rojava devrimini, bir de bu gözle okumak lazım... Radikal İslamcılığa karşı savaşta PYD “öncü güç” artık... Amerika ve dünya bu gerçeği gördüğü için, bölgede Kürtlere yatırım yapıyor... Çok yakında Rojava temelli bir Kürt devleti kurulursa şaşırmamak lazım... Zaten, 2020 yılına kadar mutlaka bu gerçekleşecek... Kobani direnişi bu nedenle çok önemli... Hal böyleyken, Türkiye “PKK’nın silah bıraksın” gibi nafile bir çabanın peşinde... PKK silah bırakamaz. PYD kantonluklardaki hâkimiyetini kimseyle paylaşamaz... Türkiye bu gerçeği göremiyor. Göremediği için de kaybediyor. Ortadoğu’da gelecek PYD’nindir artık.

İyi özetleyebildim mi bilmiyorum ama arkadaşın söyledikleri özetle böyle.

Biraz tanıdık gelebilir size...

Hani, “PKK ne karşılığı silah bırakacak ki?” diye propaganda turları atan liberaller vardı.

Biri dağlara vurmuştu kendini, “Sakın silah bırakmayın. Bu Tayyip sizi satacak” diyordu...

Biri de, “Tayyip Erdoğan’la yapacağınız dar çerçeveli barış size bir şey kazandırmaz. Kobani direnişiyle uygar dünyanın hayranlığını kazandınız. Bunu fırsata çevirip, bölgede tek hakim güç olabilirsiniz” diye akıl veriyordu.

Bir de Süleyman abi vardı...

Paralellerin “Süleyman abi”si hani... Himmetle semiren işadamı...

Geçenlerde Salih Tuna 
hatırlattı.

Süleyman abi, bir Sözcü gazetesi muhabiriyle yaptığı telefon görüşmesinde bazı ifşaatlarda bulunuyordu. Daha doğrusu, bugün karşımıza çıkan siyasi/demoğrafik problemi haber veriyordu. 

Belli ki, “karar merkezlerine” yakın bir abi bu ve her şeyi biliyor.

Salih Tuna, “26 Ekim 2013 tarihinde yapılan bu şok edici telefon görüşmesini hatırlamanın tam vaktidir” diyordu.

Dinleyin, bakalım sizce de tam vakti midir?

SÜLEYMAN- Pazartesi günü Washington’da BDP’nin (HDP’nin önceki ismi) Amerika bürosu açılıyor. Demirtaş ve bütün Kürt diasporası oraya geliyor. İmralı’nın karşısında olan, yani onun karşıtı olan bütün dünyadaki herkes oraya geliyor. (28 Ekim 2013’te Washington’daki Kürt kongresi kastediliyor) Amerika devleti resmi olarak oranın en büyük kongre salonunu verdi ve devlet koruması altına aldı. Şu anda orada kongre yapılacak. Amerika da şunu şey ediyor, kongre yaptırıyorsam ben, ülkemde buna müsaade ediyorsam, büro açtırıyorsam ve kongrede konuşulanlara da kendim destek ve himaye edip kolluyorsam ben resmen tanıyorum demektir (....) Bizim o güneydeki ülke var ya benim sevdiğim ülke, onlar da destek oluyorlar, yani o güneydeki ülke, Amerika, bizim Kürt kardeşlerimiz birlikte bir organizasyon, yani güç birliğini dayanışmayı organize edecekler tamamen. Bu da bir şekilde İmralı’nın bertarafı anlamına geliyor aynı zamanda. İmralı’nın şeyi bitti, yani hükmü bitti ...

SÖZCÜ MUHABİRİ- Ne demek?! Allah Allah!

SÜLEYMAN- Bundan sonra tekrar silahlı ve çatışmalı bir dönem geliyor. Çünkü İmralı mecburen hapiste olduğu için bi şekilde yandaş olmak zorunda yani Türkiye’yle ilgili sempatik olmak zorunda (Salih Tuna’nın notu: Bilinçaltına dikkat: Yandaş olmayı Türkiye taraftarı olmakla eşitliyor. Nasıl da biliyor!) ama öbürleri bunu kabul etmek durumunda değil. Öleceksen de öl diyorlar s(..)tir git artık, yeter.

SÖZCÜ MUHABİRİ -Şey?... Dağdakiler artık şeyle (Öcalan’la) ipi 
koparıyorlar...

SÜLEYMAN- Barzani’yi de bertaraf edecekler. Karar alındı. Onu da yakında bertaraf edecekler. Olacakları biliyorum ne olacağını biliyorum sonuçta bağımsızlık ilan edecekler kongrede...