Milli Eðitim Bakaný, Aile ve Sosyal Politikalar Bakaný ya da Kültür ve Turizm Bakaný’ndan böylesi bir çýkýþ bekliyordum ancak ses Ýçiþleri Bakaný Sayýn Süleyman Soylu’dan geldi. Þiddet içeren televizyon dizilerine (isim de vererek) isyan ediyor Soylu: Lanet bir dizi var Çukur diye. Bir de Adana Sýfýr Bir diye bir dizi var. Bu iki dizi çocuklarýmýzý zehirliyor. Ýnsanýmýz kendi kültüründen uzaklaþýyor. Ben de hayretle bakýyorum üniversite hocalarý ne iþe yarýyor diye. Bu iþle ilgili kültür adamlarý ne yapýyor diye.
Devam ediyor Soylu: Çocuklarýmýza öðretmemiz gereken bambaþka þeyler varken birileri çocuklarýmýzý zehirliyor.
Gayet tabi, televizyon, icadýndan bugüne toplumsal dokuyu etkileyen bir araç oldu. Mahrem olarak görülen pek çok þey onun sayesinde mahrem olmaktan çýktý. Günde ortalama bir iki dakika kitap okuyan bir toplum olarak saatlerimizi televizyona teslim ettik.
Ýþ yerlerinde, kahvehanelerde, saðda solda insanlar akþam izledikleri dizi ya da maç programlarýný konuþuyorsa zihnimizde bir tortu kalýyor, bilinçaltýmýzda ‘etki’ alaný oluþturuyor demektir.
Bu etki alanýnda maalesef ‘þiddet’ baþ sýralarda yer alýyor. Dizilere bakýn, takýr takýr þiddet var. Kadýna þiddet, aileye þiddet, sevgiliye þiddet… Ortalýk racon kesen rol model ‘aðýr abi’den geçilmiyor. RTÜK etkisiz...
Yapýlan bir araþtýrmaya göre toplumun yüzde 70’ten fazlasý yerli dizileri izliyor. Çocukluðumuzdan yetiþkinliðimize, yaþlýlýðýmýza bu dizilerin eþlik ettiðini düþünürsek ‘etki alaný’ daha net ortaya çýkar.
“Dizilerde þiddet” konulu bir kamuoyu araþtýrmasýna göre dizi izleyen her 100 kiþiden 86’sýnýn silah, cinayet ve þiddet sahneleriyle karþýlaþtýðý belirtiliyor. Toplumda artan þiddet, saldýrganlýk, uyuþturucu kullanýmý ve cinayetlerde bu dizilerin ve internet içeriklerinin payýnýn olmadýðýný kim iddia edebilir!
‘Þiddet içeren dizi veya film izledim diye ertesi gün elime silah alýp kimseye þiddet uygulamadým’ diye itiraz edenleri duyar gibiyim. Bu ‘beylik’ savunma biçimi belki yetiþkin bireyler için geçerli olabilir ancak ya çocuklar ve ergenler?... Unutmayalým ki meþhur bir dizinin kahramaný öldü diye gýyabi cenaze namazý kýlýndýðý vakidir.
Þiddet, ‘Çukur’ ile baþlamadý tabi. ‘Mütedeyyin’ bir isim ve sektörde marka olan Osman Sýnav imzalý Kurtlar Vadisi’nin aldýðý reytingler bu tür dizilerin önünü açtý, ne yazýk ki...
Meselenin bir de baþka yönü var.
ABD ve Avrupa ülkeleri dizileriyle algý operasyonlarýna imza atarken, biz hala aðlak aþk dizileri ya da birbirini doðrayan, racon kesen mahalleli ‘aðýr abi’ dizileriyle meþgulüz. Bunlarý yurt dýþýna sattýðýmýzda nasýl bir Türkiye fotoðrafý çýkýyor ortaya?
Peki ne yapmalý?
Bu soruyu film sektöründen yapýmcý Ahmet Edebalý’ya yönelttim. Bir çýrpýda tespitleri þöyle Edebalý’nýn:
Toplum ayýbý ayýplamazsa ayýp azar ve normalleþir.
Toplumsal ahlak çöküntüsü, ekonomik çöküntüden bile daha aðýr bedeller ödetir.
Sinemacýlar kötü iþleri dýþlamasýný bilmeli. Bir otokontrol anlayýþý geliþtirilmeli.
Þiddet ve sinema konusunda ciddi bir çalýþtay yapýlmalý.
Ne dersiniz? Televizyon dizileri, internet içerikleri, filmler eðitimde ailenin ve okulun önüne geçmiþse bunlarý düþünmenin, Süleyman Soylu’nun feryadýna kulak vermenin zamaný gelmedi mi?
Hele, Ýstanbul’da son dört yýlda ele geçen uyuþturucu hap yüzde 1500 artmýþken!..